Olmuyor beyler olmuyor!... Ülke böyle idare  edilemez, böyle süper güç olunamaz!... Kara kutular, kara canavarlara,   her gün çoğu  sanki “algı operasyonlarının içinde veya onlara  âlet olan”  genelde   aynı adamları çıkararak  “toplumu  manipüle”  etmek, “çirkin ve  ‘algı operasyonlu’  siyasetçilerimizin  hamasi nutukları” yla, gazete köşelerine  “entelektüel baykuşlar”  yapılanmasında   tüneyip,  yazdıkları ve  görüşleri ile  bu ülke idare edilemez ve  milletimiz sitin sene  “süper güç” olamaz

Olmuyor beyler olmuyor!... Ülke böyle idare edilemez, böyle süper güç olunamaz!...

Kara kutular, kara canavarlara, her gün çoğu sanki 'algı operasyonlarının içinde veya onlara alet olan' genelde aynı adamları çıkararak 'toplumu manipüle' etmek, 'çirkin ve 'algı operasyonlu' siyasetçilerimizin hamasi nutukları' yla, gazete köşelerine 'entelektüel baykuşlar' yapılanmasında tüneyip, yazdıkları ve görüşleri ile bu ülke idare edilemez ve milletimiz sitin sene 'süper güç' olamaz.

Emsallerimiz Almanya ve Japonya, son 98 yıl içinde 'süper güçler' oldukları halde biz, hep 'Laik değil laikçilerimiz ', 'Atatürk değil Atatürkçülerimiz' sayesinde Cumhuriyetimizin ilanının 98' inci (1923 -2021) yıl dönümünde bile ne bölgesinde ne de dünyada süper güç olabildik. Çünkü, 98 yıllık yönetimimize hep bunlar hakim oldular. 'Üstelik de bizi İslam, hocalar, hacılar vb. geri bıraktı' edebiyatını sürekli yaparak. Şimdi soruyoruz onlara, 98 yıldır iktidardasınız hangi samimi bir Müslüman, hangi bir Şeriatçı veya kendi tabirinizle hangi bir 'İrticacı' size engel oldu da süper güç olamadınız? 98 yıl içinde olmayan bir 'İrtica Öcüsü ' yarattığınız gibi bir de onun paraleli ve benzeri, var olmayan 'komünizm öcüsü' yarattınız. Hangi komünist de ne yaptı da sizin süper güç olmanızı engelledi? Hep bu olmayan 'gulyabaniler, frankensteinler, yedi başlı devler' i dillerinize dolayıp toplumu korkutarak sürekli iktidarda kaldınız.

Hiçbir zamanda, 'Uğruna Demokrasi bile feda edilir' dediğiniz ve kendisine 'din' gibi bağlanıp emeliniz edindiğiniz Laikliğiniz bile ülkemiz ve milletimizi süper güç yapamadı. Çünkü, Batı'dan taklitçilik eseri aldığınız 'Gerçek Laiklik' in tam bir sahibi ve temsilcisi olamadınız. 'Laiklik' adı altında 'Laikçilik' yaptınız.

'Laikçiliğiniz' i, ülkemizin 'Tek Parti Dönemi' nde tam anlamıyla 'Milletimizi topyekun dinsizleştirmek' için kullandınız.

Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil' in 'Din ve Laiklik', Prof. Dr. Osman Turan'ın 'Türkiye'de Manevi Buhran Din ve Laiklik' isimli kitaplarını okuyunuz. Bunlarda neler göreceksiniz neler? Özet olarak şudur: Dünya'da laiklik, yalnızca iki ülke ve devlette, biri Türkiye'de biri de Komünist Rusya'da 'dinsizlik, toplumları dinlerden topyekun koparmak' için uygulanmıştır. Nasıl uygulandığının canlı belgelerinden olarak Eşref Edip'in 'Kara Kitap' ve benim 'Tarihimizde Yanlışlıklar Geçidi' kitabımı okuyunuz. Meslekleri, 'Laiklikle Aldatmak' tan olanların bu ülkeyi dün ve bugün ne hallere getirdiklerini öğrenin ve görün.

Bizde 'Laiklik'le Aldatmak' ile 'Atatürk'le Aldatmak', birbirinin 'eşdeğer' i veya 'ikiz kardeşleri' dirler. Bir zamanlar merhum İlahiyatçı Prof. Dr. Yaşar Nuru Öztürk 'Allah'la Aldatmak' kitabı yazmıştı. Bence, bunun yanında işin daha da tehlikelisi olarak, 'Laiklik'le Aldatmak' ve 'Atatürk'le Aldatmak' kitapları da acilen yazılmalı, bu aldatıcıların 98 yıl süreyle bu milletin ensesinde nasıl boza pişirdikleri belgelerle ortaya çıkarılmalıdır. Bunlar yapılmaz, işlerini sırlarına varılamazsa ülkemiz ve milletimiz sittin sen süper güç olamaz.

'Atatürkçülük' le (Bir kere bu tabir kökten yanlıştır. Yapılanları, doktrinize etmek ve ideoloji kalıbına dökerek tabulaştırmak demektir. Cılık, cülükle vb. iş olmaz. İslamcılık, Siyasal İslam, Ilımlı İslam vb. da olmaz. Bunlar yabancı istihbarat teşkilatlarının 'algı operasyonları' olarak bizlere yutturmacası, Dünya'nın en güzel dini İslam'ın Protestanlaştırılarak yok edilmesi demektir. İslam, İslam'dır başkası olmaz) geçinenlerimiz gerçekten 'Atatürk' ten değillerdir. Topyekun olarak zaten her alanda tam bir 'hiç' tirler. Laiklerimiz ve Atatürk'ten geçinenlerimiz tam bunlar değildirler. Komünistlerimiz tam komünist, Sosyal Demokratlarımız tam Sosyal Demokrat, klasik yapılanmadan olarak Cumhuriyetçilerimiz –Demokratlarımız, Şeriatçılarımız veya Müslümanlarımız tam bunlar değildirler. Ortalıkta görünen, dolaşanlar 'abuk - sabuk haller' dir. Bunlar keşke 'tam' olsalar, birbirlerini dışlamadan, öteleştirmeden kabullenerek anlatsalar; madem ki 'Demokrasilerde hakem, en iyi seçici irade millet, halk' dır, bunlardan birisini seçse biz de o sayede 'süper güç' olabilseydik.

'Cübbeli Amiral Namaz kıldı' diye 'kıyamet' i kopardılar. Ülkenin çözümlenmesi gereken bir sürü devasa problemleri varken, bir ay süreyle hep buna kilitlendik, hep bunu konuştuk. Halen de konuşuyoruz, yazıyoruz. Kara kutulardan, siyaset sahnelerinden, tünelinen gazete köşelerinden, manşetlerden hiç düşmedi. Ahım şahım profesörlerimiz bile 'tehlikenin büyüklüğü' den olarak ahkamlar kestiler, gürleyip estiler!... Pireyi deve yaptılar!... Bir Allah'ın kulu çıkıp da 'Ne oluyor beyler?' demedi. Çünkü bütün zihinler dumura uğratıldı. Bir köşe yazarımızın tepkisinden olarak 'Atatürkçülük bahanesiyle Batı putprestleri' değerlendirmesi cılız kaldı. (Takvim, 6 Nisan 2021)

'Cübbelimiz' in namaz kılması, 'Darbe iması muhtıra' denilen, belki de 'biz laikiz' diyerek hiç namaz kılmayan '104 emekli cübbelerinden olarak (giyebiliyorlarsa) 'laikliğin ritüellerinden' denilen Fransız Fraglı - smokinli amiral' lerin 4 Nisan 2021 'gece yarısı' bildirisine bile girdi. Bildiride, ana konu olarak 'Montrö Antlaşmasının değiştirilemeyeceği' (Sanki Allah yapısı, hiç değiştirilemez. Yeri, zamanı, mekanı gelir taraflarıyla anlaşılır değiştirilir. Tabu değildir) bahanesiyle de 'Cübbeli amiral benzeri, Şeriatçılar, Tarikatçılar FETÖ'yü taklitle ordumuza sızarak dinci darbe yapmak istiyorlar' yollu yaygarası koparıldı. Geçin efendin bunları, benim külahıma anlatın. Habbeyi kubbe yapmayın!...

'Cübbeli amiral' olayının bence içyüzü şudur: Amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Laikçilerimiz, bunu zaten 98 yıldır yapıyorlar. Çeşitli bahaneler ihdası veya fırsatı ile, bunları 'maske' olarak kullanıp bütün amaçları, milletimizi sanki 'topyekun dinden koparmak' tır. Buna ordumuz da dahildir. Anlayacağınız, 'Cübbeli namaz kılan amiral' fırsatı kullanılarak sanki 'dinsiz bir ordu' yapılanması kurgulanıyor. Dünyanın hiçbir yerinde 'dinsiz ordu' olmaz. İstiklal Harbimiz komutanları, kahramanları bile cephede namazlar kılıp zaferleri için çadırlarında dualar etmişler, duaları tutmuş, zaferler kazanmışlardır.

Tarihimizin en büyük amiralleri Barbaroslar, Oruç Reisler, Turgut Reisler vb. de zaferlerini, cephelerde, camilerdi, evlerde namazlar kılarak kazanmışlar, kıtalar fethetmişlerdir. Bu yüzden de namaz kılan amirallerden korkulmaz. Korkmayınız, bunlar FETÖ' leri taklit ederek de darbe yapmazlar. Hükümet, devlet ve milletlerine bağlıdırlar. Zaten olup bitenlerden derslerini de almışlardır. Aleyhlerine düşünmeniz, sizin zihinlerinizdeki kuruntularınızdır. Namaz kılan amirale, 'Allah kabul etsin' denilir geçilir, ona saldırılmaz. Tarihimizde bunların hikayeleri pek çoktur. Dinsiz bir ordu layıkıyla savaşamaz, zafer kazanamaz.

Bir yazarın da 'AKP ve MHP'nin hedefi, TSK'nın içindeki laiklik karşıtı hareketlerin yolunu açarak, TSK'yi FETÖ tarzı yandaş odaklarla doldurmaktır' görüşleri (Cumhuriyet, 20 Nisan 2021) külliyen yanlış olsa gerektir. FETÖ yapılanmasından zaten zarar gören, canı yanmış bir iktidar neden böyle yapılanmaya yeniden izin versin ki. TSK içinde her namaz kılan, sırf namaz kıldığından 'laiklik karşıtlığı' için 'potansiyel tehlike' olarak görülecekse, böyle bir laiklik anlayışı olmaz ki. Buna, zaten sürekli anlattığımız üzere 'Laikçilik' denilir. Bir kurum içinde ibadetlerin yaygın ve serbestçe yapılmasından korkulmak ve şikayet konusu yapmak, gerçek laikliğe aykırıdır.

Yukarıdaki eksantrik görüşe benzer olarak, bir diğer yazarın da habbeyi kubbe yapmaya yorumlanabilecek şu görüşleri daha da gariptir: 'Gizli din taşıyan Müslümanlar! Türkiye, ekonomik sosyal, siyasi ve askeri açıdan çok büyük bir dönüşüm yaşıyor. Sarıklı Amiral Vakası, bunun işaretidir.' (Yeni Çağ, 20 Nisan 2021) Akla ve ülkeye ziyan değerlendirmelerin bir faydası yoktur.

Bu arada, figüran 'Cübbeli Amiralimiz' e de bir çift lafımız olacaktır: 'Arkadaşım, komutanım, zaten İslam'a saldırmak için fırsat bekleyen, arayan bir sürü art niyetliler var. Onlara fırsat verme!...' Eğer bu fırsatı bilerek verdi ise onun da başına taş düşmesini istemek hakkımızdır. Kılacaksan git namazını evinde kıl. Allah kabul etsin!..

'Atatürkçü' geçinenlerimizin de Atatürk kadar namaz kılanlara saygıları yok sanki. Bir Atatürk Fırka: Birisi, ürkek ve sakınarak TBMM'de namaz kılan bir mebusu görmüş. Sanki bir suç işliyormuş gibi doğrudan Atatürk'ün yanına koşmuş: 'Paşam bir mebus namaz kılıyor!...' demiş ve sanki o zamanların dini atmosferine göre cezalandırılmasını umuyormuş. Atatürk böyle yapmamış. Düşünmüş, düşünmüş şunları söylemiş: 'Eğer kendisinin namaz kılmakla mutlu olacağını sanıyorsa bırakınız kılsın, müdahale etmeyiniz.'

Üstelik de 'Cübbeli' bahane edilerek hem de 'irtica, gericilik' edebiyatı ile saldırıların içyüz nedir? Düpedüz İslam'dır, Müslümanlıktır. 'İslam, Müslümanlık' diyemiyorlar da dolaylı olarak ona, kendi akıllarından makul 'irtica, gericilik' edebiyatı ile saldırarak genç nesillerimizi bununla önce deist, ardında giderek ateist yapmak istiyorlar ve bu arada şu- ur altlarında 'dinsiz ordu' kurgulamaya çalışıyorlar sanki.

Yazımızı uzattık!... Neyse bitirelim. 'Cübbeli Amiral Olayı' nı başka başka yönlere çekenlerin, kendi 'algı operasyonları' na alet edenlerin başlarına 'Cübbeli Amiral Mehmet Sarı' kadar taş düşsün mü?' sorusunun cevabını sizlerin aklı-ı selimine havale ediyoruz.