Aldatılmamız, kandırılıp kullanılmamız için özellikle ve bilinçli şekilde akademisyenler peydah ediliyor. Kandırılıp istismar edilmemiz için özellikle ve bilinçli şekilde hukukçular piyasaya sürülüyor.

Hep aldatıldık, aldatılıyoruz ve korkarım ki aldatılmaya da devam edeceğiz.

Aldatılmamız, kandırılıp kullanılmamız için özellikle ve bilinçli şekilde akademisyenler peydah ediliyor. Kandırılıp istismar edilmemiz için özellikle ve bilinçli şekilde hukukçular piyasaya sürülüyor. Zihnimiz ve bilinç dünyamızın kirlenmesi, olanları doğru ve sağlıklı anlamamız ve analiz etmemizi önlemek adına sahtekar hocalar ihdas edilip piyasaya sürülüyor.

Kandırılıp dolandırılmamız, algılarımızın istedikleri yöne evrilmesi için satılmış kalemler, gazeteciler ve aydın müsveddeleri peydahlanıyor garyi meşru şekilde. Bunca gayrı meşruların arasında zihni allak bullak olmuş milyonlar, kendilerini buluncaya, olanları ve olayları kavrayıp doğru konum alıncaya kadar da seksen yıl geriye gitmiş oluyoruz.

Kandırıyor ve aldatıyorlar bizi. Bize, bizden gibi görünen, bizim içimizden çıktığı pazarlanan siyasetçiler peydah ediyorlar. Bize, bizim evladımız gibi pazarladıkları gayrı meşru askerler ihdas ediyorlar. İnanmak için, güvenmek için, dört elle sarılmak ve bu çıkmazdan çıkmak için avuçlar açık beklerken yine bir yıkıntı ortasında bırakıyorlar bizi.

Allah diyerek kandırıyorlar bizi. Din, İman, Vatan, Millet, Bayrak diyerek kandırıyor, aldatıyor ve kullanıyorlar bizi. Türkler diyerek, Kürtler diyerek, Müslümanlar diyerek, Aleviler diyerek, sağcı solcu diyerek ayırıyor, parçalıyor ve paramparça ederek kandırıp kullanıp bir paçavra gibi kenarlara atıyorlar bizi. Soluksuz, duraksız tüketiyor ve bizi birbirimize kırdırıyorlar.

Türklük pazarlıyorlar mesela, Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur diyerek Türkleri parlatırken, sanal düşmanlar türetiyor ve hiç hesapta yokken bir başka etnisite ile karşı karşıya getiriyorlar bizi. Kürtler; masum ve gururları, onurları kirletilmiş, ezilmiş Kürtler diyerek ajitasyon yaparak bir başka etnisetenin kılıç kalkan kuşanmasını devreye sokuyorlar mesela.

Bütün bu zokaları yutmamız ve devreye konulan oyuna gönüllü figüranlar olmamız için yürek yakan (!) marşlar, şiirler ve şarkılarda devreye sokuyorlar anında. Ve bütün bu argümanların yeknesak şekilde devreye girdiği an kararıyor gözlerimiz. Ne oluyor? Neler oluyor? Amaç nedir hedef nedir? gibi soruları soracak tüm melekelerimiz iğfal edildiği için hepten mağlup oluyoruz millet olarak.

Oyunun biri bitip diğeri devreye sokuluyor. Göz açtırılmıyor bizlere. Durup düşünecek, olayları analiz edecek hava boşluğu, teşehhüt miktarı tefekkür imkanı dahi vermiyorlar bizlere. Sağımızı solumuzu, altımızı üstümüzü kuşatmış haldeler ve olayların hızına yetişmemiz zaten mümkün değilken bir de bakıyorsunuz dibinize ve içinize kadar girivermişler.

Herkesin nabzına göre şerbet veriyorlar.

Dindarına hoca!

Materyalistine bilim!

Sağcısına mitos!

Solcusuna evrimci!

Malzeme mi yok kandırılmamız ve kullanılmamız için? Vurdukça vuruyor, kullandıkça kullanıyorlar. Tüm melekelerimizi teslim aldıkça alıyor ve birkaç yıl sonra bir bakıyoruz ki gelecek seksen yılımız ipotek altına alınmış ve bir kez daha vurulmuşuz can evimizden.

Kadını kocasına, kocayı karısına ve evladı babasına düşman kılıyorlar. Bütün bunlar için yazılmış senaryolarına gönüllü ve üstelik içimizden ve bizden (!) olanları da başrol aktörleri olarak devreye sokuyorlar. Çoğunun sakalı, tesettürü varken, bir diğeri gürüha çağdaş, laik, milliyetçi görüntülü kişileri devreye sokarak aldatıp kandırıyorlar bizi.

İnanmak istiyoruz artık ve güvenmek istiyoruz. Bir kez olsun bizden ve bizi düşünen samimi, dürüst ve ahlaklı hukukçular istiyor ve bekliyoruz. Gerçekten ve ama'sız, lakin'siz, fakatsız cümleler kuran, devletim ve milletim diyen bir akademya bekliyoruz mesela.

Vicdan sahibi, kalemini satmayan, salt kendisini görmeyen, avuçları arasına sıkıştırılmış dolar yerine vatanım ve milletim diyen gazeteci ve yazarlar bekliyoruz mesela. İhtiraslarına mağlup olmamış, sağduyuya dair melekeleri teslim alınmamış siyasetçiler bekliyoruz.

Ama hepsinden ötesi ve önemlisi, bütün bunları beklerken, aynı delikten otuz kez sokulmuş olmasına rağmen hala akıllanmamış, arlanmamış ve kendisine çeki düzen vermesi gereken bir millet bekliyoruz.

Ey millet !!

Unutmamalıyız ki, nasıl ki bütün bu oyunları yutan bizler iken; bütün bunları bozacak, kendi kaderini kendisi tayin edecek, yarınlarını inşa edecek, kendisi ve çocukları için daha emin bir dünya inşa edecek olanlar da yine sizlersiniz.

Allah aşkına sağınız solunuza bir kez daha ama daha dikkatli, daha yansız, daha objektif bakar mısınız..!?