MODERİNZM’İN AHLAK VE İRFAN KATLİAMI

Batı ve hatta bütün Batı, bütün tarihi itibarıyla barbar, vahşi, ilkel ve bencil bir seyir izlemiştir. Bu barbar, vahşi ve ilkel tavrı kendi içlerinde kendi uluslarına, kendi dindaşlarına yaşattıkları gibi, başka ulus ve başka dinlerin mensuplarına da en vahşi şekilde yaşatmıştır. Batı tarihi, bahsettiğimiz barbarlık ve vahşete dair mebzul miktarda malzeme kaynağıdır.

Bu barbarlık öylesi bir seyir izlemiştir ki, sınırları olmayan bir vahşeti saklar bağrında. Bütün bu yaşanmışlıklar bir bakıma karakteristik yapısı da olmuştur aynı zamanda. Teknik anlamda bütün değişim ve dönüşümüne rağmen, ahlak ve irfana dair zerre dem almamış Batı, kendisi dışındaki tüm millet ve medeniyetlere dair karakteristik tavrından zerre kadar sapma göstermemiştir.

Hatta öyle ki, bu barbar ve vahşi tavrına insan hakları, hukuk Devleti, insan hak ve hürriyetleri gibi kavramları her damlasına kadar istismar ederek, vahşetine bir de level atlatmıştır.

Birinci dünya savaşı sebep ve sonuçları itibarıyla ‘’ Ulus Devlet ‘’^yalanını piyasaya sürerek, evvela parçalara bölerek paramparça hale getirdiği coğrafyaları, daha sonra en ahlaksız emellerine malzeme kılmıştır. Ve hemen arkasından ‘’ Global- Küresel Dünya ‘’ ütopyasını piyasaya sürerek, bir evvelkini anlamaya ve çözmeye mahal bile vermeden bir başka sarmal içerisine çekmiştir bütün Dünya Ülkelerini.

Bütün bunları yaşar ve yaşatırken, piyasaya sürdüğü özgülük, düşünsel evrensellik, bireyin bağımsızlığı söylemleri ile toplumu çözeltirken, çok daha küçük parçalara ayrılan insan, kapanın gönüllü avı olmuştur. Tüketici bir toplum yaratılmasının hemen akabinde, elleri ve avuçlarına birkaç dolar sıkıştırılmış insan, özgürlük ! şarkısının kollarına bırakmıştır kendisini.

Özgür Birey !

Dinsel anlamda hepten sakat bir paradigma üzerine oturmuş batılı toplum, isyan etmeye, reddetmeye hepten hazır moda sokulmuştur zaten. Bütün zincirlerini kırmış, bütün sütunları devirmiş, bütün normları allak bullak etmiş batı toplumu ( birey ) önüne kattığı her şeyi bir hiç gibi ezip geçerken, dönüp bakma gereği dahi duymamıştır.

Ne Dinsel ne Ahlaksal hiçbir normu olmayan birey, her şeyi ama her şeyi semirmek ve sömürmek son derece istekli bir ruh haline dönüşmüştür. Gelinen bu noktanın arkaik planı ne kadar elverişli ise bir o kadar planlı ve programlı senaryonun figüranı olmuştur.

Sistem tıkır tıkır işlemeye başlamış, eline tutuşturulmuş doların, altına verilmiş aracın, lüks evlerin sarhoşluğu, özgür! İnsan prototipinin ekmeğine bir de yağ sürmüştür.

Dur durak bilmeyen bu özgür insan ! diğer bütün ulusları da kendi rüzgarına esir etmekte hiç zorlanmamıştır. Ve hatta diğer medeniyetin insanları da bu şatafatlı dünyanın bir başka gönüllü köleleri olduğunun farkında dahi değillerdi.

Kazanmak, kazanmak ve kazanmak..

Hak, hukuk, adalet, ahlak, bölüşüm ve paylaşım gibi tüm değerlerin tamamen tedavülden kalktığı, irfan kavramının yanına dahi uğranmadığı bir kazanç ve tüketim sarhoşluğu, girdabına aldığı her insanı gram gram öldürüyordu.

İnsan ve insanlık ölüyordu !

Ve artık geri dönüşü imkansız son viraj alınırken, bir can simidi gibi orta yerde duran İrfan ve ahlak son alıcılarını bekliyor…