Hazil Aleyhisselâm, Yahudilerin bitmek bilmeyen işkencelerine maruz kalınca, Cenab-ı Allah, hicret emrini verdi. Hz. Hazil Bâbil diyarına gitti ve orada vefat etti

Yahudiler, Hazkil Aleyhisselâm'a kulak vermediler. Yahudiler, kısa sürede geçmişlerini unuttular. Gaflete düştüler. Azgınlaştılar. Küfre daldılar. Yahudiler, Hazkil Aleyhisselâm'ı incittiler. Yahudiler, Hazkil Aleyhisselâm'a zulüm ettiler. Hazil Aleyhisselâm, Yahudilerin Zulmü, işkence ve incitmelerine maruz kalınca, Cenab-ı Allah, hicret emrini verdi. Hazkil Aleyhisselâm, Yahudilerin işkencelerinden hicret etti. Bâbil diyarına gitti. Orada vefat etti.[ (2) Hazkil Aleyhisselâm'ın kabri, Hille Kûfe şehirleri arasındındadır. (2)

HAZRET-İ HAZKİL ALEYHİSSELÂM

Hazkîl Aleyhisselâm, Hazret-i Yakub'un neslindendir. Musa Aleyhisselâm'dan sonra gelen üçüncü peygamberdir. İlyâ ve Dâver'den şehirlerine peygamber olarak gönderilmişti. Hazkil Aleyhisselâm, Irak'ın Vâsıt beldesinde Dâver'den şehrinin halkını düşmanlara karşı savaşa davet etti. Kimse onun teşviklerine kulak vermedi. Hazkîl Aleyhisselâm: Ey insanlar! Allah yolunda cihâd edin. Cenab-ı Allah sizlere savaşı farz kıldı. Din ve namus düşmanlarınız ile savaşın" buyurdu. Yahudîler: Biz savaşamayız," dediler: Allah emrediyor. “Olsun"

-"Neden savaşmak istemiyorsunuz?"

-"Allah yolunda çarpışırken hayatımızı, evlad ve mallarımızı kaybederiz."dediler.

-"Düşman geliyor."

-"Savaşmazsanız yine size düşmanlarınızın zararı dökünür"

Yahudîler:

-"Düşmanlar gelsinler. Bizde kaçarız," dediler.

Öyle ettiler. Düşmanların şehirlerine geldiğini gören Yahudîler, yükte hafif bahada ağır olan mallarını, altın ve gümüşlerini yanlarına alıp kaçtılar. Hazkîl Aleyhisselâm önlerine geçti kendilerine son kez bir daha nasihat etti:

-"Kaçmayın! Kaçmakla ölümden kurtulamazsınız. Ölüm her yerde vardır. Kaçıp zillet, meskenet ve aşağılık kompleksi ile yaşamaktansa burada gerçek bir mü'min olarak düşmanlarınıza karşı durun. Savaşın. Din, vatan, millet ve mukaddesât için cân vermeyi câna minnet bilin…" dediyse de Yahudîler o yüce zâta kulak vermediler. Hazkîl Aleyhisselâm'ın üzerine yürüdüler. O yüce peygamberi ölümle tehdit ettiler. O'na eziyet ettiler.

-"Nasihatçıları sevmeyiz! Bir kelime daha konuşursan, seni öldürürüz!" dediler. Hazkîl Aleyhisselâm, kendisini dinlemeyen halka çok üzüldü. Bir tarafta halvete çekildi. İtikâfa girdi. Dua ve ibâdetle meşgul oldu. Ümmetine ve insanlığa hayır dualar etmeye başladı. Çok sevdikleri cân ve mallarını kurtarmak için kaçtılar. Şehirlerini istilâ eden düşmanları ile savaşmak istemeyip kaçan Yahudîler, dehşetli bir sesle sarsıldılar. Tâun hastalığı baş gösterdi. Taun hastalığı ile Yahudiler, kısa bir sürede öldüler. (3) Hepsi helak oldular. (4) Geride kalanlar onları defnedemediler. Bütün ölüleri bir araya toplayıp, vahşi hayvanlardan korumak için etraflarına duvar ördüler. Uzun bir zaman sonra Yahudîlerin halini gören Hazkîl Aleyhisselâm, onlara üzüldü. Onlar için çok kederlendi. Onların dirilmesini temenni etti. Cenab-ı Allah, Hazkîl Aleyhisselâm'a:

-"Allâh'ın izniyle kalkınız!" diye vahyetti. Hazkîl Aleyhisselâm'ın,

-"Allâh'ın izniyle kalkınız!" diye seslendi. Çürümüş olan cesetler, hareketlendi. Kemikler bir araya geldiler. Yeniden dirildiler. Ayağa kalktılar ve hep bir ağızdan:

-"Ey Allâh'ım! Seni tesbih ve hamd ile yâdederim ki, senden başka ilâh yoktur," dediler.

Evlerine döndüler. Allâh yolunda ölümden kaçmanın faydasız olduğunu anladılar. (5) Hem de yaşayarak anladılar. Cenab-ı Allah, Hazkil Aleyhisselâm'ın sesine kulak vermeyip, helak olan Yahudileri, Kur'an-ı Kerim'de bize şöyle haber vermektedir:

-"Görmedin mi o kimseleri ki kendileri binlerce kişi iken ölüm korkusuyla yurtlarından çıktılar. Allah da kendilerine "ölün!" dedi, sonra da onlara bir hayat verdi. Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların pek çokları şükretmezler." (6) Yahudiler, Hazkil Aleyhisselâm'a tabi oldular. Hazkil Aleyhisselâm'ın öğretmesiyle

-"Subhaneke Allahümme ve bihamdike Lâ ilâhe illâ ente," diyerek şehre girdiler. Hazkil Aleyhisselâm, uzun süre Yahudileri Tevrâtta çağırdı. Onlara Tevratı öğretmeye çalıştı.


YAHUDİLER DAHA DA SAPITIYORDU

Hazreti İlyas, Harun Aleyhisselam neslindendir (7). Suriye diyârında yaşayan Yahudîler, Tevrât hükümlerini bir tarafa atmışlar, putperestliğe sapmışlar ve nice fesad ve azgınlıklara dalmışlardı. (8) İlyâs Aleyhisselâm Ba'l-Bek ehline peygamber olarak gönderildi (9). Bu kabilelerin "Bek" şehrinde bulunan "Ahap" adında bir hükümdâr, "Ba'l" diye anılan çok güzel bir kadın sûretinde son altından büyük bir put yaptırmıştı[ (10). Bu puttan dolayı bu şehre "Ba'lbek" adını almıştır. Putun tam dört yüz kadar hizmetçisi vardı. Şeytan bu put'un içinde girmişti. Halk gelip, kendisine tapacakları zaman o'da değişik sesler çıkarıyordu. Yahudîler, daha da sapıtıyorlardı. İlyâs Aleyhisselâm onları, putu bırakıp Allâh'a iman ve ibâdet etmeye çağırdı. Kimse iman etmedi. Hükümdârın akıllı veziri ile birkaç fakir iman etti. İlyâs Aleyhisselâm'ı öldürmeye kalkıştılar. Onu aralarında kovdular. İlyâs Aleyhisselâm onların elinden dağlara hicret etti. Orada köylülere, çobanlara ve fakirlere Tevrâtı ve ilâhî hükümleri öğretmeye çalıştı.

EY MÜBAREK İNSAN!

İlyâs Aleyhisselâm, dağ köylerinde misâfir olmuştu. Köylüler etrafına toplandılar. Onu can kulağı ile dinliyorlardı. Yaşlı bir kadın onu evine çağırdı. Kadın:

-"Ey mübârek insan! Benim Elyesâ adında hasta bir oğlum var. ondan başka kimsem yok. Yıllardır oda yatalak. Bende iş göremiyorum. Oğlumun iyileşip eskisi gibi olması için dua et.” dedi.

İlyâs Aleyhisselâm dua etti. Duasının bereketiyle oğlu iyileşti. İyileşen Elyesâ hemen, İlyâs Aleyhisselâm'ı tasdik etti. İlyâs Aleyhisselâm'a talebe oldu. (Elyesâ Aleyhisselâm ileride peygamber olacaktır.) Elyesâ (aleyhisselâm'ın) iyileşmesi üzerine köylüler akın akın imana geldiler. Bu güzel hadiseyi duyan Yahudî Hükümdâr halkın imana gelmesine mani olmak için askerlerini gönderdi. İnsanları öldürmeye çalıştığı bir dönemde dağ başındaki vahşî arslanlar, İlyas korudular. Yahudî askerler, o yüce zâtı yakalamak ve öldürmek için dağa geldiklerinde arslanlar ordusu ile karşılaştılar. İlyâs Aleyhisselâm arsların ortasında Tevrât okuyordu. Etrâfında küme küme arslanlar duruyordu. Her biri bir tarafı gözetliyordu. Sadık birer nöbetçi gibiydiler. Bu mücizeyi gördükleri halde iman etmediler. İlyâs Aleyhisselâm'ı yakalayıp, öldürmek istediler. Arslanlar, onlara saldırdı. Kimi orada helak oldu. Kimi kaçarken. İlyâs Aleyhisselâm'ı yakalamaya gelen askerler helak oldular. Bu hadise üzerine İlyâs Aleyhisselâm şehre haber gönderdi.

-"Eğer putu bırakıp Allâh'a iman ve ibâdet etmezseniz üç yıl kadar üzerinizde Allâh'ın bereketi kalkacak, kıtlık gelecek" buyurdu. Hükümdâr ve çevresi: Böyle şey olmaz, dediler. İlyâs'a inanmayın. O bir sihirbazdır. Sizi korkutuyor. Sizi dininizden vazgeçirmek istiyor." diye yaygara kopardılar. Kimse iman etmedi. Yağmur yağmaz oldu. Otlar bitmedi. Ekinler yeşermedi. Ağaçlar kurudu. Meyve vermez oldular. Bağ ve bostanları kökten kurudu. Muthiş bir kıtlık oldu. Yahudîler açlıktan leş yemeye başladılar. Bu ara İlyâs Aleyhisselâm mü'minlerin evine gizlice uğruyordu. Kendisine iman edenlerin hepsi hemen hemen fakir kişilerdi. İlyâs Aleyhisselâm'ın uğradığı eve bereket yağıyordu. İlyâs Aleyhisselâm uğur getiyordu. Ev, değişik yiyecekler ile doluyordu. Bu mucizeyi duyan kâfir Yahudîler, daha kudurdular. İlyâs Aleyhisselâm'ı aramaya başladılar. Dağlara adamlarını saldılar. İlyâs Aleyhisselâm'ı buldular. Ona:

-"Bizi bu kıtlıktan kurtar," dediler.

-"Kurtulmanızı ben sizden daha çok istiyorum," buyurdu.

Yahudîler sevindiler:

-"Öyleyse hemen bu kıtlığı üzerimizden kaldır," dediler.

İlyâs Aleyhisselâm devam etti.

-"Bu kıtlığı size veren ben değilim ki, hemen kaldırayım,"

-"Ya kim bize bu kıtlığı verdi."

-"Size bu kıtlığı veren Cenab-ı Allah'dır,"

-"Bu kıtlıktan nasıl kurtulabiliriz."

-"iman ederek… Eğer siz putlara tapmayı bırakıp Allah'ın varlığına ve birliğine iman eder; candan ve gönülden ona ibâdet ederseniz, o zaman Cenab-ı Allâh üzerinizde ki bu uğursuzluğu kaldırır. Kıtlığın yerin bereket alır. Yine eskisi gibi bolluk içerisinde yaşarsınız," buyurdu.

Yahudîler, imana yanaşmadılar.

İlyâs Aleyhisselâm, bütün şehri bir yere topladı ve onlar:

-"Ey Kavmim! Putlarınızı sahraya çıkarıp, onlardan yağmur yağdırmasını isteyin. İstediğiniz olursa ben, sizi imana çağırmaktan vazgeçerim. Eğer putlar yağmur yağdıramazsa o zaman Allah'a iman ediniz. İman ettiğiniz vakit, Cenab-ı Allah, üzerinize nimetini yağdıracak, kurumuş olan topraklar yeniden hayat bulacaktır… Haydi bakalım, söyleyin de, baş putunuz "Ba'l" size yağmur yağdırsın…" dedi.

Yahudîler, putlarını sahraya çıkardılar. Önüne geçip putlarına taptılar. Ona yalvardılar. Ondan yağmur ve bereket istediler. Günlerce putlarına taptılar, yalvardılar, dil döktüler, adaklarda bulundular. Hiçbir şey olmadı. Ne yağmur yağdı ve nede gökte bulut göründü. Yahudîler, mahcup oldular. İlyâs Aleyhisselâm onlara seslendi.

-"Eğer ben dua eder ve Cenab-ı Allâh'da size yağmur ve bereketini verirseniz, iman eder misiniz?"

Yahudîler:

-"Evet iman ederiz," dediler.

İlyâs Aleyhisselâm dua etti. Yağmur yağdı. Hayat yeneden can buldu. Bereket geldi. Bolluk oldu. İsrâil oğulları az bir müddet O yüce peygamberi dinlediler. Mübârek sözlerine kulak verdiler. Eskisi gibi tam refaha kavuştukları zaman yine sapıklıklarına daldılar.

-"İlyâs ne büyük bir sihirbaz mış? Üzerimizden yağmur ve bereketi kaldırdı. Biz aciz bıraktıktan sonra yine yağmur yağdırdı bize bereket verdi," dediler.

Yahudîler, dalâlette daldılar. Büyük bir sapıklığın içine girdiler. İlyâs Aleyhisselâm, Yahudîlerin hâline çok üzüldü. Allâh'a dua etti. İlyâs Aleyhisselâm, Cenab-ı Allâh'a dua ederek, Yahudîlerin arasından ayrılmak istedi. Bu duasının kabulü üzerine Hazret-i Cebarâil'in getirdiği ateşten bir at'a binerek, göğe kaldırıldı. Gökte meleklerle yeryüzünde Hızır Aleyhisselâm ile buluşur bir has kul oldu. (11) Yahudîlerin bu azgınlıkları üzerine, Cenab-ı Allah, onlara, düşmanlarını musallat etti. Düşmanlar, Yahudîlerin şehrine girip onları kılıçtan geçidir. Çok az mü'min kurtuldu. (12)


ALLAH’IN (C.C) HZ. İLYAS’A SÖZÜ

Hazret-i İlyâs, ömrünün sonuna doğru hastalanmış ve ölümünün yaklaştığını hissedince ağlamıştır. Hem de çok feci ağ­ladı. Her şeyi bilen Cenab-ı Allâh ona sordu:

-“Dünyaya olan sevgi ve düşkünlüğünden mi?, Ölüm acısından mı?,”Cehennem korkusundan mı?” Neden ağlıyorsun?” Hazret-i İlyâs:

-“Ne dünya sevgisinden, ne ölüm acısından ve nede ce­hennem korkusundan ağlıyorum. Benim ağlamam; bunların hiç­biri değildir. Benim ağlamam; bundan böyle sana hamd edenler ben­siz hamd edecekler. Zikredenler bensiz zikrede­cekler. Oruç tu­tanlar bensiz oruç tutacaklardır. Namaz kılanlar bensiz namaz kıla­caklardır,” diye cevap verdi. O zaman Cenab-ı Allâh:

-“Şanıma yemin ederim ki, beni zikreden hiç kimse kal­mayıncaya kadar senin ecelini geciktireceğim,” dedi. (13) İlyâs Aleyhisselâm’ın kendisine iman eden tek kişi olan Elyasa’ Aleyhisselâm’a peygamberlik verildi. İlyâs Aleyhisselâm göz­lerden kayıp oldu. İnsanlardan uzaklaştı; Hızır Aleyhisselâm’a yaklaştı. Hızır Aleyhisselâm ile arkadaş oldu. Hep beraber yaşama­salar bile bazı geceler Zülkarneyn Aleyhisselâm’ın yapmış ol­duğu Seddin üzerinde bir araya gelirler. (14) Hızır Aleyhisselâm ile Hazret-i İlyâs Ramazanı Şerif ayında Kudüs-ü Şerife gelip beyti makdis’te oruçlarını tutar­lar. (15) Hızır Aleyhisselâm ile Hazret-i İlyâs Her hac mevsi­minde bir araya gelir ve biri diğerinin başını tıraş eder. Hızır Aleyhisselâm, Hazret-i İlyâs ile ayrılacakları zaman şu dua’yı okurlar.

Bismillahi

Mâ şâ-allâh lâ yesûk’ul hayra illallâh

Mâ şâ-allâh lâ yasrif’us-sû-e illallâh

Mâ şâ-allâh mâ kâne min-nimetin Fe minallâh

Mâ şâ-allâh lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah.

Allâh’ın adı ile her dediği olur. Allâh’tan gayrı kimse hayrı gönderemez. Allâh’ın dediği olur. Allâh’tan başka kimse kötü­lüğe engel olamaz. Allâh’ın dediği olur. Mevcut olan her nimet Al­lâh’dandır. Allâh’ın dediği olur. Günahları terk etme gücünü ve ha­yırları işleme kuvvetini ancak ve ancak Allâh verir. (16)

KAYNAKLAR

(1) Mir'an-ı Kâinât: c. 1, s. 234
(2) Mir'an-ı Kâinât: c. 1, s. 234

(3) Kısasul-Enbiya, c. 2, s. 233, ibni Kesir
(4)Allah, yolunda can vermeyi cân'a minnet bilmeyen insanlar, şu veya bu şekilde, çok basit, çok ucuz ve çok kötü bir şekilde can vermektedirler. Yahudiler, peygamberlerinin sesine kulak vermediler. Cihaddan kaçtılar. Hepsi yolda helak oldular. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. Vatan, millet, din, mukaddesat ve namus için savaş vermesini bilmeyenler, kötü bir şekilde can verdikleri görülmüştür. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, sahabeleri, cihada çağırdığı, zaman bazı münâfıkların ileri geri konuşmasıyla Cenab-ı Allah şöyle buyurdu: "Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki, o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına düşmüştü. Allah'a karşı, cahiliyet zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar ve "Bu işten bize ne?" diyorlardı. De ki: "Bütün iş Allah'ındır". Onlar sana açıklamayacaklarını içlerinde saklıyorlar (ve) diyorlar ki: "Bize bu işten bir şey olsaydı burada öldürülmezdik". Onlara şöyle söyle: "Eğer siz evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar yine muhakkak yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gidecekti. Allah (bunu) göğüslerinizin içindekini denemek ve yüreklerinizdekini temizlemek için yaptı. Allah göğüslerin içinde olanı bilir." Ali-i İmrân: 3/154
(5) İslâm Tarihi, c. 1, s. 203-204, Osmanlı yayınevi
(6) Bakara: 2/243
(7) Kısasu'l-Enbiyâ: c. 1, s. 225, İbn-i Kesîr,
(8) İslâm Tarihi, c. 1, s. 204, Osmanlı yayınevi
(9) Kısasu'l-Enbiyâ: c. 1, s. 225, İbn-i Kesîr,
(10) Kısasu'l-Enbiyâ: c. 1, s. 225, İbn-i Kesîr,
(11) İslâm tarihi, c. 1, s. 206,
(12) İslâm tarihi, c. 1, s. 206,
(13) Kurtubi Tefsiri:15/115
(14) Mir’ât-ı Kâinât:1/226
(15) Ruhu’l -Beyan: 5/ 269
(16) Ruhu’l -Beyan: 5/269 Havass: Kim bu duaları sabah akşam üç kerre okusa; yangından, boğulmaktan, hırsızlıktan, şeytandan, yılan ve akreb ısırmasından emin olur.