Oku, Kuran’ın ilk ayeti olduğu herkesin malumu. Bu bir talep değil bir emirdir aynı zaman da. Bir emirdir diyorum, zira okumak bir karakter ortaya koymak demektir. Okumak, bir tavır kazanmak, bir kimlik, kişilik edinmektir. Okumak bir meydan okumaktır.

Oku, Kuran’ın ilk ayeti olduğu herkesin malumu. Bu bir talep değil bir emirdir aynı zaman da.

Bir emirdir diyorum, zira okumak bir karakter ortaya koymak demektir. Okumak, bir tavır kazanmak, bir kimlik, kişilik edinmektir. Okumak bir meydan okumaktır. Okumak, analitik bir zihin kazanmak demektir. Okumak, farklı olmanın yanı sıra farkı yakalayabilmek demektir.

Bütün bu değerler ve daha sayamadığım birçok özellik, işte bu okuma erdeminin bizatihi kendisinde saklı olan bir cevherdir.

O halde nedir okumak ?

Önünüze konmuş bir metni terennüm etmek midir okumak ? Veya bir sayfada ki yazıların kendi dilinizce seslendirilmiş olması mıdır okumak?

Bir şeyi okumak, söylenilen bir şeyi dinlemek midir bizden istenilen ?

Eğer okumaktan ve dinlemekten yana anladığınız ve kastınız bu ise, ne okuyun ne de dinleyin zira sizden herhangi bir etkinlik olmayacak ve çıkmayacaktır. Az evvel de söylediğimiz gibi okumak bir tavır ve bir karakter kazanmak ise, o zaman satırların tekrarı ve ya söylenilenleri salt dinlemek olmamalı okumak.

Okumak tedebbür etmektir

Okumak tefekkür etmektir.

Yani okumak, kriminal bir yaklaşım ve özel hassasiyet gerektiren bir eylemdir. Siz, okuduğunuz satırlar ve metinler üzerinde keskin bir duruş, analitik bir yaklaşım göstermiyor, olanı, olduğu gibi alıyorsanız eğer, okumuyor, maymun gibi tekrar ediyorsunuz demektir.

Allah, oku derken üzerinde düşün, tefekkür et, tedebbür et, fikir yürüt, fikir türet demektedir. Zaten oku, Allah’ın adı ile oku derken de işaret edilen şey tefekkür, tedebbür, düşünce, analitik yaklaşımdan başkası da değildir.

Elçisine, oku diyen Allah, elçisinin okuma ve yazma bilmediğinden gafil midir ( haşa ) ki, o elçiye böylesi bir teklifte bulunuyor olsun? Oku emrine muhatap olan elçi, ben okuma yazma bilmem diye bir refleks ortaya koyarken, okumadan muradının klasik bir anlayış olduğunu ortaya koymakta ve Allah, bu anlayışın adeta temeline dinamik koyarak tefekkür, tedebbür, kriminal düşüncenin önemine vurgu yapmaktadır.

Bütün bunlar olup yaşanırken, Elçi ve onun nezdinde tüm İnsanlık eğitilip inşa sürecine tabi tutulmakta, aklın, düşüncenin, araştırma, didikleme, tefekkür ve tedebbür etmenin anlam ve önemiyle birlikte insan yeniden yoğrulmaktadır.

Önümüze koyduğu kitabının mutlak doğruluğundan dem vurarak ve olduğu gibi İman etmemizi kendisi ve bizlere yakıştırmayan Allah, Enfüsi ve Kevni olgularla donattığı kitabı üzerinde tefekküre davet etmekle birlikte, üzerine özenle eğilmemizi ve sonrasın da inanç ve iman etmemizi istemektedir. Akli ve ilmi verilerle donatılmış İnsan, akli ve bilimsel verilerle donatılmış kitap üzerinde tefekküre davet edilmektedir.

Ne okuduğumuzdan çok nasıl okuduğunuzdur meselenin özü. İşte böylesi bir okumadan yoksun oluşumuz sebebiyle önüne gelene biat eden, her okuduğu kitap ve kişinin doğruluğundan dem vuran kimliksiz, basiretsiz ve edilgen bir toplum oluverdik. Oysa okuma bir itiraz etmeydi, okuma bir başkaldırı, bir isyan, bir tavır, bir tutum ve bir karakter ortaya koymak demekti.

Okumak bir özgünlük, özgürlük ve birey olabilmenin ilk ve tek koşulu demektir. Okumak, boyunlarımıza takılmış her bir ilmekten birer birer kurtulmak, azad olmak, kendin olmak, erdemli ve haysiyetli bir kimlik ve kişilik kazanmak demekti.

Okumak; farkı fark etmek, farklı olmak, fikir üretmek ve sonucunda bir aydınlanma, aydınlatmak, tarihe ve insanlığa yön vermek demekti.

Okumak; bir medeniyet inşa etmek demekti. Okumak, bu medeniyet içerisinde medeni insanların teşekkülü demekti. Okumak; haksızlığa, yalana, talana, ciddiyetsizliğe, samimiyetsizliğe, ezmeye, tahakküme başkaldırmak demekti. Okumak, tabi olmaktan ziyade omurgalı bir duruş sergileyebilmek demekti.

Oku emrine muhatap olan elçi, okuma ve yazma bilmemenin verdiği bir telaş içerisine kapılınca, tasalanma, onu zihnine yerleştireceğiz de, mesele sana anlatılanı ezberlemen değil, üzerinde özenle, önemle durman, tefekkür, tedebbür etmen denmektedir.

Üzerinde eğilinmemiş, üzerinde durulmamış, üzerinde düşünülmemiş, tefekkür ve tedebbür edilmemiş hiçbir şey okunmamış olmakla beraber, alınmış ve yutulmuş en büyük zehirdir.

Buyrun OKU’maya..