Bundan evvelki iki yazımızda Hayrettin Karaman’ın dinlerarası diyalog ve reform eksenli görüşlerini kısmen ortaya koymuştuk. Peki acaba onun böyle bir vaziyete düşmesinin sebebi nedir?

Bundan evvelki iki yazımızda Hayrettin Karaman'ın dinlerarası diyalog ve reform eksenli görüşlerini kısmen ortaya koymuştuk.

Peki acaba onun böyle bir vaziyete düşmesinin sebebi nedir?

Bunun elbette ki zahiri - batıni birçok sebebi olabilir. Ama hadiselerden ders ve ibret alma adına, en çok üzerinde durulması gereken sebep, onun tahrifatçı ve reformistlerden etkilenmiş olmasıdır.

Bu yazımızda meselenin bu boyutuna işaret ettikten sonra, bunun tabii bir sonucu olarak, Karaman'ın ehl-i kitabı (Yahudi ve Hıristiyanları), yani muharref din mensuplarını da kurtulmuş göstermek intibaı uyandıran görüş ve ifadeleri üzerinde duracağız.

Bu şahısla ilgili önceki yazılarımızda olduğu gibi, bu yazımızda da kendimiz peşin herhangi bir hüküm vermeden, onun kendi ifadelerinden hareketle değerlendirmelerde bulunacağımızı burada bir kere daha ifade etmek isterim.

I- TAHRİFATÇILARIN – REFORMCULARIN ETKİSİNDE KALMASI

Hayrettin Karaman, reformcu tahrifatçı bazı isimlerden etkilenmiş, onların görüşlerini çoğu zaman aynen alarak, bazen de küçük değişikliklerle kendi kitap ve yazılarına -Kur'an Yolu Tefsiri de dahil- yansıtmıştır.

Bu reformistlerin başında gelenler de, orijinal adı Leopold Weiss olan, 'Kur'an Mesajı' adlı meal tefsirin yazarı Muhammed Esed, Menar Tefsirinin yazarları Muhammed Abduh ve talebesi Reşid Rıza; bunlara yol gösteren C. Afganî ve ayrıca Fazlurrahman ve M. Abdulvehhab'dır.

Karaman, aynı adı taşıyan bir makalesinde bu isimlerin bir kısmından 'İslamî Uyanışın Öncüleri' diye bahseder; onları yere göğe sığdıramazcasına anlatır.[1]

Onun 'İslamî Uyanışın Öncüleri' dediği bu isimlerden biri olan Abduh hakkında, o dönemin İngiliz Mısır Sömürge Valisi Lord Cromer'in şu sözleri manidardır:

'İslamî reformist hareketin geleceği Şeyh Muhammed Abduh'un çizdiği yolda ümit vaat ediyor. Ve o yolun yolcuları Avrupa'nın her türlü yardım ve teşviklerine layıktırlar.' [2]

Keza M. Abduh'un dinlerarası diyalog için ne kadar önemli bir isim olduğunu gösteren şu satırlar da önemlidir:

'Müslümanları Hıristiyanlara yaklaştırma çalışmaları ile öne çıkan R. Arnaldez, Ehl-i Sünnet bir Müslümana diyaloğu kabul ettirmenin pratikte imkansız olduğunu, bu inancın tahrip edilmesi gerektiğini söyledikten sonra, İslamî esasları nakil ile değil, akıl ile anlamayı bir metod haline dönüştürmüş Vehhabî, Selefî anlayışının temsilcisi olan 'Abduh Ekolü'nün hakim kılınması halinde, dinlerarası diyaloğun oldukça kolaylaşacağını ifade etmektedir.' [3]

Karaman'ın bu tahrifatçılar arasında en çok etkilendiği isim ise, Yahudi Kökenli Leopold Weiss'tir.

Müslüman olduğunu söyleyerek 'Muhammed Esed' adını alan bu şahıs, 'Kur'an Mesajı' adlı bir meal tefsir yazarak Müslümanlara dinlerini öğretmeye kalkabilmiştir.

Bu şahısla ilgili Ali Eren'in 'Sonradan Müslüman oldu görülen niceleri var ki, aslında Müslüman olmadığı halde öyle görünmüşler. Onlar Müslüman görünmeye mecburdurlar, çünkü vazifelidirler. Esed'in Müslüman olmadan yaptığı yolculuklar, insanın aklına böyle şeyler getiriyor. Sanki İslam alemine hususi olarak gönderilmiş…' diye başlayan ve bu kanaatin haklı gerekçelerinin sıralandığı 'Muhammed Esed ve Kur'an Mesajı İsimli Meal-Tefsiri' başlıklı yazısı son derece mühimdir. Daha geniş bilgi edinmek isteyenlere bu makaleyi tavsiye ederiz.[4]

Biz burada şu kadarını söyleyelim ki, M. Esed mucizeleri açıkça inkar eden, Kur'an'daki kıssalara 'efsane' diyen, Yahudi ve Hıristiyanların da cennete gideceğini iddia eden ve bu son söylemiyle de dinlerarası diyalogun fikir babası konumunda olan son derece tehlikeli bir şahıstır.

Süleyman Ateş'ten Fethullah Gülen'e, Y. Nuri Öztürk'ten Mustafa İslamoğlu'na kadar dini tahrif adına kim ne söylüyorsa, bütün hepsinin arkasındaki isim, yine M. Esed'dir.

Esed'in, Karaman üstündeki tesirini gösteren en açık delillerinden biri de, onun kitaplarından birini (Yolların Ayrılış Noktasında İslam) Türkçeye tercüme etmiş olmasıdır.

Yine Karaman, İslam'da reformun ve tarihselciliğin hararetli savunucularından, Pakistan kökenli Fazlurrahman hakkında -bazı endişelerini de ifade etmekle beraber- 'İslam'ı yeni bir anlayış ve yorum ile çağın Müslümanlarının, hatta insanlığın hayatına yeniden kamil bir şekilde sokmak için gösterdiği gayreti takdirle karşıladığını' söyleyebilmiştir.[5]

Karaman, 2017 yılında Pendik Belediyesinin desteği ile Muhammed Abduh konulu bir kitap da çıkarmıştır.[6]

Keza o, Reşid Rıza'nın Ehl-i Sünnet'e saldırı niteliğindeki 'El- Muhaverat'ül Muslih ve'l Mukallid' isimli kitabını 1974 senesinde 'İslam'da Birlik ve Fıkıh Mezhepleri' adıyla Türkçeye tercüme etmiştir.

Bu kitapta, 'mezhepsizlik' ideolojisinin dolaylı bir propagandası demek olan 'mezheplerin birleştirilmesi' fikri işlenmektedir ki bunun büyük bir dalalet olduğu açıktır.

Buraya kadar ortaya konan deliller, H. Karaman'ın hangi tahrifatçı ve reformistlerden etkilendiğine dair yeterli bilgiyi vermektedir.

II- H. KARAMAN'IN MUHARREF DİN MENSUPLARININ DA KURTULMUŞ OLDUĞU İNTİBAI VEREN BEYANLARI

Karaman'ın akaid ihlali anlamına gelen en tehlikeli ameliyelerinden biri, muharref din mensuplarının, Allah'a ve ahirete inanıp iyi işler yaptıkları takdirde kurtuluşa erecekleri yönündeki fikirleri seslendirmekte bir beis görmemesidir. Bu, İslam'ın altı iman şartını Yahudi ve Hıristiyanlar için ikiye indirmek demektir.

Onun bu yöndeki sözlerine bazı misaller verelim:

'Bütün insanların Müslüman olmaları; dinin, Kur'an'ın hedefi değildir.' [7]

'Müslümanların çoğu Peygamberin bütün din saliklerini İslam'a çağırdığına inanırlar.' [8]

'Peygamberimiz 'Yahudiler mutlaka Müslüman olsun demiyor. Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun' demiyor.' [9]

'Kur'an-ı Kerim'de ehl-i kitapla ilgili devamlı vurgulanan şey, Allah'a iman, ahirete iman ve amel-i salihtir. Burada Peygambere iman edin demiyor…' [10]

Görüldüğü gibi burada Kur'an'daki ayetlerin bütünlüğüne bakmadan, ehl-i kitapla ilgili binden fazla ayeti incelemeden, bunların nüzul sebebine dikkat etmeden, Müslümanlar için altı olan iman şartı, Yahudi ve Hıristiyanlar için ikiye indirilmektedir. Haşa, Cenab-ı Hak Kur'an'da insanlara çifte standart uyguluyor mu denmek istenmektedir?

Bu korkunç bir yaklaşımdır.

Karaman, bu itikadî ihlal anlamına gelen görüşlerine şiddetli itirazlar olunca, Yeni Şafak Gazetesindeki köşesinde cevap verme ihtiyacı hissetmiş ve sözlerinin arkasında durarak, İslam'da, başını M. Abduh ve R. Rıza'nın çektiği (!), Bakara: 62'nin tefsiri sadedinde Hz. Peygamberden (s.a.v.) sonra yaşayan ve Müslüman olmayanların da Allah'a ve ahiret gününe inanmaları ve iyi amel işlemeleri halinde kurtuluşa erebilecekleri yönünde bir görüş olduğu fikrini yinelemiş ve 'Ben bu görüşü benimsediğimi söylemedim ve savunmadım, yalnızca naklettim ve delillerini verdim. Ayrıca bu görüşün de savunulabileceği kanaatindeyim.' diyebilmiştir. [11]

Karaman'ın; M. Abduh ve R. Rıza'nın, ehl-i kitabın Allah'a ve ahiret gününe inanmaları ve iyi amel işlemeleri halinde kurtuluşa erecekleri yönündeki görüşlerini ortaya attıktan sonra bunları savunmadığını söylemesi büyük bir tutarsızlıktır. Kaldı ki, Polemik Değil Diyalog kitabında geçen 'Kur'an-ı Kerim'de ehl-i kitapla ilgili devamlı vurgulanan şey, Allah'a iman, ahirete iman ve amel-i salihtir. Burada Peygambere iman edin demiyor…' ifadesiyle Hz. Peygamberi (s.a.v.) devre dışı bırakarak kurtuluşun mümkün olabileceği fikrini zaten kendisi de seslendirmiş olmaktadır.

Bu durum, altı iman esasından 'verusulihî'yi, yani 'peygamberlere iman' şartını alenen dışlamak anlamına gelmektedir.

Dolayısıyla bu cümleler bir kere daha Karaman'ın çelişkili bir fikir dünyasına sahip olduğunu göstermektedir. Çelişki bir yana, burada açık bir akaid ihlali vardır. Ne demek yani Kuran 'Peygambere iman edin demiyor'…

Belli ki bu şahıs, ya Kuran'ı iyice araştırmadan, ayetlerin bütünlüğüne bakmadan ya da keyfine öyle geldiği için konuşuyor.

Kuran nasıl olur da Hz. Peygambere (s.a.v.) imanı şart koşmaz? Sadece şu ayetin mealini vermekle iktifa edelim:

'Eğer onlar (Yahudi ve Hıristiyanlar) böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.' (Bakara: 137.)

Bu hususta Tevbe: 29. Ayet de mutlaka incelenmelidir.

İnsan inandığı bir fikri savunur. Karaman'ın 'Savunmadım ama savunabilirim' demesi, takip ettiği istikametin belirsiz olması anlamına gelir. Böyle tutarsız bir tavır 'ilim adamı', 'İslam davetçisi' iddiasında olan bir kişiye yakışır mı? Hiçbir Müslümanın -hele de kendini İslam davetçisi konumunda gösteren birinin- akaid ihlali yapma hakkı yoktur.

(Dinlerarası diyalogcuların istismar ettiği, Karaman'ın da onların etkisinde kalarak gündeme taşıdığı Bakara: 62. Ayetin nasıl anlaşılması gerektiğine dair bir yazıyı inşallah müstakil olarak yazıp okuyucularımla paylaşmayı düşünüyorum.)

O, yine böyle arızalı bir muhakeme mahsulü olarak, 'Polemik Değil Diyalog' adlı kitapta, 'Meryem'in oğlu İsa Allah'tır diyenler kafir olmuşlardır' (Maide: 17.) ayetine rağmen, 'Bugün bazı Hıristiyanların Allah'ın oğlu ifadesinden maksat, Allah'ın rahmetidir' diyebilmiştir.

Merhum ilahiyatçı Prof. Dr. Ali Murat Daryal, bunu ve devamındaki yukarıda yer verdiğimiz diğer bazı cümleleri bir TV programında adı geçen kitaptan okuduğunda, program sunucusu Fatih Altaylı bile 'İnanılacak bir şey değil, Hayrettin Karaman'ın yazması hiç inanılacak bir şey değil' diyerek şaşkınlığını dile getirmiştir.[12]

Tüm bu deliller ve burada zikredemediğimiz daha niceleri, Karaman'ın tahrifatçıların tesirinde kaldığının, bu sebeple de akaid ihlalleri yaptığının açık ispatıdır.

Hal böyleyken bu şahıs maalesef Türkiye'de adeta bir 'fetva makamı' gibi kabul edilmektedir.

Ne hazindir ki Diyanet bile onun fetvalarına itibar etmekte, onu -özellikle fıkıh sahasında- otorite kabul etmektedir. II. Din Şûrasıyla faaliyet kapsamına alınan d. diyalog faaliyetleri açısından bakıldığında da yine Diyanet'le H. Karaman'ın görüş birliği ortadadır.

Buna ilave olarak onun diğer birçok kesim tarafından da 'zamanın müçtehidi' kabul edilmesindeki vahamet ve fecaati, önceki yazımızda olduğu gibi bir kere daha siz kıymetli okuyucularımızın takdirine bırakıyorum.

[1] İslamî Uyanışın Öncüleri, Toplum ve Bilim Dergisi; 1985, sayı: 29-30.

[2] Mehmet Oruç, 'Abduh Ekolünün Reformist Fikirleri' 24.03.2010, Türkiye Gazetesi. Yazıya şuradan ulaşılabilir:

http://www.mehmetoruc.com/detay.asp?m=1823

[3] Aynı makale.

[4] Yazıya şuradan ulaşılabilir:

https://dintahripcileri.com/muhammed-esed-ve-kuran-mesaji-isimli-meal-tefsiri/

[5] İslam ve Modernizm: Fazlurrahman Tecrübesi Sempozyumu, 22-23 Şubat 1997, İstanbul.

[6] 'Ummana Dökülen Irmaklar 6 - Mehmet Akif Ersoy'un Dost Çevresi - Muhammed Abduh' Prof. Dr. Hayrettin Karaman, 2017, Pendik Belediyesi. Bu kitabın, bir müddet Abduh'un etkisinde kalan M. Akif'in anısına yazılmış olması, ne Abduh'u ne de Karaman'ın Abduhçuluğunu temize çıkarmak için kullanılamaz.

[7] Polemik Değil Diyalog, s: 41.

[8] A.g.e., s: 35.

[9] A.g.e., s: 35.

[10] A.g.e., s: 37.

[11] Hayrettin Karaman, 'Necat (Ahirette Kurtuluş) Konusunda Bir Tartışma', 22 Ağustos 2008, Yeni Şafak. Yazıya şuradan ulaşılabilir:

https://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettin-karaman/necat-ahirette-kurtulu-konusunda-bir-tartima-12421

[12] İlgili videoya şuradan ulaşılabilir:

http://www.akkalemler.com/hayrettin-karaman-in-yazdiklari-saskina-cevirdi-haber-29721