Yahudiler, Allah'ın (C.C) Kur'an'da kendi ismiyle indirdiği surede övdüğü Hz. Meryem'e iftara attı. Hz. Meryem, Oğlu İsa (A.S) ile birlikte Kudüs’e geldiğinde bazı Yahudiler peygamber annesini taşladı

Hazret-i Meryem Mesid-i Aksâ'da ki, hücresinde ibâdet ve tâat ile meşguldü. Hep ibâdet ediyordu. Dua ediyordu. İlahî kitabı okuyordu. Peygamberi Zekeriyyâ Aleyhisselâm'ın hadislerini dinliyordu. Geçmiş peygamberlerin mübârek hayat hikâyeleriyle zaman geçiriyordu. Kendisine gelen bir Melek ile bütün hayatı değişti. Cebrâil Aleyhisselâm, bir genç suretinde, Hazret-i Meryem'e geldi. Hazret-i Meryem bütün iffetiyle:

-"Ben senden Allâh'a sığınırım! Eğer sen, Allâh'dan korkuyorsan derhal benden uzaklaş!" dedi. Cebrâil:

-"Emin ol! Korkma! Ben senin sığındığın Rabbinin elçisiyim. Sen sana temiz bir oğlan vermeye sebep olmak üzere gönderildim," diye geliş sebebini açıkladı. Hazret-i Meryem:

-"Benim için bir oğlan nasıl olabilir ki? Hâlâ bana nikâh ile bir insan dokunmamıştır ve ben bir fahişe de değilim," dedi.

Cebrâil Aleyhisselâm:

-"Hakikat senin dediğin gibidir. Rabbin sana kendi tarafından bir kelime ile "ol" demesiyle vücud bulacak bir çocuk müjdeliyor. Rabbin: "O (çocuğu babasız yaratmak) bana çok kolaydır. Bu çocuğu biz halka kudretimizden bir delil, tarafımızdan insanlara bir rahmet kılmak için vereceğiz. Artık o ezelde takdir edilmiş bir emirdir" buyurur. Muhakkak Allah neyi dilerse onu yaratır. Allah bir şeyi yaratmak isteyince ona sadece "Ol" der o da hemen oluverir. Hem Allâh senin oğluna kitap, hikmet ve hakikatleri öğretecektir. (Senin oğlunu) İsrâil oğullarına yüce bir peygamber olarak gönderecektir. Bunun delili olarak ona bir çok mucizeler verecektir" dedi.

Cebrâil Aleyhisselâm, sonra Hazret-i Meryem'in gömleği içerisine hayat nefhası üfledi. Hazret-i Meryem, isa Aleyhisselâm'a hamile kaldı.Hazret-i Meryem, doğum zamanı yaklaşınca Beytüllahm kasabasına çekildi. Doğum sancısı başlayınca da, dayanmak ve kendisini gizlemek için, civardaki kurumuş bir hurma kütüğünün altına sığındı. Cenab-ı Allâh'ın ve meleklerin himâyesi altında İsa Aleyhisselâm'ı doğurdu. Yahudîlerin kendisini ayıplayıp, kötü bir kadın olmakla itham edeceklerinden duyduğu endişe ile şöyle dedi:

-"Ah keşke ben bundan önce öleydim, unutulmuş, adı anılmaz olaydım!"

Oğlu İsa Aleyhisselâm'ın doğumu için dayandığı hurma ağacının kütüğü hemen dal ve budak verip yemyeşil bir ağaç oldu. Ağaç yemyeşil yapraklar ile süslendi. Olgun meyveler verdi. Oldukları yerde su yoktu. Susamışlardı. Su ihtiyaçlarını gidermek için çâre düşünürken Cebrâil Aleyhisselâm geldi. Ayağı ile yere vurdu. Yerden tatlı bir su fışkırdı. Hazret-i Meryem'e nidâ geldi:

-"(Ey Meryem!") Sakın mahzun olma! Rabbin senin aşağı tarafında küçük bir ırmak yarattı. Şu canlanan hurma ağacının dalını da kendine doğru çekip silkele! Üzerine taze hurmalar dökülsün! Artık ye, iç; gözün aydın!" Hazret-i Meryem, çocuğunu orada akan temiz su ile yıkadı. Hurma ağacını silkeledi. Tatlı hurmalardan oğlunun ağzına koydu. İsa Aleyhisselâm, mışıl mışıl uyumaya başladı. Hazret-i Meryem'i bir üzüntü ve telaş aldı. Bu çocuk ile nasıl şehre girebilirdi? Yahudîlerin dilinden kendisini nasıl kurtaracaktı?

YAHUDÎLER NAMUSLU KADINA İFTİRA ETTİ

Hazret-i Meryem kırk gün kadar Beytüllahm'da kaldı. Kırk gün sonra ilâhî emir üzerine çocuğunu kucağına alıp Kudüs-ü Şerife geldi. Yahudîler, Hazret-i Meryem'i bul hâl üzere görünce hemen ileri geri konuşmaya başladılar. Yahudîler, Hazret-i Meryem'e;

-"Ey Meryem! Sen çok acâib bir şey getirdin. Çirkin bir iş yaptın. Ey Hârun'un (hazır olan neslindeki) kız kardeşi! Senin baban kötü bir kişi değildi. Anan da namuslu bir kadındı. Fahişe değildi. Sen ise çok kötü bir iş işlemişsin. Ne deri bu böyle?" dediler. Hazret-i Meryem'in akrabaları, ise ona:

-"Ey Meryem! Sen bizi rezil ve rüsvây, halk içinde perişan ettin," diye sitem ettiler.

Bazıları Hazret-i Meryem'i taşlamak istedi. Ellerine taş alıp, o namuslu kadına attılar. Onu öldürmeye teşebbüs ettiler. Hazret-i Meryem, bütün Yahudîleri topladı ve onlara:

-"Hiçbir erkeğin eli bana değmedi. Ben namusluyum," dedi.

Yahudîler, bağırdılar:

-"Kucağındaki çocuğa ne diyeceksin?"

Hazret-i Meryem büyük bir sabırla:

-"Bu Allâh'ın bir lütfüdür." Diğeri bağırdı:

-"Babasız çocuk olur mu?"

-"Olur"

-"Nasıl?"

-"Âdem Aleyhisselâm, annesiz ve babasız olmadı mı?"

-"Evet oldu"

-"Bu çocukta babasız oldu"

Yahudîler bir ağızdan bağırdılar:

-"Böyle şey olmaz. İnanmıyoruz."

Hazret-i Meryem:

-"Bana inanmıyorsanız bu çocuğa sorun," diyerek çocuğu işâret etti.

Yahudîler:

-"Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz?" diye gadaplandılar. Kızdılar.

İsa Aleyhisselâm:

-"Ben Allâh'ın kuluyum. O bana kitab verdi. Beni peygamber yaptı. İnsanlara hayırlı ve nerede olursam beni mübârek kıldı. Ben hayatta olduğum müddetçe bana namaz ve zekatla emretti. Anama da hürmetkâr yaptı. Beni bir kibirli, bir yaramaz (ve kötü kişi) kılmadı. Artık selâm bana, hem doğduğum gün, ham öleceğim gün, hem diri olarak gönderileceğim gün" diyerek konuşmaya başladı. Yahudîler, hayret ettiler. Daha beşikte iken konuşan çocuğun karşısında küçük dillerini yuttular. Ne diyeceklerini bilemediler. Şaşırdılar. Sersem bir şekilde dağıldılar. Yine de inanmadılar:

-"Babasız bir çocuk dünyaya gelir mi?" diye dedi-kodu yapmaya başladılar.

Hazret-i Meryem'e ve teyzesinin kocası Zekeriyyâ Aleyhisselâm'a zinâ isnadında bulundular.

Hazret-i Meryem, Yahudîlerin, şerrinden kurtulmak için, ilim ve takvâ sahibi olan amcası Yusuf Neccâr Hazretleri ile beraber oğlu İsa Aleyhisselâm, yanına alarak Mısır'a hicret etti. (1) Yahudîler, bu hadise üzerine Zekeriyyâ Aleyhisselâm'ı şehid ettiler….

HAZRETİ İSA ALEYHİSSELÂM

İsa Aleyhisselâm, Hazret-i Süleyman’ın neslindendir. İsâ Aleyhisselâm, İsrâil oğullarına gönderilen ve Kur’ân-ı kerimde adı zikredilen peygamberlerdendir. Annesi Hazret-i Meryem’dir. Allâh onu babasız olarak yarattı. İsa Aleyhisselâm'ın babasız yaratılmasını kabul etmeyen, Yahudîler, Hazret-i Meryem'e iftira ettiler. Bir mucize olarak, İsa Aleyhisselâm, daha kundakta iken konuştu.

-"Ben Allâ'ın kuluyum. Allâh, bana kitab verdi v beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım, O beni mübârek kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı ve zekat emretti. Beni anneme saygılı yaptı. (Allâh) beni şâkî (zorba ve bedbaht)yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak gönderileceğim gün, Allâh'ın selâm'ı benim üzerimdedir,"dedi. (2) Annesiyle beraber Yahudîlerin elinden çok çile çekti. Bütün hayatı fakirlik içinde geçti. Daha kundakta bir bebek iken annesi onu aldı, Mısır'a götürdü. Yahudîlerin ona zarar vermesinden korkuyordu. Hazret-i İsa, on iki yaşına kadar Mısır'da kaldı. On iki yaşlarında iken annesi onu alıp Filistin'e döndü. Nasara kasabasına yerleştiler. Peygamberlik ile vazifeleninceye kadar burada oturdu.

Otuz yaşında peygamber oldu. Kendisine “İncîl” adlı İlâhî kitap gönderildi. (3) İncîl'in inmesiyle Tevrât nesh oldu. Tevrât'ın hükmü kalktı. Tevrât'ın hükmünün kalkığını beyan eden Hazret-i İsa'ya Yahudîler, düşman oldular. Zaten Yahudîler, eskiden beri İsa Aleyhisselâm'ı sevmiyorlardı. Yahudîler, kendilerine doğru yolu anlatan O yüce peygambere düşman oldular.

HZ. İSA’NIN (A.S) MUCİZELERİ


Cenab-ı Allâh, İsa Aleyhisselâm'a bir çok mucizeler verdi. İsa Aleyhisselâm, su üzerinde vasıtasız yürürdü. Çölde yürür gibi denizlerin üzerinde yürürdü. Köprü ve sandal kullanmadan, göl, ırmak, nehir ve su derelerine girer. Toprağın üzerinde yürür gibi yürürdü. Dertlere devâ ve hastalar şifâ veriyordu. Sakatları sıhhate kavuşturuyordu. Ölüleri diriltiyordu. Çamurdan kuş şekli yapıyordu. Kuş şeklini alan çamur, duasının bereketiyle uçup havalanıyordu. İsa Aleyhisselâm'ın zamanında tıp ilmi çok ileri de idi. Cenab-ı Allâh, İsa Aleyhisselâm'a tıp ilmini aciz bırakacak mucizeler verdi. İsa Aleyhisselâm'ın döneminde tıp ilmi ileri deydi. Peygamberlerin mucizeleri de devirlerinde makbul ve üstün tutulan işlerin cinsinden olurdu. İsa Aleyhisselâm, bir mucize olarak, sakat ve hasta insanları şifâ'ya kavuşturuyordu. Körler, yeniden göze kavuşuyorlardı. Abraş hastalığına tutulanlar, şifâ'ya kavuşuyordu. Cüzam, hastalığına yakalananlar, bu tiksindirici hastalıktan İsa Aleyhisselâm'ın duasının bereketiyle kurtuluyorlardı. İsa Aleyhisselâm, sar'â ve diğer hastalıklara yakalanan kişiler, iman etme şartıyla iyi ediyordu. İsa Aleyhisselâm, doktorları ve tıp ilmini aciz bırakıyordu.

ÖLÜLER DİRİLDİ

Onun duasının bereketiyle, anadan doğma körlerin gözlerine nur girer, eliyle dokunduğu hastalar iyileşirdi. Hastaları, böyle mübârek elleriyle iyileştirdiğinden kinâye olarak, "Mesih" lakâbını almıştır. (4) Allâh’ın izni ile ölüleri diriltirdi. Ölüleri diriltmek. Büyük bir mucize. Yıllarca önce ölmüş bir kişinin yeniden dirildiğini ve senin konuştuğunu görüyorsunuz. Zerre kadar insafı olan bütün akıl sahiplerini iman'a getiren büyük bir mucize. İsa Aleyhisselâm, gerek daha yeni ölmüş olsun ve gerekse asırlarca önce vefat emiş olsun, herhangi bir mezarın başına varıp; "Allâh'ın izniyle kalk" dediği zaman, o ölü, Allâh'ın izniyle dirilip kalkardı. Bunların içinden bu yeni hayatlarında uzun süre yaşayanlar bile olmuştu.

KAYNAKLAR:

(1) İslâm Tarihi, c. 1, s. 279-283, Osmanlı yayınevi
(2) Meryem:19/30-33
(3) Hazret-i İsa, Nasara kasabasında oturduğu için onun dinine "Nasrâniyet" denildi. Onu tabi olan Müslümanlara da "Nasrânî" veya "Nasârâ denilmekteydi. Hazret-i İsa'nın adından dolayı "İsevî" denilmektedir. Hıristiyan kelimesi ise yunanca bir kelimedir.

(4) İslâm Tarihi c. 1,s.295, Osmanlı yayınevi