Kadim bir dostun evinde ve Anadolu’nun şirin bir kasabasındayız. Karşımda pırıl pırıl iki çocuk var.

Kadim bir dostun evinde ve Anadolu'nun şirin bir kasabasındayız.

Karşımda pırıl pırıl iki çocuk var.

Biri ilköğretim 8. Sınıfta okuyormuş.

Diğeri ilköğretime başlamak üzere.

Usuldendir, böyle çocuklara şöyle sorarız: 'Büyüyünce hangi mesleği yapacaksın?'.

İlköğretim 8. sınıfa gidene bu soruyu yönelttim.

Verdiği cevap beni şaşırttı.

Dikkatimi çekti ve adını sordum.

'Mehmet Mirza' dedi.

'Mehmet' ismi bizde yaygındır ama 'Mirza' pek yaygın değildir.

İlköğretim 8. sınıfa giden Mehmet Mirza'nın verdiği cevap şuydu:

'Tavuk çiftliği kuracağım'.

Mehmet Mirza bunu söylerken kendinden oldukça emin ve kararlıydı.

İlköğretim 8. sınıfa giden bir çocuğun böyle kararlı olması beni hem şaşırttı hem de ümitlendirdi.

Tebrik ettim ve meslek seçimi hususunda bazı tavsiyelerde bulundum.

Dostlar!

Bizim ülkemizde meslek seçiminin hiç sağlıklı olmadığı hepimizin malumudur.

Sanki herkes üniversiteye gitmeye mahkummuş gibi genel bir kabul var.

Böyle bir kabul doğru değil.

Sanayide ara eleman bulunamıyor.

Fasılasız 4-4-4 sistemi sadece sanayi sistemini mefluç hale getirmedi, ayrıca değerler sistemimizi de alabora etti.

Bizim kök değerlerimizden beslenen ve 13. asırdan 20. asra kadar meslek seçiminde bize rehber olan Ahilik sistemini tekrar hatırlamak durumundayız.

Ahilik sisteminde, 10 yaşında çocuğun hangi mesleğe uygun olduğuna karar verilir.

10-12 yaşından sonra çocuk, hangi mesleği seçmişse o mesleğin çırağı olarak öğrenme süreci/vetiresi başlar.

Çıraklık aşaması, mesleğin eşiğidir.

Çırak-kalfa ve nihayet ustalık ile mesleği öğrenme tamamlanmış olur.

Günümüzde takip edilmekte olan eğitim sistemiyle evlatlarımızı üniversite kapılarına 'yığmaktayız'.

'Beyaz yakalılar' topluluğu çoğaltmakla refah seviyesi artmaz.

'Beyaz yakalıların' sayısını artırmakla korkarım ki, tüketim toplumu haline geliriz.

Üretmeden tüketmek çok tehlikelidir ve ithalat zebunu yapar.

İthalata mecbur olmak ise sömürgeleşmeye müncer olur.

Günümüz Arap memleketlerinin durumu maalesef böyledir.

Ama İsrail böyle değildir.

İsrail'in 7 Ekim 2023 tarihinden beri Filistin'de icra ettiği 'Soykırıma' rağmen dünyanın ses çıkaramamasının sebeplerinden biri ve belki en önemlisi 'üretim toplumu' olmasındandır.

İsrail'i tel'in ediyoruz.

İsrail'i lanetliyoruz.

Ama 57 İslam ülkesini dize getiren ve İslam dünyasının tam ortasında, pervasızca katliam yapan İsrail'i bu kadar küstah yapan acaba Netanyahu'nun cesaretli olması mı?

Elbette ki hayır.

Binlerce, milyonlarca hayır.

Günümüzde İsrail'de iktidarda olan hükümet ve bu hükümetin başı olan Netanyahu cesaretli falan değildir.

İslam dünyasının dağınıklığıdır bu katillere zemin hazırlayan.

İslam dünyasının ekonomik olarak kifayetsizliği bu küstahlığı tetiklemekte

İslam dünyasının problemi sadece ekonomi mi?

Elbette değil.

Ekonomi bir sonuçtur.

İslam dünyasının 'okumuşlarının' zihinleri işgal altında.

Akılları ve kalpleri sömürgeleştirilmiştir.

Zihinlerin işgali toprak işgalinden daha dehşetlidir.

Ve biz de son 200 seneden beri böyle bir işgalin pençesindeyiz.

Elbette böyle gitmeyecek.

Ülkemizde Ahilik sistemini hatırlayan ve tatbik eden nice Mehmet Mirza'lar vardır.