Bakmayın siz öyle televizyonların, radyo ve sosyal medya meydanlarında sayısız anket şitketlerinin arzı endam ediyor olmalarına. Bir çoğunun ehliyet ve liyakatten yoksun oluşu ve bir çoğunun da kısmi bir bedele tekabül ediyor olması dolayısıyla halkın inisiyatif ve kararı net ve doğru şekilde dile getirilmemektedir.

Bakmayın siz öyle televizyonların, radyo ve sosyal medya meydanlarında sayısız anket şitketlerinin arzı endam ediyor olmalarına. Bir çoğunun ehliyet ve liyakatten yoksun oluşu ve bir çoğunun da kısmi bir bedele tekabül ediyor olması dolayısıyla halkın inisiyatif ve kararı net ve doğru şekilde dile getirilmemektedir.

Bir iki namuslu ve işini hakkıyla yerine getirmek isteyenlerin de çeşitli sebepler dolayısıyla seslerinin kısık olması, meydanın kimlere kaldığını sizlerin çok daha net tespit ve teşhis edeceğinize dair zerrece kuşku taşımıyorum.

Halkın gerçek ve samimi tepkileri hep saklandı, gizlendi ve ya algıları ile oynanmış halkın tercih, teveccüh ya da muhalif oluşunun boyutları çok çeşitli atraksiyonlara tabi tutulmuş ve bir takım egemen güçlerin istek ve taleplerine uygun rakamlar gerçek diye pazara sürülmüştür.

Ancak geldiğimiz noktada mızrağın çuvala sığmaması dolayısıyla kimilerinin canhıraş kıvırmaları ve çeşitli hamleler yaparak var olanı bambaşka bir kisveye bürüme çabaları bir sonuç vermenin çok ötesinde beyhude uğraşlar arasındadır.

Ancak, piyasada kendisini anket şirketi, gazeteci, yazar ve hele hele akademisyen diye pazarlayan kimi şarlatanların algı operasyonlarına aparat oluşları gözden kaçan şaklabanlıklar cinsinden değildir. Bütün bu onur kırıcı eylemlerin gerekçesinin üç beş kuruşluk bir meta olduğunu hesaba katarsak, bulantının boyutlarını da anlamlı şekilde saptamış oluruz diye düşünüyorum.

Bir anket şirketinin sözcüsü elde ettiği verileri, bir takım parti ya da kuruluşların lehine yorumlama hakkına sahip değildir. Hele hele soruları yönlendiren sorular kabilinden hazırlamaya ve böyle tevdi etmeye hiç hak yoktur. Böyle bir davranışın ahlak, ilke, edep ve elbette mesleğin kendisine ihanetin daniskasıdır.

Bir takım verilere akıl almaz yaklaşım sergileyip bambaşka çıkarımlar yaparak üç kuruşa yüz üç takla atan gazeteci müsvettelerine dair hangi yakıştırlayı yapsam eminim cuk oturacaktır. Dolayısıyla bu müsvettelere dair zaman israfına girecek son kişiyim.

Olayın bir de akademisyen, yani bilim adamı diye tanımlanan cins bir türedi kitlesi var ki ''damar yok ki çatlasın '' tespit ve saptamasının son derece yakışık düştüğü çirkin, şekilsiz, absürt, amorf ve daha bir sürü benzeri tanımlamaların hepsini bünyesinde barındırmış nev-i şahsına münhasır şarlatanlardır.

Bütün TV ekranları bu tip şarlatanların diledikleri gibi at koşturdukları bu süreç, hem ülke ve hemde halkın geleceğinin bozuk para gibi harcandığı ve dolayısıyla olayın farkında olan bir avuç aydın, sorumlu ve vicdan ehlinin yüreğini tırmalayıp parçalayan sürecinde kendisidir.

At ile it izi bir kenara, at ile itin birbirine karıştığı, hakkın batıl ve batılın hak diye takdim edildiği, kimin bizden kimin karşı tarafta ve hatta kendimizin dahi nerede ve nasıl bir iman ve inanç üzerinde olduğumuzu tespit edemediğimiz kaotik bir sürecin içerisindeyiz.

''Su bulanmadıkça durulmazmış.'' atasözünden hareketle kendimize bir avuç teselli ikramiyesi hasad edelim derken, kantarın topuzunu bir gram kaçırma lüksümüzün olmadığı biliç ve sorumluluğu, iki adım geri atışımızın ana gerekçesi durumundadır.

Hülasa !

İzzetli, onurlu, şerefli, vicdanlı ve elbette sorumlu insanların izansız, vicdansız, ahlaksız ve sorumsuz insanların hoyratça hareket etmelerine izin vermemesi, taşıdıkları değerlerin üzerlerine yüklediği en birincil vazifeleri arasındadır.

Allah'ım ! İçimizde ki beyinsizler yüzünden bizleri de helak eyleme