Bir reçete

Televizyon kanalının birinde 2019’da yapılması düşünülen Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP adayının hangi vasıflara sahip olursa kazanma “şansı” olacağına dair görüşler serdediliyordu. Bir anket şirketinin başında olan ve “CHP’ye oy verdiğini” söyleyen bir beyefendi tahliller yapıyordu. Bütün ihtimalleri inceden inceye analiz ediyor ve durumun “vahametinin” gittikçe “tehlike” arz ettiğini memleketin “diktatörlüğe” doğru sürüklendiğini “ciddi” bir tavırla izah ettikten sonra programcı merakla sordu; “aklınızda bir isim var mı?”.

Anket şirketinin reisi ve CHP’nin müntesibi “tabii var, söyleyeceğim” dedikten ve ülkenin “kurtuluşu” hususunda biraz daha ahkam kestikten sonra CHP Reis-i cumhur namzedini açıkladı: İlhan Kesici.

Hatırlayınız lütfen, İlhan Kesici Çoban Sülü’nün CHP’ye dahil ettiği siyasetçidir. 30 yıl Türkiye’nin tepesinde “ekşiyen” Çoban Sülü, hesap–kitap adamıdır.

CHP’nin 2019’da kimi reis-i cumhur namzedi göstereceğini bilemem ama bendeniz bu partinin seçimi kazanabilmesi hususunda yardımcı olmak isterim.

CHP’li dostlarımız kabul buyururlarsa ve tatbik edebilirlerse aşağıda takdim edeceğim maddeler bu partinin 2019’da değilse de önümüzdeki 50 sene içinde iktidar olmak ihtimalini varit kılabilir.

1.1928 yılında başlanmış olan “İslamiyet’i millileştirme” projesi behemehal devam etmelidir. Kimse bana "geçmişe takılıp kalıyorsun" falan demesin. Geçmişe takılan yok. 1930'larda bir kısım ilahiyatçı profesörlere hazırlattırılan İslam dinini reform etme teşebbüsü yarım kalmıştı. Bu proje uygulanırsa CHP’nin iktidara gelme ihtimali gündeme gelebilir. Mesela camilere sıralar konulmalı. Ayakkabıyla camilere girilmeli. Secdeye gerek yoktur. Aslında Kur’an’da namaz diye bir kelime geçmemektedir. Dua eder gibi yaparsınız. Nitekim bir Kültür bakanı eskisi böyle söylemişti. İbadetler Türkçe olmalıdır. Ezanlar “tanrı uludur” diye okunmalı. Namaz vakitleri tekrar tanzim edilmelidir. Mesai saatine göre namaz vakitleri olabilir. Dinler arası dialog uzmanları bu hususta “fetva” vermişlerdi. Bunlara göre akşam mesai saatinden sonra eve gelindiğinde bütün namazları toplayarak kılabilirsiniz.

2.Camilerde görev yapan imamlara devlet maaş vermemelidir. Laik devlet olarak niye onlara maaş verelim ki. 1930’larda Konya’da müderris olan Hazım Naim Onat böyle bir teklif getirmiş ve akabinde "saylav" (o tarihlerde böyle söyleniyordu) olmuştu. Laik bir devlette imamlar devletten maaş almamalıdır. Fakat diyanet işleri reisliği ne olacak? 1950’lilerde bu kuruluş tartışma konusu olmuştu. CHP’liler diyanet işleri reisliğinin devlet bünyesinden kaldırılmasını istemişler fakat DP (Demokrat Parti) buna şiddetle karşı çıkmıştı. CHP iktidara gelmek istiyorsa 1930’lu yılların tatbikatını 2018’e taşımalıdır. Taşıyamıyorsa teklif etmelidir. Millete "teklif ettik, ama yaptıramadık" demek için mazeretleri olabilir.

3.1932 yılında yapılan lisan inkılabı tekrar ve daha şiddetli bir şekilde yapılmalıdır. 1932’den 1936-1937’ye kadar Türk milletinin kullanmakta olduğu binlerce Türkçeye kazanılmış kelimeler yasaklanmış, bunların yerine uyduruk, arkaik ve Latince kökenli kelimeler ikame edilmişti. Mesela “devlet” kelimesi yerine “budun”, “mamül” kelimesi yerine “ürüm” (ürün değil), “muhteşem” yerine “yaltırık”, “medeniyet” yerine “uygurluk” (uygarlık değil), “Mektep” yerine “okula” (okul değil) gibi kelimelerle milletin hafızası silinmek istenmişti. Bereket versin Avusturyalı bir lisaniyetçi çıktı piyasa da Güneş Lisan Nazariyesi şeklinde bir teori uydurarak lisanımızın bir kısmını kurtarabildik. CHP iktidara gelmek istiyorsa Türk milletinin mazi ile irtibatını kesecek yollardan biri olan lisan inkılabını tekrar ihya etmelidir.

  1. 1930’larda ve 1940’larda local olarak tatbik edilen “yamalıklı pantolon” yasağı tekrar gündeme getirilmelidir. Sözü edilen tarihlerde Ankara’da Çankaya semtine yamalıklı pantolonu olan vatandaşlar alınmıyordu. Vatandaşın pantolon (pontil) alacak parası yoktu ama başına koymak mecburiyetinde olduğu şapkası vardı. Şapkayı giymediği zaman cezası vardı. Yamalıklı pantolon yasağı konulursa ve pantolon almak imkânı olmayanlara yardımcı olunursa ve bu yardımlar CHP adına yapılırsa belki bu partinin önümüzdeki 50 sene içinde iktidar imkânı ve ihtimali varit olabilir. Öteki partiler nasılsa makarna, kömür ve un yardımı yapıyor.
  2. Halkevleri tekrar kurulmalıdır. “Allah’ın evi yıkılır fakat halkevi yıkılmaz” diyen 1930’lu yılların saylavları tekrar piyasa çıkmalıdır. Başında fötr ve elinde sigarasıyla vatandaşa tepeden bakmalıdır. Bu arada Takrir-i sükûn kanunu geciktirilmeden çıkarılmalıdır. CHP’li dostlarımız OHAL’den şikâyet ediyorlar ama Takrir-i Sükûn kanunu çıkarsa herhalde şikayetten vazgeçerler.

Not: CHP’li dostlarımızın yukarıda ifade edilen hususlardan dolayı gücenmemelerini temenni ederiz. Meseleye mizahî bir tarzda yaklaşmak istedik. Esasen bütün siyasi partilerin referansı anayasa olduğundan, şekil bakımından birbirlerinden farkları yoktur. Aralarındaki temel fark, vitrindeki eşhas itibariyledir. Mesela 1950 seçimlerinde iki parti yarışmıştı. Birisi CHP diğeri DP. Bunların birbirinden ne farkı vardı? DP, CHP’den kopanlar tarafından kurulmuştu. Ama millet DP’ye iltifat etti. Niçin? Zira halkımız CHP’nin tatbikatından usanmıştı. Netice olarak mesele icraattır.