Yahudiler, Kur'an-ı Kerim'in karşısında aciz kaldılar. Yüce kitaptaki bir âyet vardı ki, Yahudileri çileden çıkarmaya yetiyordu. İsrailoğulları o ayetteki bir harfin yerini değiştirmesi karşılığında bir deve yükü altını Efendimize vermeyi dahi teklif etti

Rasûlullah (s.a.s.) Mekkeli muhâcirlerle, Medineli ensârı kardeş yaparak birbirlerine bağladıktan sonra, Medine'yi dış düşmanlara karşı müştereken savunmak üzere muhâcirler, ensâr ve Medine'deki Yahûdîler arasında yazılı bir "vatandaşlık anlaşması" yaptı. Bu anlaşmaya göre; Diyet ve fidyelere ait kurallar, eskiden olduğu şekilde devam edecek:


2) Yahûdîler kendi dinlerinde serbest olacaklar;


3) Müslümanlarla Yahûdîler, barış içinde yaşayacaklar,


4) İki taraftan biri, üçünçü bir tarafla savaşırsa, diğer taraf yardımcı olacak,


5) Taraflardan biri Kureyşle dostluk kurmayacak ve onları himâyesine almayacak,


6) Dışardan bir tecâvüz olursa, Medine müştereken savunulacak,


7) İki taraftan biri, üçüncü bir tarafla sulh yaparsa, diğer taraf bu sulhü tanıyacak,


8) Müslümanlarla Yahûdîler arasında çıkacak her türlü anlaşmazlıkta Hz. Peygamber (s.a.s.) hakem kabûl edilecekti.


KIBLE DEĞİŞİKLİĞİNDE YAHUDİLERİN TUTUMU

Mescid-i Aksâ Müslümanların kıblegâhıydı. Mekke'de iken, Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri namaz kılarken, Ka'beyi arkasına almazdı. Ka'be kendisiyle Beyti Makdisin arasında kalacak şekilde, namaz kılardı. Ka'beye geldiği zaman, Rükni yemâni ile Rükni Hacer-i esved arasında namaza dururdu. Böylece hem Ka'beye ve hemde Mescd-i aksâ'ya yönelmiş oluyordu. Medine de iken Mescid-i Aksâ'ya yönelerek namaz kılıyordu. Medine de Mescidi aksâya yönelen kişi Ka'beyi arkasına almış sayılırdı. Bu durum Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerini çok özüyordu. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, özüldüğü kadar, Yahudîler, zevkleniyorlardı. Yahudîler,

-"Eğer bizim yolumuz, hak yol olmazsa Müslümanlar, bizim kıblemize yönelerek namaz kılmazlardı," diyorlardı.

Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, kıblenin Mescid-i Aksâ'dan Mescid-i Harama yani Ka'be değiştirilimesini çok arzu ediyordu. İbâdet işleri vahy yolu ile olduğu için ancak içinden temenni ediyordu. Hicretin ikinci senesinde, Şaban ayının 15. günü, Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri Selem oğulları Mescid'inde oğle namazı kılarken, Kıble'nin Mescd-i aksâ'dan; Mescid-i Harâm'a değiştirildiğini haber veren ayetler indi. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri ve ashabı oğlen namazının son iki rek'atını Ka'beye dönerek kıldılar. Onun için Selem oğulları mescidine "Kıbleteyn" denildi. Yani iki kıbleli cami. Kıblenin değiştirilmesi üzerine Yahudiler, hiddetlendiler. Müslümanların aleyhinde fitne ve fesat çıkarmaya başladılar…

YAHUDİLERİN KUR’AN-I TAHRİF ETME GİRİŞİMLERİ

Yahudiler, Kur'an-ı Kerim'in karşısında aciz kaldılar. İslâm'ın her gün biraz daha yayılması karşısında ne edeceklerini bilmiyorlardı. Kur'an-ı Kerim'in âyetleri karşısında herkes imana geliyordu. Kur'an-ı kerim'de özellikle bir âyet-i kerime vardı ki, Yahudileri çileden çıkartıyordu.

O mübârek âyeti indirdiği için Yahudiler, Cebrail Aleyhisselâm'a düşman olmuşlardı.

Yahudiler, Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine geldiler.

Bir deve yükü altın getirdiler. Dediler ki:

-"Kur'an-ı Kerim'de bir âyet-i kerime var. Orada bulunan (Be) harfini (Te) 'ye çevirirseniz, bu altınları size vereceğimiz gibi, bütün Yahudilerin iman edeceklerini ve Müslüman olacaklarını taahhüd ediyoruz."

Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, konuşmadan, başka bir Yahudi söze girdi. Sözü edilen ayet: Onlar bunları misafir etmekten çekindiler. (1) Aye-i kerimesidir," dedi. Yahudîler, kendilerine misâfir olan peygamberlerinden yüz çevirdiler. Peygamberlerini evlerine misafir etmekten kaçınan Yahudilerin hakkı ve hakikatı değiştirmek için çok cömert olmuşlardı. Kendilerine misâfir olan peygamberlerini ağırlamayan Yahudîler, ayıplarını örtmek için be harfini te harfi olarak değiştirmesini söylediler. O zaman âyetin manası; tamamen değişecekti.

-“Onlar misâfir etmek için koşuştular, birbirleriyle yarıştılar,” olurdu. Allah'ın ayetlerini değiştirmek isteyen Yahudileri, dünyanın en kötü suçunu işlemeye hazırlanıyorlardı.

Efendimiz (s.a.v.) onları huzurundan kovdu. (2)

YAHUDİLERİN MÜSLÜMANLARA BEDDUALARI

Yahudîler, Müslümanlar ile karşılaştıkları, zaman onlara selâm verirken, beddua ediyorlardı. "Esselâmü aleykum" (Allah'ın selâmi üzerinize olsun) diyeceklere yerde; küçük bir nuans farkıyla "essâmu aleykum" (ölüm üzerinize olsun) diyorlardı. Yahudîler, Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine, uğradıkları zaman, Kâinatın Efendisine; "Essâmü aleykum" (ölüm sizin üzerinize) dediler. Orada bulunan Hazret-i Aişe (r.a.) annemiz kızdı. Hiddetlendi. Yahudîlere

-"Ey habisler! Ölüm size musallat olsun!" diye cevap verdi. Efendimiz (s.a.v.) Aişe (r.a.) annemizi teskin etti. Yahudîlere böyle karşılık vermekten menetti. Hazert-i Aişe annemiz: "Fakat siz onun ne dediğini duyduz mu?" dedi. Efendimiz (s.a.v,): "Evet, fakat onlara yalnız "aleyküm" (sizin üzerinize olsun) demekle iktifa etmiştim. Ama sen fazlasını söyledin," buyurdular. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, Yahudilere, iyi muamele ediyordu. Kitab ehlinin (Yahudi ve Hrıstiyanların) cenâzesi geçtiği zaman ayağa kalkardı. Taziyelerinde bulunurdu. Yahudilerle ile yapılacak olan muameleleri, "Medine vasikası" ile hukuk haline getirmişti. Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin Medine'de kurmuş olduğu devlet bir hukuk devletiydi. Kanunlar vardı. Yahudiler istedikleri zaman, Tevrâttın hükmüne göre yargılanıyorlardı. Çoğu kere, Yahudiler, Tevratın hükmü yerine Kur'ân-ı Kerimin hükmüne göre muamele görmeyi arzuluyorlardı.

YAHUDİLER PEYGAMBERİMİZE BÜYÜ YAPTI

Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin Medine'ye hicret etmeleri İslâmiyet için büyük bir inkişaf oldu. Medineliler, akın akın İslâm'a koştular. Okumuş ve insaf sahibi Yahudî alimlerde Müslüman oluyorlardı. İnsanların, İslâm dinine girmelerini çekemeyen, Yahudiler, gizli gizli toplandılar. İslâmin önüne geçme yolunu araştırdılar. Müşriklerle toplantı yaptılar. Münâfıkların başı ibni Selûl ve maiyetinde ki münâfıklar ile görüştüler. Gizli müzâkereler yaptılar. İslâm dinin önüne geçmeyi tasarladılar. Münâfıklar,

-"Şu anda Müslümanlar ile aşikâr bir savaşa hazır değiliz," dediler. Yahudiler sordular:

-"Ne yapacaksınız? Müslümanlar gibi namaz mı kılacak sınız?" Münâfıklar:

-"Bekleyeceğiz, göreceğiz," dediler. Yahudiler, münâfıklardan kendilerine bir fayda gelmeyeceğini anladıktan sonra kendi aralarında, Müslümanlara karşı çıkmaya karar verdiler. Yahudiler, Müslümanlar ile görüşmeyi göze alamadılar. Münâfıklardan biri seslendi:

-"Savaşın dışında başka bir yol yok mu?" Yahudiler düşündüler. Yahudilerden biri konuştu.

-"Var!" Herkes dönüp ona baktı.

-"Nedir?" dediler.

-"Büyü yapmak!"

Yahudiler sordular:

-"Nasıl yani?" Yahudi konuştu:

-"Muhammed'e büyü yaparsak, işi kökten halletmiş oluruz," dedi. Yahudiler çok sevindiler.

Yahudiler, Lebîd bin A'sam, adındaki büyücüye koştular.

-"Yahudilerin kurtuşu senin elinde," dediler.

Yahudi olan Lebid bin A'sam, bu işi parasız yapamayacağını söyledi. Yahudiler, büyücü Lebid bin A'sam'a altınlar verip, Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine büyü yapmalarını istediler.

Lebid bin A'sam, ara sıra Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin işini gören bir genç aracılığı ile Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin saçlarından birkaç adet mübârek telini ele geçirdi. Bunlar, bir tarak üzerinde kullanarak yapılmış daha sonra da ağzı kapalı bir kuyuya bıraktı. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri rahatsız oldular. Cebrail Aleyhisselâm gelip; durumu Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine bildirdi. Muavezeteyn, (falak ve nas ) sûrelerini indirdi. Kuyudan sihir malzemesi çıkarıldı. Zervan adındaki kuyu kapatıldı. Sûreler okunup bitirince, saç tellerinin düğümleri birer birer çözüldü. Efendimiz (s.v.) Hazretleri sıhhate kavuştu. Efendimiz (s.a.v.) Hazretlere ilişmedi. Onlara karışmadı. Bu kötü işi yapanları cezalandırmadı. (3)


YAHUDİLER ALLAH’A KARŞI GELDİ

Yahudilerin altınlar vererek Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine yapmış oldukları büyü, Cebrâil Aleyhisselâm'ın gelip; haber vermesiyle, çözüldü. Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine zarar vermedi. Yahudîler, büyülerinin Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine zarar vermediğin gördüklerine hayâl kırıklığına uğradılar. Cebrâil Aleyhisselâm'a biraz daha düşman kesildiler. Cenab-ı Allah'a karşı geldiler. Müslümanlara karşı gizli bir savaş açtılar. Psikolojik baskı yaptılar. Müslümanların moralını bozup; onları Müslümanlıktan soğutmak için dedi-kodular çıkarttılar. Yahudiler, Müslümanlar gelip; şöyle dediler:

-"Biz büyük bir büyü yaptık." Sordular:

-"Kime sihir yaptınız?"

-"Müslümanlara…"

-"Nasıl bir büyü?"

-"Bundan sonra şirki ve putperestliği bırakıp, bir olan Allah'a iman edenlerin çocukları olmayacaktır.”

-"Nasıl yani?"

-"Büyük Yahudî büyücülerin yapmış olduğu sihirlerle, Müslümanların nesilleri kesilecektir. Kız çocukları olsa bile erkek çocukları asla olmayacaktır. Zamanla yeryüzünde silinecektir," dediler. Müslümanlar koştular. Kâinaitın Efendisi (s.a.v.) Hazretlerine geldiler. Hadiseyi anlattılar. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri:

-"Üzülmeyiniz! Cenab-ı Allah, ümmetimin kıyâmete kadar devamını bana vaadetti. Korkmayın! Yahudilerin sihirlerinin tesiri olmayacaktır," buyurdular. Yahudiler, fısıltıları ile Müslümanların içine şüphe düşürmeye çalışıyorlardı. Sahabelerden iki çocuk doğdu. Müslümanlar sevindiler. (4) Abdullah bin Zübeyr (r.a.) Hazretleri. Numan'übnü Bişr Hazretleri Bu iki nur topu çocuğun dünyaya gelmesiyle Müslümanlar adeta bayram ettiler.

Tekbirler getirdiler

Allahü ekber

Allahü ekber

Yahudilerin yalanları bir daha ortaya çıkmış oldu.

Yahudilerin büyülerinin Müslümanlara kâr etmediği ortaya çıktı. (5)


KAYNAKLAR:


[1] Yahudîler, Efendimiz (s.a.v.)’e bir deve yük altın ile gelip; أَبَوْا kelimesindeki “ب” harfini “ت “ olarak değiştirmesini söylediler. O zaman âyetin manası; “onlar müsâfir etmek için koşuştular, birbirleriyle yarıştılar,” olurdu. Efendimiz (s.a.v.) onları huzurundan kovdu Yahudîler, daha sonra aynı teklifi Hazret-i Ömer ve Ali Efendimize yaptılar. Hazret-i Ömer ile Ali (r.a.), Allâh’ın kitabında bir harfi değiştirmek isteyen Yahudîlere karşı savaş ilân ettiler. binlerce Yahudî öldürüldü, diğerleride hicâz bölgesinden sürüldüler. (Ruhu’l-Beyan:5/283)
[2] Ruhul'Beyan: 5/283
[3] İslâm tarihi, c. 2, s.63, Osmanlı yayınevi
[4] İslâm tarihi c. 2, s. 64
[5] Günümüzde bile bazı kötü niyetli insanların hala Yahudi büyüsünden sözettiklerini işitmekteyiz. Yahudi büyüsü Müslümanlara kâr etmez. Büyücülük yapanların İslâm dini ilişkileri kesilir. Sihir yapmak kâfirlerin işidir. Sihir Yahudilerin işidir. Bu tarihi hadisede gördüğümüz gibi, Yahudilerin büyüleri asla Müslümanlara işlemez. Korkmamak lazım. Dedi-kodulara kapılmayın. Allah'a tevekkül edin. Falak ve Nas sürelerini okuyun.