Nikah

Biz ferdî bazda inancımızı yaşamaya çalışıyoruz. Mevcut haliyle ve gayriresmi olarak arzu edenler önce inancımızın gereği olan nikâhı kıydıktan sonra resmi (belediye) nikâhını icra etmekteler. Daha net bir ifadeyle Müslümanların gayriresmi olarak icra ettikleri İslamî nikâh, tamamen ihtiyarîdir. Yani resmi olarak hiç bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Mevcut durum budur.

Yeni düzenleme ile Müslümanların gayri resmi olarak icra ettikleri nikâh akdi, resmi hale gelmektedir. Anladığımız kadarıyla arzu edenler müftüye giderek nikâhlarını akdedecekler, arzu edenler, 1926 yılından beri devam etmekte olan şekliyle belediyede görevli olan nikah memuru marifetiyle nikahlarını kıydıracaklardır.

Burada bir karışıklık yoktur. İslamî hassasiyeti olanların tercihlerinin ciddiye alınması hedeflenmiştir. Hatırlatmak isteriz ki, herkesin İslamî hassasiyeti olmak mecburiyeti de yoktur. Ama ülkemizin çoğunluğunun Müslüman olması, İslamî hassasiyetlere karşı pervasız olunmamasını gerektirir kanaatindeyim. Fakat 1926 yılından beri öyle olmadığı bilinen bir gerçektir. Yani azınlığın hukuku çoğunluğa tatbik edilmiştir. 1926 yılında İsviçre'den alınan Medeni Kanunun gerekçesindeki şu ifadeler meseleyi gayet açık bir şekilde ortaya koymaktadır;

Dönemin Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt’un kaleme aldığı esbab-ı mucibenin (gerekçe) bir yerinde deniyor ki, "Türk medeni kanunu layihası mevkii mer'iyete vazedildiği gün milletimiz on üç asrın kendisini çeviren itikad-ı sakimesinden ve tezebzüblerinden kurtulmuş olacaktır".

Ne demek "13 asırdan beri"? Biz 13 asırdan beri Müslüman değil miyiz? "Tezebzübünden" diyor. Yani azabından demek istiyor. Yani biz Türk milleti olarak Müslüman olduğumuz için "azap" içinde miydik?

Hayır, hayır bin kere hayır.

Biz Türk milleti olarak Müslüman olmaktan memnunuz ve şeref duyuyoruz. Tekrar ediyorum; biz ferdî bazda inancımızı yaşamak istiyoruz. Yapılan düzenleme ferdî bazda inancımızı yaşamaya katkı sağlayacak bir düzenlemedir. Arzu edenler belediye nikâhını tercih ederler, arzu edenler müftünün nikah akdini tercih ederler.

Bundan daha tabi ine olabilir? İnsanları tercihlerinde hür bırakmak, medenî olmanın vazgeçilmez lazımesidir.

Bu ülkede Müslümanlar da hür bir şekilde tercihlerini yerine getirebilmelidirler. Çoğunluğunu Müslümanların teşkil ettiği ve vatan savunmasında şehit olmak için gözünü kırpmadan ölüme koşan Anadolu insanının tercihlerine hürmetkâr olmak, en azından insanlık bakımından gerekmez mi?

Çok mu şey istiyoruz?