Eyyub Aleyhisselâm sıhhatına kavuştu. Cenab-ı Allah rızâsını kazandı. Cenab-ı Allah, mal'a kavuşması için sebepler yarattı. Cenab-ı Allah, Eyyub Aleyhisselâm'a, kısa bir süre içerisinde, mal, mülk, servet ve evladın; iki misliyle tekrar ihsan etti. Eyyub Aleyhisselâm zengin oldu. Eyyub Aleyhisselâm, irşad'a devam etti. İnsanlara, Hazret-i İbrâhim'in Tevhid dinini yaymaya başladı. Hazret-i Eyyub Hastalığı sırasındaki bir hareket sebebiyle, hanımına yüz değnek vurmaya yemin etmişti. Cenab-ı Allah, bir demet yaprağı zevcesine bir defada vurmasını ve yemini yerine getirmesini emretti. Fıkıh'ta (İslâm hukukunda) bu hafifletici tatbikata "Eyyub Ruhsatı" denir. Eyyub Aleyhisselâm, tekrâr sıhhatına, mal, evlad ve servetine kavuştuğu zaman, Cenab-ı Allah, üzerine altından çegirgeler yağdırdı. Her tarafa toplanan altın çegirgeleri toplayan Eyyub Aleyhisselâm'a melekler sordu:

-"Harmandakiler kâfi değil mi? dile latife etti. Eyyub Aleyhisselâm: "Bunlar dünya malından değildir. Rabbimin cennet ihsanındandır. Onun bereketine ise kanaat ve doymak olmaz. Onu istemek ve ona rağbet etmek, verenin rızâsına uygundur," dedi (1). Eyyub Aleyhisselam, tekrar sıhhatine kavuştuktan sonra, Allâhü Teâlâ hazretleri, harmanına çekirgeler, büyüklüğünde saf altın yağdırdı. (2) Bundan sonra Eyyûb Aleyhisselâm, yetmiş sene daha yaşadı. Birçok evladı oldu. (3) Eyyûb Aleyhisseâm, Ziraat, hayvancılık, mal ve mülk sahibiydi. (4) Fani dünya. Hayat geçicidir. Eyyub Aleyhisselâm'ın da çileli hayat sona erdi. Eyyub Aleyhisselâm, yüzkırk (140) yaşlarında vefat etti. (5). Eyyub Aleyhisse­lam'ın yerine oğlu Hazreti Bişr geçti (6).


Eyyub Aleyhisselâm'ın Kabri Nerededir?

Eyyub Aleyhisselâm'ın kabri olarak bilinen tek yer Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinin Eyyub Beldesi'ndeki makamdır. Binlerce senedir, orası Eyyub Aleyhisselâm'ın kabri diye bilinmektedir.Tevâtür yoluyla günümüze kadar geldi. Yıllarca Sultan ikinci Abdulhamid Han Hazretlerinin sarayında kalan, Siverek Mürşidi ve Şanlıurfa velilerinin büyüklerinden Hacı Abdurrahman Efendi (k.s.) Hazretleri, (7) Eyyub Aleyhisselâm'ın kabrinin "Eyyub Nebi Beldesi"ndeki makber de olduğunu keşf yoluyla bildirmişlerdir. Kendiside Sultan Abdulhamid Han Hazretlerinin Hal' edilmesi üzerine Eyyub Nebi Beldesine yerleşti. O yüce peygambere komşu olmak için orada vefat etti. Ve Kabri şu anda Hazret-i Eyyub haziresindedir. Şanlıurfanın Viranşehir ilçesinin Eyyub Nebî beldesindendeki kabirden başka Hazret-i Eyyub adına herhangi bir makam, mevki ve kabir yoktur.

Yahudilerin iftiraları

Yahudilerden en çok eziyet gören Eyyub Aleyhisselâm'dır. Eyyub Aleyhisselâm'ın mübârek hayatı Yahudilerin iftiraları ile doludur. Yahudiler, Eyyub Aleyhisselâm'ı insanlığın gözünden düşürmek için, ellerinden gelen bütün kötülükleri uydurlar. Yukarıda özetle sizlere sunmuş olduğum, Eyyub Aleyhisselâm'ın hayatını yeni çıkan ve özellekle kaynaklar eserler taranmadan, Akâid ve kelâm ilminden habersiz olan kişilerin yazmış oldukları "Eyyub Aleyhisselâm" isimli kitaplar, maalefes Yahudi hezeyanları ile doldur. Bir çok Müslümanda farkına varmadan şuursuzca Eyyub Aleyhisselâm'a iftira etmektedirler. Yahudilerin Eyyub Aleyhisselâm'a olan iftiralarını şöyle sıralamak ve özetlemek mümkündür.

1- Eyyub Aleyhisselâm'ın hastalanma sebebi. Yahudilere göre Eyyub Aleyhisselâm'ın hastalanma sebebi şöydü: Eyyub Aleyhisselâm'ın memleketinde kıtlık olmuştu. Firavun, kendisine mektup yazarak koyun ve davarlarını Mısır'a getirebileceğini söylemişti. Eyyub Aleyhisselâm, Mısır'a geldiği zaman, hayvanların hatırı için, Tebliğ görevini yapmadı. Firavunu, hakka davet etmek için, Şuayb Aleyhisselâm, gelmişti. Şuayb Aleyhisselâm'ın Firavunu, hidâyette çağırmasına, Eyyub Aleyhisselâm'ın canı sıkıldı. Eyyub Aleyhisselâm, Şuayb Aleyhisselâmla ilgilenmedi. (8)

2- Şeytanın Cenab-ı Allah, ile muhâveresini zikredip, Allah'ın şeytanı peygamberine musallat kıldığını beyan ederler. (9)

3- Eyyub Aleyhisselâm'ın bütün vücudunun pis koktuğu, insanların kendisini şehrin çöplüğüne attığı, Eyyub Aleyhisselâm'ın İsrâil oğullarının çöplüğünde yaşadığını, (10)

4- Eyyub Aleyhisselâm'ın bütün deri ve etinin çörüdüğü yalanı. Yahudilere göre Eyyub Aleyhisselâm'ın etlerinin düştüğü sadece sinir ve kemik kaldığını (11)

5- Eyyub Aleyhisselâm'ın mübârek bedene kurtların düştüğü yalanı. kendisine kurdun düştüğü, vücuduna düşen kurtlarının sayısının oniki bin olduğu, (12) kurtlardan biri yere düştüğü zaman Eyyub Aleyhisselâm eliyle onu alır yine bedenine koyar, nasibi ye, ey hayvan, dermiş, (13) pis koku ve göründüğünde dolayı kimsenin yanına yaklaşamadığı. (14)

6- Yahudiler ve usul- fıkıh, kelam, akaid ve mantık ilminden mahrum olan, tefekkür ve arastırma zevkini tatmayan; İsrâiliyyat peşinde koşan bazı Müslümanlar, Eyyub Aleyhisselâm'ın diline bile kurdun düştüğünü söylerek insanın midesini bulandırmaktadırlar. Eyyub Aleyhisselâm'ı haşa iğrenç bile hale getirmeye çalışmakatadırlar. Biraz insaf. Hiçbir zaman, hiçbir peygamberin dilin kurt düşmemiştir. Eyyub Aleyhisselâm'a iftira etmeyin. Bunun vebali ağırdır

Hz Eyyüb Yahudilerin çöplüğünde yaşamadı

Eyyub Aleyhisselâm, Allah'ın peygamberiydi. Cenab-ı Allah'ın "o ne güzel kuldu," diye Kur'an-ı Kerimde övdüğü bir peygamber. O bütün hayatını tebliğ ile geçirdi. Eyyub Aleyhisselâm, hayvanlarının hatırı için, Firavunun gönlünü hoş tutup; Şuayb Aleyhisselâm'ı kırmış değildir. Bu tamamen iftiradır. Eyyub Aleyhisselâm'ın malları telef olduğu zaman, hiç üzüntüye kapılmadı. Onun kalbinde miskâl-i zerre kadar, dünya sevgisi yoktu. Bir ara hastalandı. Ama, hastalığı, şu veya bu sebepten dolayı değildi. Allah'ın bilgisi dâhilindeydi. Hastalığı veren Allah'dı. Hastalığı kaldıran Allah. Hiçbir zaman bedeni pis kokmadı. İnsanlar onu şehirlerden sürdüler. Bütün peygamberler hicret etmiştir. Eyyub Aleyhisselâm, Yahudilerin çöplüğünde yaşamadı. Temiz havalı, yeşillikli bir bir dağın yamacında kendine bir kulube yaptı orada yaşadı.

Hz. Zülkifl aleyhisselam

Yahudîlerin, eziyet, zulüm ve işkenceleri karşısında Cenab-ı Allah dua etti. Rabbine kavuşmak istedi.

Allâh duasını kabul etti.

Cenab-ı Allâh, kendisine şöyle vahyetti:

-"Ey Rasûlüm! Senin ruhunu arzun üzerine kabzetmek isterim. Vazifeni İsrâil oğullarına arzet. içlerinden hangisi bütün günlerini oruç, gecelerini de namaz ve ibâdetler ile geçirir, gadab ve kızgınlığa kapılmadan şeriat ve adâlet ile halkı idâre ve aralarında hükmetmeye rıza gösetirir, taahhüd ve tekellüf eder ise emâneti o merd ve selim kişiye teslim et."

Elyesâ Aleyhisselâm, durumu kavmine bildirdi.

Hiç kimse ses çıkarmadı.

Çoğu burun kıvırdı.

İçlerinden bir genç ayağ kalktı.

-"Ey Allah'ın Rasûlü! Söylediklerinin hepsini yapmayı kabul ediyor üzerine alıyorum!" dedi.

Onun için kendisine kefâlet sahibi, tekellüf eden anlamında "Zülkifl" denildi. (15)

Zülkifl Aleyhisselâm'ın adı, Bişr olduğu rivâyet edilir. Zülkifl, Kefâlet sahibi demektir.

Kendisine, Zülkifl denilmesi hakkında bir çok rivâyetler vardır.

1-Zamanındaki peygamberlerin amellerini işlediği ve kat kat sevaba kavuştuğu için…

2-Geceleri sabaha kadar namaz kılmayı, gündüzleri oruç tutumayı ve insanların arasında kızmadan, öfkelenmden, hükmetmeyi tekellüf ettiği için…

3-Peygamberleri öldürülmekten kurtardığı için.


Yahudilerin Peygamberleri Öldürmeleri

Yahudiler, zaman zaman peygamberleri öldürdüler. Yahudiler, kendilerine nasihat eden salih insanları öldürdüler. Yahudiler, kendi istek ve arzularına göre fetvâ vermeyen âlimleri öldürdüler. Yahudiler, yine peygamberleri topladı. Çok sayıda peygamberi topladılar. Yahudiler, Peygamberlere:

-"Bizi sizleri çok seviyoruz!"

-"Önemli Cenab-ı Allah'ın sizleri sevmeesidir!"

Yahudiler, sordular:

-"Allah'ın sevdiği salih bir kul nasıl olabiliriz?"

Peygamberler:

-"Allah'ın emirlerine bağlanır ve yasaklarından kaçınırsanız, Allah'ın sevdiği kullar olursunuz!"

-"Allah'ın emir ve yasakları nerede yazılı?"

-"Tevratta"

Yahudiler:

-"Biz, Allah'ın sevdiği salih kullar olmak istiyoruz; fakat bir mesele var!"

-"Nedir o?"

-"Tevrat bize ağır geliyor!"

Peygamberler:

-"İlâhî emir ve yasaklar, insanlara ağır değildir. Cenab-ı Allah, insanlara yararlı şeyleri emredip; insanlara zararlı şeyleri yasaklamaktadır."

Yahudiler;

-"Bizi seviyorsanız, gelin! Tevratın hükümlerini değiştiri. Zekatı hafifletin, orucu kaldarın. Yasakları kaldırın. Tevradı bizim istek, arzularımıza göre tahrif edin"

Peygamberler:

-"Allah'ın kitabının harfi için, binlerce kere canımızı alsanız bile, yine Tevratın tahrifine razı olamayız."

Yahudduler, peygamberlerin üzerine vardılar.

Her peygamberin başına elinde kılıçlı yüz Yahudi toplandı.

-"Sizi öldüreceğiz," diyorlardı.

Zülkifl Aleyhisselâm geldi.

Yahudiler, Zülkifl Aleyhisselâm'dan çekiniyorlardı.

Zülkifl Aleyhisselâm seslendi:

-"Nedir bu hal?"

Yahudiler,

-"Bu peygamberler! Bizi rahatsız etmektedirler. Onlardan şikâyetçiyiz. Bunları görmek istemiyoruz" diyerek, Peygamberlere iftira ettiler.

Zülkifl Aleyhisselâm, Yahudilere seslendi:

-"Bu zatların bir daha sizi rahat etmiyeceklerine ben kefilim. Siz bunları öldürmeyin. Serbest bırakın," dedi. Yahudiler, Zülkifl Aleyhisselâm'ın korkusundan, peygamberleri öldürmekten vazgeçtiler.

Peygamberleri dövmekle yetindiler. Peygamberlere eziyet vermek, Yahudileri tatmin etmişti. Zülkilf Aleyhisselâm, Yahudilere, gönderilen, çok sayıda peygamberi öldürülmekten son anda kurtardığı için, kendisine kefâlet sahibi anlamında Zülkif denildi. Yahudilerin, çok zâlim, inatçı ve kötü bir Melikleri vardı. Melik:

-"Biz bu peygamberleri öldürmeyip; serbest bırakırsak bize cennete girmeyi kefil oluyor musun?" Zülkifl Aleyhisselam:

-"Tevbe eder, Allah döner, salih amel işlerseniz kefil olurum," dedi. Bunun için kendisine Zülkif denildi. (16)

Zülkifl Aleyhisselâm'ın Vefatı

Zülkifl Aleyhisselâm, İsrâil oğullarını irşadla meşgul oldu. Tevratı okudu. İnsanların Tevratın ahkamını öğretti. Zülkifl Aleyhisselâm, Bitlis'te medfundur. (17)



KAYNAKLAR



[1] Kısasu'l-Enbiyâ, c. 1, s. 373, İbn-i Kesîr,
[2] Kısasu'l-Enbiyâ, c. 1, s. 372, İbn-i Kesîr,
[3] Kısasu'l-Enbiyâ, c. 1, s. 374, İbn-i Kesîr,
[4] Mir'ât-i Kâinât: c. 1, s. 388;
[5] Kısasu'l-Enbiyâ, c. 1, s. 374, İbn-i Kesîr,
[6] Kısasu'l-Enbiyâ, c. 1, s. 374, İbn-i Kesîr,
[7] Hacı Abdurrahman Efendi, Urfalı bir derviştir. Asıl adı Abdurrahman bin Müslimdir. 1260 yılında Urfa’da doğdu. Babasının kendisine bıraktığı serveti sefâlet içinde harcadı. Fakir düştü. Eski dostları kendisini aramaz oldular. Pişman oldu. Tevbe etti. Annesiyle beraber hacca gitti. Evlendi (İki hanım ile evliydi) Manifatura dükkanı açtı. Kötü çevreyi terketti. Beş vakit namazlarını dergah camisinde kılmaya başladı. Bir gün dergah camisinden çıkarken caminin haziresinde bulunan evliyâ, ulemâ ve salih insanların mezarlarına fatiha okudu. Mezarlara bakarken kendi kendine “Acaba bunlar ne haldedirler?” diye düşündü. Yanına yaklaşan bir yabancı (Siverekli Şeyh Hacı Osman Baba) kendisinine;

-“Bunların ne halde olduklarını öğrenmek istermisin?” diye sordu. O;

-“Bu mümküm mü?” dedi.

Siverekli Şeyh Hacı Osman Efendi aldı O’nun gözlerini sıvazladı. Hacı Abdurrahman Efendi mezarların azab ve nimetini gördü. Kiminin cennet bahçelerinde; kiminin cehennem çukurlarında olduğunu gözleriyle gördü. Manzaraya tahammül edemedi. Kendinden geçti. Dükkanlarını çocuklarına taksim etti. Fazlasını fakirler dağıttı. Hanımlarını hülu’ yoluyla boşadı. Hacı Osman Babaya mürid oldu. İbrahim Paşanın yardımı ile Siverekte 30-40 odalı bir dergah yaptılar. Orada halkı eğitmeye başladı. İbrahim Paşa ile İstanbula gitti. Sultan Abdulhamîd Han hazretleri ile tanıştı. Padişah onu yanında alıkoydu. Ona çengel köyde bir köşk hediye etti. Ayda beşbin kuruş ( 50 altın) maaş bağladı. Sultan Abdulhamîd ile sürekli sohbetler etmiştir. Onun aracılığı ile birçok ilim adamı, şeyh, mürit, sofu ve dervişlerle iletişim kurulmuştur. Abdulhamîd Han Hazretlerinin hallinden sonra Urfa’ya döndü. Şanlıurfanın Viranşehir ilçesinin Eyyub Nebi Beldesine yerleşti. O yüce peygambere komşu oldu. Türbesine hizmet etti. Hacı Abdurrahman Efendi, 1333 yılında Urfa- Viranşehir’in Eyyub Nebî köyünde vefat etti. Kabri Eyyub Nebî mezarlığında, Hazret-i Eyyub'un hemen yanı başındadır.
[8] Büyük Peygamberler Tarihi, c. 1, s. 340, Asım Köksal, maalesef, İslam itikadına uymayan bu Yahudi uydurmasını bilerek veya bilmeyerek bir çok İslâm âlimi kitabına aldı. O yüce peygambere iftira etti. Halbu peygamberlerin sıfatlarından biri Tebliğ'dir. Eyyub Aleyhisselâm, dünya malı için, Tebliğ görevini terk etmez. Hiçbir peygamber, Firavun için, başka bir peygambere kızmaz. El-insâf.
[9] Cenab-ı Allah, peygamberlerini, salih kulları, mü'minleri ve bütün Müslümanları, şeytanın tasallutundan kurtarmak ister. Allah, yem olsun, diye sevgili kulu Eyyub Aleyhisselâm'ın şeytanın eline bir oyuncak olarak vermez. O kimseye zulüm etmez . Haşâ….
[10] Mir'ât-ı Kâinât. 1/182, Eyyub Aleyhisselâm'ı şehrin dışın çıkarttılar. Ama Eyyub Aleyhisselâm, Yahudilerin çöplüğünde yaşamadı. Bir dağın yamacında temiz havalı bir yerde kulube yaptı orada yaşadı.
[11] Mir'ât-ı Kâinât: 1/182, Kemik ve sinir kalan bir kişinin yaşaması mümkün mü? Uydurmanın bu kadarı da olur. Evet Eyyub Aleyhisselâm zayıflamıştı. Bizim "bir deri bir kemik kalmıştı" sözümüzde belirttiğimiz bir zayıflıktı. Ama bütün eti düşürek, sinir ve kemik yiğini haline gelmemişti.
[12] İftiranın bu kadarı da olmaz!
[13] İğrençlik… Bir peygamber hakkında böyle kötü şeyler yazmak, konuşmak günahların en büyüklerindendir.
[14] Hiçbir peygamberin bedeni pis kokmaz. Tebliğ görevini aksatacak bir hastalığa yakalanmaz.

[15] İslâm Tarihi, c.1, s. 209, Osmanlıyayınevi

[16] Kısasul-Enbiye: c. 2, s. 237
[17] Emre, Mehmed, Zamanımızın Meselerine Fetvâlar, c. 1, s. 544