DOĞU AKDENİZ

Hem teopolitik açıdan hemde jeopolitik açıdan son derece önemli bir yerdir Doğu Akdeniz. Bu özelliği sebebiyledir ki Osmanlı, Kıbrısı sınırları içerisine dahil etmek ve tutmak için çok ciddi efor sarf etmiştir. Coğrafi keşifler sonrası, Kuzeyin Güney ile ve Doğunun Batı ile kesişme noktasında bulunuyor olması, anlam ve önemini ikiye katlamıştır.

Kıbrıs

Kıbrıs Rum kesiminin Akdeniz havzasında doğalgaz arama girişiminde bulunması ve yatakların zengin rezerv barındırıyor olması, sonucunda çok daha stratejik bir hüviyete bürünmüştür. Özellikle de, Rum kesiminin hem Yunanistan ve hem de İsrail ile ittifak kuruyor olması çok büyük sorunların başlangıç noktasını temsil etmektedir. Yazımızın konusu, olması gerekenler ve olasılıklar adı altında iki ana başlıkta kümeleniyor.

Olması gereken

Rezervin, iddia edilen kadar büyük olması ne kadar değerli ise bir o kadar tehlike arz etmektedir. Ya mevcut değer fark edilip paylaşılacak veya hiç kimsenin kazanamayıp herkesin kaybettiği bir duruma evrilecektir. İşte bu noktada olması gereken eşit ve adil bir paylaşımdır. Eşit ve adil paylaşım sonucunda, trans noktası Türkiye olacağı için hem maliyet düşecek ve hem de bütün ülkeler önemli kazançlar elde edecekler. Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi ve İsrail'in ittifak kurarak, Türkiye'yi diskalifiye etmesi sonrası üretilen gazın Deniz tabanından Yunanistan ve oradan İtalya ve Avrupa ülkelerine transferi hem büyük bedeller ve hem de önemli zaman kaybına sebep olacaktır. Ve birde bu duruma Türkiye'nin kayıtsız kalmayacağını / kalamayacağını hesaba katarsak durum devasa sorunlara kaynaklık edecek gibi görünüyor.

Olasılıklar

Son derece çetrefilli bir durum içeren Doğu Akdeniz aklın, sağduyunun ve diplomasinin hakim olamaması durumunda vahim sonuçlar doğuracak gibi görünüyor. Avrupa birliğinin Kıbrıs'ı bir bütün olarak ele alması ve Kuzey Kıbrıs'ın Türk yurdu olduğunu ve bağımsızlığını kabul etmeyerek, bütün anlaşma ve tanımalarını Rum tarafı üzerinden yapıyor olması, ateşi harlamaktan başka bir anlam ifade etmemektedir. Zira sadece Rum kesiminin ve Rum kesimi üzerinden Kıbrıs'ı bir bütün olarak ele alması sonucunda, Kıta sahanlığı üzerinde akla gelmeyecek teknik sapmalar oluşmaktadır. Bu sapmalar sonucunda devreye Mısır'dan İsrail'e kadar akla hayale gelmeyecek Devletler girerken Türkiye hesaba dahi katılmamaktadır. Türkiye'nin hesaba katılmadığı, söz hakkı tanınmadığı ve üretimden pay verilmediği bir süreci düşünmek dahi istemiyorum. Bahse konu olan Devletlerin teopolitik ihtirasları galip gelir ve başka Devletlerinde devreye girerek fitne tohumları ekmesi sonrası oluşabilecek kargaşa, kaos ve savaşın kazananı asla olmayacaktır.

Duamız ve temennimiz aklın hakimi olmasıdır.