Musa Aleyhisselâm, otuz yaşlarındaydı. (1) Vakar, heybetli ve ağır başlı bir kişiliğe sahipti. Bir gün bir oğle vakti tek başına şehre indi. Sokakta bir Kıptî'nin İsrâil oğullarından birini döverken gördü. Yahudî Musa Aleyhisselâm'ı görünce ondan yardım istedi.

-"Yok mudur bana yardım eden?" diye bağırdı.

Musa Aleyhisselâm, kendisine yanaştı. Kavga’nın sebebini sordu. Yahudî:

-“Efendim! Bu adam zorla ve ücretsiz olarak beni götürüp işinde çalıştırmak istiyor” dedi.

Musa Aleyhisselâm, Kıptî’ye kızdı.

İsrâil oğullarından olan adamı kurtarmak için Kıptî’yi itti. Bunu yaparken de hiçbir kastı ve kötü niyeti olmadan elini adamın göğsüne vurdu. Bu vurma ile nefesi kesilen Kıptî olduğu yere cansız düşüverdi.

Kıptî'nin ölmesi üzerine Musa Aleyhisselâm, çok üzüldü. Birinin ölümüne sebep olduğu için büyük bir pişmanlık duydu.

Allâh’a sığındı. Tevbe etti.

-“Bu olan, Şeytan’ın işindendir. O cidden şaşırtıcı ve açık bir düşmandır. Ey Rabbim! Ben doğrusu nefsime yazık ettim. Artık mağfiretinle benim kabahatimi ört. Muhakkak senin lütfün daha büyüktür!” diye niyazda bulundu.

Fakat Musa Aleyhisselâm, bu yaptığının bilinmesi endişesinden dolayı, saraya dönmedi. Korkuya kapıldı. O gece şehirde sabahladı. Ertesi sabah yine şehre indi. Olup bitenlerin neticesini gözetlerken, bir gün önce kendisinden yardım isteyen Yahudî’nin, yine bir başkası ile kavga ettiğini gördü. Aynı Yahudî, bir başkası ile kavga ediyordu. Kıptî onu dövüyordu. O ise feryat ediyordu. Yahudi, Musa Aleyhisselâm'ı görünce yine ondan yardım istedi. Musa Aleyhisselâm, bir mazluma yardım etmek için yanlarına gitti. Musa Aleyhisselâm'ı Yahudî’nin yüzüne baktı ve ona:

-“Sen besbelli bir yaramazsın” dedi.

İnsan biraz kavga ve gürültüden uzak yaşar.

YAHUDİ HZ. MUSA’YI ELE VERDİ

Musa Aleyhisselâm'ın kendisine kızması üzerine Yahudî korkuya kapıldı. Musa Aleyhisselâm'ın Kıptî’den önce kendisini döveceği korkusuna kapıldı.

İsrâil oğullarına mensup olan adam, kendisine saldırılacağını sanarak, Musa Aleyhisselâm'a;

-“Ey Musa! Dün bir adamı öldürdüğün gibi, beni de mi öldürmek istiyorsun, ara düzelticilerden olmak istemeyip de, yer yüzünde (fesat çıkaran bir) zorba mı olmak istiyorsun?” (2) (diyerek Musa’yı ele verdi.

Yahudi kendisini bir an kurtarmak için, kurtarıcısını, kendisi için adam öldüren, kişiyi şikâyet etti. Musa Aleyhisselâm'ı eleverdi. Musa Aleyhisselâm'ın adam öldürdüğü bütün şehre yayıldı. Firavun, Hâmân ve diğer vezirlerini toplayarak; Musa Aleyhisselâm'ın yakalanıp öldürülmesi için karar verdi. Bereket versin, her zaman kötü insanların yanında bir kaç tane iyi insan da vardır. O iyi insanlardan biri koşarak geldi. Firavun’un kararını Musa Aleyhisselâm'a bildirdi. (3) Musa Aleyhisselâm, artık o diyârda yaşanamayacağı kararına vardı. Hicret etti.

-Medyen’e (4) doğru yola düştü”

Musa Aleyhisselâm, elinden kazâ çıktıktan sonra Medyen’e gitti.

Medyen'e doğru yöneldiğinde, Musa Aleyhisselâm şöyle dua etti:

-"Umarım Rabbim beni doğru yola iletir." dedi.

Musa Aleyhisselâm, Medyen suyuna varınca, orada (hayvanlarını) sulayan bir çok insan buldu. Onların gerisinde de (hayvanlarını suyun olduğu yerden) geri çeken iki kadın (genç kız) gördü. Musa Aleyhisselâm, onlara yanaştı ve sordu:

-"Derdiniz nedir?" dedi.

Şöyle cevap verdiler:

-"Çobanlar sulayıp çekilmeden biz (onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız, dediler.

Musa Aleyhisselâm, bir çobanlar bir de onların koyunlarına baktı ve hayretle sordu

-"Sebebi nedir?"

Kızlar:

-"Babamız da çok yaşlıdır,"

Bunun üzerine Musa Aleyhisselâm, onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi ve şöyle dua etti:

-"Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım" dedi.

Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi. Büyük bir hayâ ile:

-"Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor." Musa Aleyhisselâm, ona (Hz. Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o,

-"korkma, o zalim kavimden kurtuldun" dedi.

Şuayb'ın iki kızından biri büyük bir ferasetle:

"Babacığım! Onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle istihdam edeceğin en iyi kimse, bu güçlü ve güvenilir adamdır" dedi.

Şuayb Aleyhisselâm, dedi ki:

-"Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan artık o kendinden; yoksa sana ağırlık vermek istemem. İnşaallah beni iyi kimselerden bulacaksın."

Musa Aleyhisselâm; şöyle cevap verdi:

-"Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım demek ki, bana karşı husumet yok. Söylediklerimize Allah vekildir."

Orada Şuayb Aleyhisselâm’ın yanında kaldı.

Onun koyunlarını güttü, otlattı. O büyük insana hizmet etti.

Musa Aleyhisseâm, süreyi doldurdu.

Şuayb Aleyhisselâm'ın Sâfura adında ki kızıyla evlendi. Ailesiyle yola çıktı.

Şuayb Aleyhisselâm bir sürü koyun hediye ederek onları yolcu etti.

Yolda gelirlerken Tûr-u Sinâ’da Cenab-ı Allâh ona peygamberlik verdi” (5)

Tûr tarafından bir ateş gördü.

Ailesine:

-"Siz (burada) bekleyin; ben bir ateş gördüm, belki oradan size bir haber, yahut ısınmanız için o ateşten bir parça getiririm" dedi.

Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi:

-"Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım."

Ve Musa Aleyhisselâm'a "Asânı at!" denildi.

Musa Aleyhisselâm, (attığı) asâyı yılan gibi debrenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı.

"Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen emniyette olanlardansın." (buyuruldu.)

-"Ey Musa! Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıkacaktır. Korkudan (açılan) kollarını kendine çek. İşte bu ikisi Firavun ve onun adamlarına karşı Rabbin tarafından iki kesin delildir. Çünkü onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır." (diye seslenildi)

Musa Aleyhisselâm,

-"Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum" dedi.

-"Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum."

Cenab-ı Allah:

-"Seni kardeşinle destekliyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, âyetlerimiz sayesinde onlar size erişemeyecekler. Siz ve size tabi olanlar üstün geleceksiniz" buyurdu.

Musa Aleyhisselâm, ailesiyle (6) beraber Mısır'a geldi.

Annesi Yohâbet hanım, ablası Meryem hanım, kardeşi Musa Aleyhisselâm, yeğeni, Hazret-i Yuşa ve diğer aili efradı onları büyük bir heyecan ile karşıladılar.

Bütün aile halkı Musa Aleyhisselâm'ın peygamber olarak geri dönmesine çok sevindiler.

Allâh’ın Himâyesi

Ona akıl ve sır ermez! Onu anlamak mümkün değil. Çünkü bu terazi o sıkleti çekemiyor. Bu kantar o ağırlığı kaldıramıyor. Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin mağarada en ehven yuvaya sahip olan örümcek ağıyla korudu. En nazlı kuş olan güvercinlerin yuvasıyla himâye etti. O istedi mi, dostunu, düşmanına sevdirir. Peygamberini düşmanın evinde büyütür. Musa Aleyhisselâm'ı Allâh himâye ediyordu. Musa Aleyhisselâm'ı himâye eden Cenab-ı Allah, onu düşmanı olan Firavunun evinde büyüttü. Hemde şan şeref ve saltanat ile. Annesi, onu zaman zaman eve getiriyordu. Musa Aleyhisselâm büyüdüğü zaman ona hakikati anlattı. Musa Aleyhisselâm, çok sevindi. Musa Aleyhisselâm:

-"Zaten dedi, ben onların hayat tarzlarını sevmiyorum. Firavunun çocuğu olmadığım iç in Allah'a şükür ediyorum," dedi. Annesi, ona bütün hayat hikâyesini anlattı.

Yohabet hanım devam etti:

-"Ama bunları bir sır olarak sakla. Kimseye anlatma. Firavun sana zarar verebilir," diye tembihledi.

Firavun Musa Aleyhisselâm'ı evlat edindi. Kendisine “Firavun’un oğlu” deniliyordu. Firavunun oğlu olarak göründüğü için, şehirde ve sarayda büyük bir izzet ve itibâr görüyordu. (7) Toplumda büyük bir yeri vardı. Herkes ona saygı besliyordu. İnsanlar, Musa Alehisselâm'a geleceğin kralı gözüyle bakıyorlardı. Firavunun erkek evlâdı yoktu, sadece kız çocukları vardı. (8) İleride kral olabilirdi. Musa Aleyhisselâm'ın sâyesinde İsrâil oğulları rahat bir nefes almıştı. Musa Aleyhisselâm'dan korktukları için İsrâil oğullarına zulmeden hiçbir Kıpti kalmamıştı. (9)

YAHUDİLER BEKLE GÖR POLİTİKASI İZLEDİ

Musa Aleyhisselâm, peygamber olduğunu İsrâil oğullarına ilan ettiği zaman, Yahudiler iman etmediler. Musa Aleyhisselâm'a karşı da gelmediler. Musa Aleyhisselâm, Firavundan, İsrâil oğullarına izin verilmesini ve kendisiyle beraber Filistine gitmelerine müsâde etmesini istiyordu. Bu istek, Yahudilerin çok hoşuna gidiyordu. İçlerinde çok az kısmı iman etti. Bir elin parmakları kadar. Yahudiler, Musa Aleyhisselâm'a karşı açık kapı politikasını izlediler. Tam imanda etmediler; inkâra gitmediler. Musa Aleyhisselâm, İsrâil Oğullarına:

- Allah, sizleri Firavunun zulmünden kurtarmayı bana vaad etti dediği zaman; Yahudiler:

- Bekleyelim; görelim," diyorlardı.

İsrâil oğulları, karanlıktan şikâyet ettikleri halde, aydınlık için bir mum yakmıyorlardı. Musa Aleyhisselâm'a yardım olmuyorlardı. Çok az bir kısmı iman etti. Musa Aleyhisselâm, dokuz kadar büyük mücize gösterdiği halde, Yahudilerden dokuz kişi bile iman etmedi. Yahudiler, sırf Firavunun zulmünden kurtulmak için Musa Aleyhisselâm'a inanmış gibi göründüler. Musa Aleyhisselâm'ın göstermiş olduğu mucizelere rağmen.

KAYNAKLAR:


(1) Nişâncızâde Muhammed bin Ahmed, Mir’ât-i Kâinât, c. 1, s. 192, bu kaynakta, 30 yaşının yanı sıra; 12, 18, ve 40 yaşlarında olduğu rivâyeti varsa da ilmî ve tarihî verilere uygun olan 30 yaşlarında olmasıdır. Musa Aleyhisselâm otuz yaşında iken Mısır’da elinde kazâ çıktı. Bir Kıpti’yi öldürdü. Medyen'e gitti. On sene kadar Şuayb Aleyhisselâm’ın yanında kaldı. Onun kızıyla evlendi. Kırk yaşlarında iken, Mısır’a döndü. Kendisine peygamberlik verildi. 80 yıl peygamberlik vazifesini ifâ ettikten sonra 120 yaşında iken vefat etti.

(2) El-Kasas: 28/19

(3) Musa Aleyhisselâm’a haber getiren kişi Hazkil (veya Harbil) adında Firavun’un akrabalarından ve Hazret-i İbrâhim’in dini üzere yaşayan mü’min, temiz kalbli ve iyi niyetli bir kişiydi. Musa Aleyhisselâm’a peygamberlik verildiği zaman ona ilk iman edenlerden oldu. İbni Esîr, El-Kâmil fit-Tarih c. 1, s. 167-168

(4) Medyen: Hazret-i İbrahim'in “Medyen” adındaki oğlunun soyundan gelen kişilerin yaşadığı yer. Musa Aleyhisselâm’ın yerleşmiş olduğu ve on sene kadar yaşadığı Medyen, şehrinin kalıntıları, Şuayb Aleyhisselâm’dan dolayı “Şuayb Şehri” diye bilinmektedir. Şuayb Şehri’nin kalıntıları Şanlıurfa’da il sınırları içindedir.

(5) İbni Esîr, El-Kâmil fit-Tarih c. 1, s. 170-172

(6) Bazı tarih kitapları yanlış olarak şöyle demektedir: “Musa Aleyhisselâm, tur vâdisinde İlâhî vahy ile meşgûl olup, ailesinin yanına dönmedi. Medyenlilerden ve Şuayb Aleyhisselâm’ın ev halkında bir çoban oraya uğradı. Musa Aleyhisselâm’ın ailesini Safura hanımı tanıyarak alıp Medyene götürdü. Musa Aleyhisselâm’ın çocuğu ve ailesi Firavun’un denizde boğulduğu haberi alınıncaya kadar, Medyen’de babası Şuayb Aleyhisselâm’ın yanında kaldı…” (M. Âsim Köksal, Büyük Peygamberler Tarihi, c. 2, s. 21, Sa’lebî, Mecâlisü’l-Arais, s. 181) sözleri bir peygamberin şanına yakışmayacak düşüncelerdir. Bir kişinin mazeretsiz olarak, yeni doğmuş bir çocuğundan ve daha iki yıllık gelin olan eşinden kırk yıl- bir ömür uzak durması dinen caiz değildir. Peygamberlerin sıfatlarından biride emânettir. Peygamberler emindirler. Emânete riayet ederler. İnsanın eşi ve çocuğu kendisine bir emânet olduğuna göre, Musa Aleyhisselâm gibi dinî emirleri halka tebliğ etmekle görevli olan bir peygamberin kırk yıl kadar uzun bir süre ailesini ihmâl etmesi, düşünülemez. Haşâ.

(7) İslâm Tarihi, c. 1, s. 160,

(8) İslâm Tarihi, c. 1, s. 160,

(9) El-Kâmil fit-Tarih c. 1, s. 166