Dizi yazımızın  birinci bölümünde gerekli girişi yaptıktan sonra, bu ikinci bölümünde, asıl  konumuz olan İsrail’in “stratejik önemi büyük” denilen Filistin’de niçin  bir “Koloniyal Jandarma-Polis Devleti” olarak kurulduğunu ve bunun kuruduktan sonra da böyle devam ettiğinin sebeplerini,  hem Siyonistlerin kendi itirafları  hem de    ona her halükarda  destek  vermelerinin   sebeplerinden olarak  Büyük Devletlerin kendi itiraflarından olarak  olup bitenleri belgelerle anlatacağız.       

1845- 1898

İkinci Bölüm

Dizi yazımızın birinci bölümünde gerekli girişi yaptıktan sonra, bu ikinci bölümünde, asıl konumuz olan İsrail'in 'stratejik önemi büyük' denilen Filistin'de niçin bir 'Koloniyal Jandarma-Polis Devleti' olarak kurulduğunu ve bunun kuruduktan sonra da böyle devam ettiğinin sebeplerini, hem Siyonistlerin kendi itirafları hem de ona her halükarda destek vermelerinin sebeplerinden olarak Büyük Devletlerin kendi itiraflarından olarak olup bitenleri belgelerle anlatacağız.

Siyasal Siyonizm, kendisini gösterdiği ilk döneminden (1845 – 1898 zaman dilimi) itibaren, emellerini gerçekleştirmek için Yahudi göçlerini finanse etmeye yönelik para temini yanında, ikinci önemli bir husus olarak da emellerini yalnız başına kendi imkanlarıyla gerçekleştiremeyeceklerinden olarak:

1-Bağımsız İsrail Devletinin kuruluş safhasında bir veya birkaç Büyük Devletin desteğini almak yanında,

2-Bağımsız devlet olduktan sonra da, 'etrafı düşmanı devletlerle çevrili olacağı' sebep gösterilerek, 'bağımsızlık içinde bağımlı olarak varlığını sürdürebilmek' için de denilerek, mutlaka bir veya birkaç devletin kendi bağımsızlığını ve varlığın korumak için bunların kendisine yardımlarına sürekli ihtiyaç duyulacağından;

a-İsrail'in kuruluş safhasında kendisine yardımcı olacak Büyük Devletlerin, bağımsızlığına kavuşması karşılığı onlara bölgesinde kendilerinin emelleri gerçekleştirmek ve çıkarlarını korumak için onlara 'Jandarma –Polis Devleti' olacağı vaadinde bulunması yanında,

b-Hıristiyan – Kapitalist yayılmacı ve sömürgeci emperyalist Büyük Devletlerin, 'stratejik ve ekonomik önemi büyük' denilen Filistin ve Ortadoğu'da Müslüman Devletlere nazaran kendilerine daha yakın ve daha dost olarak gördükleri Musevi İsrail'in kendi çıkarlarını daha iyi koruyacaklarından onun kendilerine 'Jandarma –Polis Devleti' yapılanmasında kurulması istekleri;

Büyük Devletlerden hangisini istinat edileceği ve özellikle hangisine öncelik verileceği konusundan olarak:

1-Osmanlı Devleti'yle yapılacak görüşmeler ve anlaşmalara öncelik verilmesi,

2- Osmanlı Devletiyle bir sonuca varılamazsa bu sefer de Avrupa'nın sömürgeci ve yayılmacı emperyalist Büyük Devletleriyle (İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve İtalya) görüşülerek anlaşmaya varılması.

Siyasal Siyonizm birinci döneminde Büyük Devletlerden birisini istinat olarak öncelikle Osmanlı Devleti ile olacak görüşmelere ve anlaşmalara ağırlık verilmesi üzerinde durmuştur. Bunun iki sebebi vardır:

1-Üzerinde Bağımsız İsrail Devleti kurulacak,Yahudiler için Rab tarafından (Rab Abraham'a dedi: Şimdi gözlerini kaldır ve bulunduğun yerden kuzeye ve güneye ve doğuya ve batkıya bak; çünkü görmekte olduğun bütün memleketi (Nil'den Fırat'a) sana ve ebediyen senin zürriyetine verdim' –Tevrat, Tekvin Kitabı Bab 13, cümle: 16) kendilerine bir çeşit 'milli yurt- anavatan yapılması' tanımlamasıyla 'Vaat Edilen Toprak Filistin' üç kıtaya yayılmış Osmanlı İmparatorluğunun Suriye'de Şam vilayetinin Kudüs Sancağına (ilçesinin) yerli halkı olarak Müslüman Araplarla meskun bağlı bir bölge olduğu için, öncelikle Osmanlı Devletiyle anlaşmaya varılırsa iş daha başında halledilmiş olur, diğer Büyük Devletlerle görüşmeler ve anlaşmalara gerek kalmazdı.

2-Siyonistler Osmanlı Devletiyle anlaşmak için ona kendi faydasına neleri vaat edecekler ve bunların karşılığı ondan kendileri için nasıl bir yönetim yapılanması verilmesini isteyeceklerdi?

Moses Hess, 'Roma ve Kudüs' isimli kitabının birinci bölümünde, 'Eski Roma' yı dirilten İtalyan Milliyetçiliğinin 'kurtuluşları' için Yahudilere de örnek olması gerektiğinden bahisle, buna emsal 'Eski Kudüs' ün de uyandırılacak bir Yahudi milliyetçiliğiyle kurtulabileceği üzerinde durur. (Moses Hess, Rome and Jerusalem, Block Puplishing Company, New York, 1918, s. 35 – 36) Kitabına adı geçen ismi zaten bu sebepten koymuştur.

Hess'in kitabının müteakip bölümlerinde, öncelikle Osmanlı Devletiyle görüşme ve anlaşmaya varılırsa, meselenin daha baştan halledileceğinden bahisle, bu görüşme ve anlaşma şartlarından olarak Osmanlı Devletine verecekleri ve ondan alacaklarından olarak şunlardan bahseder: 'Türkiye yaşlanmış ve yıpranmıştır. Ona birkaç avuç altın vermek onu yola getirecektir. Vatanımızı bize verin ve bu parayla sallanmakta olan imparatorluğunuzu diğer bütün kısımlarıyla birlikte güçlendirecek, kuvvetlendireceğiz.' (Hess, s. 273)

Hess, Osmanlıya para yardımı ve onun güçlendirilmesi karşılığı ondan neler istiyordu? Bunlarla ilgili olarak da Filistin'e göç ettirilecek Yahudilere 'koloniyal yerleşim' temin edilerek bunlara 'otonomi' veya 'muhtariyet-özerklik' yönetimi verilmesi isteğinden bahseder. Osmanlı Devleti iyice zayıflayıp parçalandığı zaman ise, bu özerk Yahudi yönetimi de bağımsızlığını ilan etmesi sonucu bağımsız İsrail Devleti kurulmuş olacaktı. (Hess, 145 – 146).

Hess, bu planının aşkı ve şevki içinde biraz da 'sloganik' olarak bütün dünya Yahudilerini Filistin'e göçe şöyle davet ediyordu: 'Arş ileri! Bütün ülkelerin Yahudileri! Eski anavatan toprağı sizi çağırıyor. Biz gururla sizin için kapıları açacağız…'

Arş ileri! Şehitlerin torunları! Uzun bir sürgün hayatınızın sonuçlarını göreceksiniz. İhtişamlı Davut'un günleri tekrar gelecek…!

Arş ileri! Siz soylular! Yahudi kabilelerinin anavatanlarını dönmesiyle insanlık tarihinin yeni bir çağı başlayacak…!'(Hess, s. 149 – 150)

Hess'i müteakip gelen diğer Siyonist liderlerin Filistin'de Osmanlıya bağlı bir Yahudi özerk yönetimi ve ardından bağımsız devletlerini kurmaları karşılığı Osmanlının faydasına olabilecek teklifleri, işin esasına bakılırsa, diğer Büyük Devletlerden önce Osmanlıyla anlaşmak ve bunun karşılığı onun lehine çalışarak, Osmanlı coğrafyasında ona bir çeşit 'onun Jandarmalığına soyunacak' bir yapılanma kendisini gösteriyordu.

Osmanlı Devleti'nin Siyonist Yahudilerin öncelikle onun 'jandarmalığına soyunma ' tekliflerine 'evet' diyecek şartları ve durumu yoktu. Osmanlı, Siyasal Siyonizm'in kendisini gösterdiği 19. asrın ortalarında, 'vatanının parçalaması' yapılanmasına iyice girmiş, bağımsız Balkan devletçikleri kurulmuş, özerk Lübnan ve Girit doğmuş, Doğu Anadolu'da 'Ermeni ayrılıkçı hareketi' başlamıştı. Bütün bu hengameler içinde, zaten kendisi de 'vatan bölücü bir hareket' özelliği gösteren Siyonist cereyanın isteklerine evet demek mümkün değildi. Sonra, Filistinli Müslüman Araplar da 'milli yurtları' olarak gördükleri Filistin'de kedilerine rağmen bağımsız Yahudi devletinin kurulmasına karşı idiler. Osmanlı Padişahları, Müslümanların halifeleri olmaları sıfatıyla da Müslüman tebaalarını her türlü tehlikelerden korumakla görevliydiler.

Osmanlı Devleti, Siyonist tekliflere hayır derse, bu sefer de Yahudiler hangi büyük devlete yardımları karşılığı ona 'jandarmalık yapmak' vaadinde bulunacaklardı? Bu devletler, şeksiz ve şüphesiz Batı'nın sömürgeci ve yayılmacı emperyalist Hıristiyan Büyük Devletleri olacaktı. Hess'in bu uğurda düşündüğü ve anlaşabilecekleri devletlerin başında Fransa geliyordu. Fransa isteklerini yerine getirirse, bölgelerinde onan çıkarlarını koyacak 'Jandarması -Polis Devleti' olacaklar, Fransa'ya bunun vaatlerinde bulunacaklardı.

Hess, bunu da kitabında şöyle dile getirmişti: Yahudilerin kurtuluşu için 1789 Fransız İhtilaline de atıfta bulunarak, ' Fransa sonunda sizi azat etti. Bizim zincirlerimizi kırdan Fransa, büyük dünya çağının arifesinde bütün milletleri de aynı özgürlüğe çağırdı. Şimdi siz vatandaşlar ve kardeşler haline geldiniz. 1789 yılı, sizin eski halinize dönüşün ilk adımıdır… Getto'da (tecrit edilmiş Yahudi mahalleleri) bulunan sizi, onun kapılarını ebediyen kırmakla Fransa kurtardı… Fransa, muhtemelen bizim için kurtuluş ışığınız, düşmanlarınıza karşı bir kaya, aynı zamanda yerleşmiş modern düşmanlara karşı da bir kurtarıcı olacaktır…' (Hess, s. 156 – 157)

Hess, bunları yazdıklarının ardından Filistin'de bağımsız Yahudi devletini ancak Fransa'nın yardımları sayesinde kuracaklarını, bunların karşılığı olarak Fransa'ya Ortadoğu'da 'Jandarma –Polis Devleti' görevi yapacaklarına dair de şunları yazar: ' Fransız milletinin sempatisi ve Fransız politik menfaatleriyle uzlaşan Yahudiler, Fransız askerlerinin modern Nabuchadnezzar'ı (Babil kralı bunun Filistin'de kurulu Yahudi devletini yıkarak Yahudileri toptan Babil'e sürmesi) yıkıp, zafer kazandıktan sonra, Yahudi milletini kurtarma işine girişecektir. Fransa, sonunda Hint ve Çin yolu üzerinde Fransız çıkarlarını gözeten, Filistin'e yerleşik dost ve vefalı bir halk Yahudileri görecektir.' (Hess, s. 167)

Batının Kapitalist Emperyalist sömürgeci ve yayılmacı Büyük Devletlerinden İngiltere, Almaya, Fransa ve Rusya'nın Siyonist hareketin emlerinden kendi hesaplarına faydalanma isteklerine gelince, bunlar, Filistin'de kurulacak bağımsız Yahudi devletinin, burasının büyük startejik, askeri ve ekonomik önemi sebebiyle, bu devletin kendilerine muti olduğu takdirde, bölgedeki kendi emlerlini bununla gerçekleştirebilecekleri ve çıkarlarını koruyabilecekleri düşüncelerinden hareketle ona her halükarda destek olmaya hazırdılar. Bunu erkenden Siyasal Siyonizm'in birinci döneminde açık açık dile getirmeye başlamışlardı

Bu cümleden olarak daha erkenden Fransız İmparatoru I. Napolyon, Yunancılık ve Arnavutculuk 'vatan bölücü' harekelerini tahrik etmek yanında ' yine bu cümleden olmak üzere Filistin'de bağımsız bir Yahudi devleti kurulması projesini de 1798'de Mısır'ı ve ardından Suriye'yi işgali sırasında yürürlüğe koymaya çalışmıştı. Donanması İskenderiye limanında İngiliz donanması tarafından baskınla yakılan I. Napolyon'un , Fransa ile irtibatı kesildiği için Ortadoğu bölgesi halklarından kendisine asker temini hususunda özellikle de Yahudilere hitaben 22 Mayıs 1799'da yayınladığı bildiride, ordusuna asker yazılmaları karşılığı onlara Filistin'de bir bağımsız Yahudi devleti kuracağını vaat etmişti. (Hayyim J. Cohen, The Jews of the Middle Eazt 1860 – 1972, İsrail University Press, Jerusalem. 1976, s. 10). Yahudiler, buna itibar etmediler.

Filistin'de kendisine bir 'jandarma-polis devleti' olacak Yahudi devleti kurmak emelinden bir türlü vazgeçemeyen I. Napolyon, 1807'de Paris'te dünya Yahudilerine hitaben yayınladığı bir bildiriyle, onlardan burada bir 'Yahudi Milli Meclisi' toplamasını istemiş, buna da onlardan riayet ve rağbet eden olmamıştı. (Herbert Mason, Reflections on the Middle East Crisis, The Haguex, Mouton, Paris, 1970, s. 44)

Fransızlardan sonra Almanlar da Filistin üzerinden sömürgeci ve yayılmacı emellerini dile getirmişlerdir. Helmuth von Moltke'nin 1840'da başlayan Doğu ziyareti sonucu bu vurgu yapılmış, hatıralarında burasını 'Doğu'nun giriş kapısı' olarak nitelendiren Moltke, Avrupa'nın Hindistan'la olan ticaretinde direkt ticaret yolu üzerinde yer alan alanlardan birisi olup, burasını ' Mısır ve Suriye'yi koruma duvarı' olarak da nitelendiriyordu. (Isaıah Friedman, Germany Turkey and Zionism 1897 – 1918, At the Clarendon Press, Oxford, 1977, s.3)

Almanya' nın ortaya konulan bu emelleri sonucu, Filistin üzerinden çıkarlarını korumak için olacak ki.buraya ilk koloniyal Yahudi göçü yerleştirilmesi Almanya'nın himayesi sayesinde olmuş, bunlar, onunla işbirliği halinde dünyanın 'en zengin Yahudisi' ve 'Yahudi sevdalısı' denilen Edmond James de Rotschildler tarafından finanse edilmeye başlanmıştı. 'Alman Yahudiler, Filistin'e yerleştikçe ve Alman konsoloslarının yardımlarını gördükçe güçlendiler ve Alman çıkarlarının en sadık koruyucuları ve yayıcıları oldular.' (İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğundan Alman nüfusu, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1983, s. 125 – 126)

Avrupa'da Kapitalist Emperyalist devletlerden olarak, Filistin'de koloniyal Yahudi yerleşimlerinin ardından, burada kendilerine de hizmet edecek bağımsız bir Yahudi devleti kurulması uğranda en çok çaba gösteren devlet, 19. yüzyılda dünyanın birinci süper gücü haline gelen İngiltere olmuştu. Bunun ilk işaretlerini, İngiliz Dışişleri Bakanı ve Başbakanı Lord Palmeston verdi. Siyonizm'in tarihini yazan N. Solokow'a göre, 'Palmerston devri (1831 – 1852) İsrail'in yeniden inşası idealinin İngiltere'de en revaçta olduğu zamandı.' (Nahum Solokow, A Hıstory Zionism 1600 – 1918, Ktav P. House Inc., New York, 1969, s. 101)

Filistin'de, İngiltere'nin emellerine hizmet edecek olan Yahudi kolonilerinin kurulması Palmerston'u iyice cezp etmişti. Bu uğurda bir rapor ve program hazırlanarak bunun tatbikatı için İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi Ponsonby'ya talimat verilmişti. Büyükelçinin durumu Babıali'ye 'yanlış intikal ettirmesi yanında' denilerek, dünya Yahudiliğinin de o günün şartlarında 'Mesihçi Siyonizm' geleneğine bağlı oldukları için, bu programa rağbet etmedikleri üzerinde durulur. (Friedman, s. 29)

Emperyalist sömürgeci ve yayılmacı Büyük Devletlerden Rusya da kendi himayesinde Yahudileri koruyarak bölgeye nüfuz için erkenden bunun işaretini vermişti. Bu, Albay Peste tarafından ortaya atılmış, hatta bu uğurda bir program bile yapılmıştı. (Walter Laquen, A Hıstory Zionosm, Halt, Ronehart and Winston, New York, 1972, s. 42)

Görülüyor ki, Siyasal Siyonizm'in birinci döneminde, gerek Siyonist Yahudilerin ve gerekse onlara aktif destek verecek olan Emperyalist Büyük Devletlerin, hem de ayrı ayrı kendi itiraflarıyla, Filistin'de kurulacak Bağımsız Siyonist İsrail devletinin, 'Koloniyal Jandarma –Polis Devleti' özelliğiyle de, 'bağımsızlık içinde bağımlı olarak' bir yapılanmayla hem İsrail hem de Büyük Devletlerin emelleri ve çıkarlarına hizmet edeceğini bu ikinci bölümümüzde böylece kendi itiraflarından Belgeleriyle anlatmış buluyoruz Bunun daha da büyüyecek olan boyunlarını dizi yazımızın müteakip bölümlerinde anlatmaya devam edeceğiz. 23 Kasım 2023

İkinci Bölümün Sonu