Yahudilerin tutuşturduğu fitne ateşi bütün Arab kabilelerini yaktı. Yahudiler, Müslümanları yok etmek için müşriklerle işbirliği yapıp Medine doğru yola çıktı

Tesettür Müslümanlar için çok önemlidir. Namus ve tesettür için Müslümanlar seve seve can verirler. Tesettür için cân vermeyi câna minnet bilirler. Müslümanlardan bir kadın, Benî Kaynuka yahûdilerinden bir kuyumcunun dükkanında girdi. Alış- veriş etti. Müslüman kadın orada otururken bir Yahûdî, kadın duymadan örtüsünün eteğini arkasına bağladı. Müslüman kadın kalkıp gitmek isteyince her tarafı açılıvermişti. Avret yerleri göründü. Yahudîler, Müslüman kadının ayıp yerlerine bakarak, gülüştüler. Müslüman kadın ile alay ettiler. Müslüman Kadın feryât etti.

-"Yok mu bir Müslüman? Yokmu bir namus ehli!" diye bağırdı.

Müslüman kadın ağlamaya başladı. Müslüman kadının feryâdı üzerine yetişen bir Müslüman bu Yahûdîyi öldürdü. Orada bulunan Yahûdîler de bu Müslümanın üzerine hücüm ettiler. Bir kişinin üzerine yirmiden fazla Yahudi toplandı. Müslümanı şehid ettiler. Sahabelerin tesettür için can verme geleneği, tarihler boyunca bütün Müslümanlara örnek olmuştur. Ülkemiz, kuşatıldığı zaman, Maraş’ta ve Urfa şehri kurtaran, Müslüman kadının baş örtüsü olmuştur. Urfa'da hamam'da çıkan kadınlara sarkıntılık eden ve Kadınlar hamamına iki Fransız askerinin girmeye çalışması üzerine Müslüman erkekler Müftü, Hasan Açanal ve Vaiz Abdullah hoca gibi din adamlarının teşvikiyle birleştiler. Fransızlara karşı direndiler. Memleketlerini kurtarıp, "Şanlı" ünvânını aldılar. Maraş, işgal günlerinde Uzunoluk semtinde hamamdan çıkan Müslüman kadınların baş örtüsüne el uzatan ve onlara sarkıntılık ederek:

-“Burası artık Türklerin değil, Fransız müstemlekesinde örtülü gezilmez!” diyerek kadınların örtülerini almaya çalıştılar. Bu hayasızlığı gören Sütçü İmam (1), bir aslan gibi kükredi:

-“Durun bre dinsizler! Durun bre köpek soyları, bugün nâmus günüdür,” diyerek tabancasıyla düşmana ilk kurşunu sıkarak bir Fransız Ermenisini öldürüp, mücâdeleyi başlattı. Cuma namazında Ulu Cami İmamı Rıdvân Hoca:

-“Kalesinde bayrağı dalgalanmayan esir bir ülkede Cumâ namazı kılmak câiz değildir” diyerek halkı ayaklanmaya katılmaya teşvik etti. Kısa bir zaman içinde Maraşlılar düşmanlarını memleketlerinden kovdular. "Kahraman" ünvânını aldılar.


YAHUDİLER MEDİNE’DEN ÇIKARTILDI

Yahudîlerin, Müslüman kadının, tesettürüne el uzatmaları ve mağdur olan Müslüman kadını kurtarmaya çalışan Sahabe'yi şehid etmeleriyile antlaşmayı bozmuş oluyorlardı. Bu olay yüzünden Kaynukaoğulları ile Müslümanların arası açıldı. Rasûlullah (s.a.s.) Hazretleri, Beni Kaynuka Yahudilerine muâhedeyi yenilemeyi teklif etti. Yahudiler, antlaşmaya yanaşmadılar. Yahudîler, Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine;

-"Sen bizi, savaş bilmeyen Mekkeliler mi sanıyorsun? Biz savaşa hazırız" dediler. Barışa yanaşmayan, Yahudîlere karşı savaştan başka bir çâre yoktu.

Rasûlullah (s.a.s.) Ebû Lübâbe'yi Medine'de vekil bırakarak Şevval ayı ortalarında ordusu ile Benî Kaynuka'yı muhasara etti. Kuşatma 15 gün sürdü. Kaynukaoğulları diğer Yahûdî kabîleleri ve münâfıklardan bekledikleri yardımı göremeyince, teslim olmağa mecbûr oldular. Muâhedeyi bozdukları, vatana ihânet ettikleri için öldürülmeleri gerekiyordu. Kaynukaoğulları daha önce Hazrec kabîlesinin himâyesindeydi. Hazrec kabîlesi eşrâfından, münâfıkların başı Ubeyy oğlu Abdullah, bunu bahâne ederek bunların öldürülmemeleri için ısrar ettiğinden, Rasûlullah (s.a.s.) Medine'den çıkarılmalarını emretti. Böylece, 700 kişiden ibâret Kaynuka Yahûdîleri, Medine'den Şam tarafına sürüldüler. Ele geçen ganimet mallarının beşte biri Beytü'l-mâle (Devlet hazinesine) ayrıldı. Geri kalanı gazilere paylaştırıldı. Toprakları da, topraksız Müslümanlara verildi. Yahudiler, kendi yaptıklarının cezasını çektiler.

YAHUDİLERDEN ALÇAK PLAN

Müslümanlar, gâlib iken okçuların yerlerini terketmeleri üzerine Müslümanlar mağlup durumuna düştüler. Uhud savaşında bir çok Müslüman şehid düştü. Hazret-i Hamza'nın ciğerleri çıkartıldı. Müslümanların büyük kayıpları oldu. Uhud savaşından sonra, Râci' vak'ası (2) meydana geldi. Bi'r-i Mâune faciası, (3) büsbütün Yahudilere cesâret verdi. Yahudîler, Müslümanların zaif oldukları düşüncesine kapıldılar. Benî Nadîr Yahûdîleri Medine'ye iki saatlik bir mesâfede oturuyorlardı. Aralarındaki anlaşma gereğince, Müslümanların ödedikleri diyete, Yahudî kabîlelerinin de katılması gerekiyordu. Amir oğullarından, Amr b. Ümeyye'nin yanlışlıkla öldürdüğü iki kişinin diyeti ödenecekti. Rasûlullah (s.a.s.) yanına ashâbından 10 kişi alarak, diyetten paylarına düşeni istemek üzere Nadîroğulları yurduna gitti. Yahudîler, Rasûlullah (s.a.s.)'in teklifini kabul etmiş göründüler, fakat ayaklarına kadar gelişini fırsat sayarak, Rasûlullah (s.a.s.)'e sûikast yapmayı planladılar

EFENDİMİZ’E (S.A.V) SUİKAST HAZIRLIĞI

Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin yurtlarına gelmesini Yahudi mantığına göre değerlendirmek istediler. Yahudiler, kendi aralarında konuştular. Fısıldaştılar. Efendimiz (s.a.v.) Hazreterini öldürme kararını aldılar. Öldürme şeklinde bir ara münâkaşa ettiler. Silahla ile saldırma yerine dam'dan üzerine büyükçe bir taş bırakıp, hadiseye kazâ süsü vermeyi tercih ettiler. Bir evin gölgesinde oturmakta olan Efendimiz (s.a.s.)'in üzerine, evin saçağından bırakacakları büyük bir taşla O'nu öldürmeyi tatbikat sahasına koymak üzere evin damına adamlarını gönderdiler. Amr bin Cihaş adındakı Yahudi dama çıktı. Cenâb-ı Hakk, peygamberini Yahûdîlerin hazırlığından haberdar etti. Rasûlullah (s.a.s.) hâcet bahânesiyle oradan ayrılıp Medine'ye döndü. Yahûdîlerin tuzağını ashâbına bildirdi. Bu davranışlarıyla Nadîroğulları anlaşmayı bozmuşlardı. Rasûlullah (s.a.s.), Muhammed b. Mesleme'yi bunlara göndererek 10 gün içinde Medine'yi terk etmelerini, 10 günden sonra kim kalırsa boynunu vuracağını kendilerine bildirdi. Yahûdîler yol hazırlığına başladılar. Fakat, münafıkların başı Übeyyoğlu Abdullah:

-"Medine'den çıkmayın, biz size yardım ederiz, Kurayzaoğulları da yardım edecek, diye gizlice haber gönderdi. Bu sebeple Nadîroğulları yol hazırlığından vazgeçip kendilerini savunmaya karar verdiler.

İSRAİLOĞULLARI SÖZÜNDE DURMADI

Yahudiler, Müslümanlar ile savaşacaklarını söylediler. Müslümanlar, ahidlerini bozan, Kâinâtın Efendisine sû-i kasd düzenleyen ve Müslümanlara meydan okuyan Yahudîlere karşı savaş açmak mecburiyetinde kaldılar. Efendimiz (s.a.s.) Hazretleri, Rabiulevvel'de Nadîroğulları yurdunu kuşattı. Nadîroğulları bir yıllık yiyeceklerini depo ettikleri kalelerinin sağlamlığına güveniyorlardı. Kuşatma, 15-20 gün sürdü. Savaş sokaktan sokağa, evden eve atlayarak devâm etti. Efendimiz (s.a.s.) Hazretleri, Yahûdîlere siper olan, savaşı zorlaştıran hurma ağaçlarını kestirdi. Nadîroğulları, münâfıklardan da, Kurayza oğullarından da bekledikleri yardımı görmediler. Muhâsaranın kaldırılması için emân dilediler. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, Yahudilere eman verdi. Yahudilerler, berâberlerinde götürebildikleri kadar mal ile Medine'den çıkmalarına izin verildi. 600 deve yükü eşya ile Medine'den ayrıldılar. Bir kısmı Şam'a, bir kısmı Filistin'e göç etti. Selâm, Kinâne ve Huyey ismindeki reisleri ise Hayber'e sığındılar. Bunlar daha sonra Hendek Savaşı'nı hazırladılar. Yahudiler, üzüntülerini belli etmemek için, şarkılar söyleyip, defler çalarak Medine'den ayrıldılar. 50 zırh, 50 miğfer, 340 kılıç ve diğer bazı mallar ganimet olarak Müslümanlara kaldı. Rasûlullah (s.a.s.) bu ganimetleri muhâcirlere ve yoksullara dağıttı. Uhud Savaşı'ndan sonra Müslümanların itibârı sarsılmıştı. Nadîroğulları'nın Medine'den çıkarılmasıyla, Medine civârındaki müşrik kabîleleri arasında Rasûlullah (s.a.s.) 'in nüfûzu tekrar kuvvetlenmiş oldu. Yahudilerden iki kişi Müslüman oldu. Yurtlarında kaldılar.

FİTNE ATEŞİNİ TUTUŞTURDULAR

Medine'den sürülen Benî Nadîr Yahûdîlerinin reisleri, Hayber'e sağınmıştı. Müslümanlardan öc almak istiyorlardı. Başta Ahtaboğlu Huyey olmak üzere, 20 kadar Yahûdî lideri 70 kişilik bir hey'et ile Mekke'ye gittiler. Mekkelileri topladılar. Onalar:

-"Müslümanlar gün geçtikçe kuvvetleniyor." Müşrikler sordular:

-"Bunun önüne nasıl geçebiliriz?" Huvey bin Ahtab:

-"Müslümanlara karşı birleşmeliyiz. Onlara kırşı birlikte hareket etmeliyiz." Müşrikler yine sordular. Sizin nasıl Müslümanlara karşı birleşebiliriz? Sizde Müslümanlara gibi Allah'a inanıyorsunuz!" Yahudiler:

-"Olsun! Müslümanlar, bizim düşmanlarımızdır. Bizim nezdimizde sizler, Müslümanlardan daha hayırlısınız," dediler.

Müşrikler sordu:

-"Siz kitap ehlisiniz. Tevratı okuyorsunuz. Biz mi hak yoldayız Müslümanlar mı?"

Yahudiler, önce tereddüt ettiler. Müşrikler, bir daha sordular.

-"Gerçekten öğrenmek istiyoruz. Biz Ka'beye gelen haccılara hizmet ediyoruz. Kabenin bakımını yapıyoruz. Biz mi doğru yoldayız yoksa Müslümanlar mı?" Yahudiler, putperest müşriklere hoş görünmek için:

-"Sizin tuttuğunuz yol, (sizin dininiz) Müslümanlarınkinden daha doğru" dediler.

Müşrikler rahatladılar.

Yahudilere dediler ki:

-"Şimdi rahatladık. Madem ki, biz doğru yoldayız. Müslümanların yolu kötüdür. Buyrun bizden ne istiyorsanız, yapmaya hazırız," dediler. Yahudiler:

-"Müslümanlar ile savaş için birleşelim. Hep birlikte hareket edersek; Müslümanların kökünü kazarız. Biz Yahudiler savaş için hazırız. Medine'deki Benî Kurayzalı kardeşlerimiz de savaşta Müslümanları arkadan vuracak. Sizi bekliyoruz!" Müşrikler,

-"Tamam," dediler. Yahudiler daha sonra Mekke dışındaki Gatafan, Esed, Kinâne, Süleym, Fezâre, Mürre, Eşca ve Eslem gibi bedevi Arap kabileleriyle görüştüler. Onlara, Hayber'in bir yıllık hurma mahsûlünü vermeği va'd ederek, onların da savaşa katılmalarını sağladılar. Mekke'liler 300'ü atlı, 1500'ü develi 4000 kişilik bir kuvvet hazırladılar. Mekke dışındaki bedevî kabîlelerin katılmasıyla ordunun sayısı 10 bine ulaştı. Şimdiye kadar böyle bir kuvvet toplanmamıştı. Medine'yi basıp Müslümanlığı yok edeceklerdi. Ordunun başkomutanı Ebû Süfyân idi. Yahudilerin tutuşturduğu fitne ateşi bütün Arab kabilelerini yaktı. Kavurdu. Müşrikler, Müslümanları yok etmek için Yahudilerle işbirliği yapıp, Medine doğru yola çıktıla


KAYNAKLAR



(1) Sütçü İmam, Hacı imam’da denir.1871 (veya 1874?)’de Maraş’ın Fevzi Paşa Mahallesinde dünyaya geldi. Babası kireççi Ömer, annesi Emine Hanımdır. Asıl adı imam’dır. Maraş’ta Hacı İmam lakâbıyla tanınırdı. Adının yanında mesleğide imamlıktı.Maraş’ta sütçü dükkanı vardı. Aynı zamanda dükkanın karşısındaki camide imamlık yapıyordu. Beş vakit namazların haricindeki vakitlerini süt sattığı dükkanında geçiren Sütçü İmam; “İslâmiyet, maişet için çalışmayı da bir çeşit ibâdet kabul eder ve Allâh boş duranları sevmez.” sözlerini yerine getirmeye çalışırdı. Maraş şehri önce İngilizler tarafından işgal edildi. bir süre sonra da şehri Fransızlara bırakıldı. 31 Ekim 1919 cüma günü sabah saatlerinde hamamdan çıkan üç Türk kadını ve bunların yanında bulunan küçük bir çocuk Üç Ermeni askerinin saldırısına uğradı. Ermeni askerlerden birinin Müslüman kadının peçesini açamak istemesi üzerine üzerine çocuk kendisini Ermeni askerlerin ayakları arasına attı. Müslüman kadının örtüsünü açmaya çalışan ve namusuna saldıran Ermeni askerlerini gören Sütçü İmam, dayanamayarak tabancasıyla Ermeni askerlerden birini öldürdü, diğer ikisi kaçarak karargaha gittiler. Böylece Maraş’ın kurtuluş destanı başladı. Sütçü İmam, attığı kurşunlar ile direnci başlattı. Olaydan sonra Sütçü İmam şehirden kaçıp Ahır dağına çıktı. İşgal kuvvetleri Sütçü İmamı aradılar bulumadılar, akrabalarına zulüm ettiler, oğlu Kadizi pusu kurarak öldürdüler. Ahır dağına çıkan Sütçü İmam, Fransızların 12 Şubat 1920 sabahı Maraşı terketmeleriyle şehre indi. Maraş harbinde gazii olarak çıkan Sütçü İmam’a Maraş Belediyesince kaledeki topun idâresi verilmişti. Sütçü İmam, 1922 Kasımında bu vazifeyi yaparken barutun ateş almasıyla yandı. Derhal tedâvi altına alındıysa da iki gün sonra 25 Kasım 1922 tarihinde şehâdet mertebesine nail oldu.

Günümüzde Maraş’ın Uzunluk Çarşısında bir âbide üzerinde şu yazılar vardır:”31 Ekim 1919’da Sütçü İmam, Türk namusunu burada silâhıyla korudu.”

(Türkiye Gazetesi Rehber Ansiklopedisi c. 18, s. 198; Meydan Larousse, c.11, s.679, Meydan yayınları)
(2) Râci' Vak'ası; hicretin dördüncü yılında Sefer ayında meydana gelen üzücü bir hadise: Adl ve Karre kabilelerinden birkaç adam gelip; Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine; "Bizim kabilelerimiz Müslümanlağı kabul ettiler. İslâm mürşidlerine ihtiyacımız var," dediler. Etrafa mürşidler göndermek adetti. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, bunlara, altı sahabe'yi verdi. Bunlar Mekke ile Askan arasında bulunan Hüzeyl kabilesinin sularının başına vardıklarında Raci' denilen mevkide "Biz Müslüman olduk bize mürşid lazım," diyen adamlar, yanlarına aldıkları mürşidleri Lihyanlılara teslim ettiler. Altı Müslüman tam iki yüz müşrik saldırdı. Müslümanları binbir türlü işkenceler ile şehid ettiler. Bu altı Müslümandan ikisini esir alıp, Mekke'ye götürmüşler, müşriklere satmışlardı. Zeyd (r.a.)'ı sayfan bin ümmeyye satın alarak Bedir'de öldürülen babasının yerine şehid etmişti. Şehid edileceği zaman, Zeyd (r.a.) Hazretlerine sordular: "Senin yerinden Muhammed olsaydı iyi olmaz mıydı?" Hazret-i Zeyd; "Ben öleyim de, Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin ayağına bir diken bile batmasın," buyurmuştu. Hubeyb (r.a.)ı Hars bin Amr'ın yerine şehid ettiler. Hubeyb (r.a.) idamından önce müşriklerden izin aldı. İki rek'at namaz kıldı. O günden sonra idam edilen Müslümanların idamlarından önce iki rek'at namaz kılmaları adet oldu.
(3) Bi'r-i Mâune Faciaisı: Hicretin dördüncü yılı Sefer ayında Kilab kabilesinden Ebû Berâ', Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine gelerek; "Kabilemize İslâm dinini öğretecek bir muallimlere ihtiyacımız," demişti. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, "Ben Necd havâlisinden endişe ederim, sahabelerimin hayatından da mes'ülüm," demişti. Ebû Berâ' bu hususta katî temina vermesi ve sahabeleri koruyacağına dair yeminler etmesi üzerine, kendisine 70 kadar sahabe verildi. Hepsi Ashab-ı Suffe'dendi. Beni Amir arâzisi hududlarında Bi'r-i Maûne (Maune kuyusu) denilen yere vardıklarında orada durdular. Yüzlerce silahlı müşrik, ellerinde kitap olan bu Müslümanlara pusu kurdular. Ve onları şehid ettiler.