“Memleketinize hoş geldiniz”

Mehmetçik İdlip’te…

Suriye’de barış Türk askeriyle ancak mümkün olabilirdi ve nitekim bu anlayış realize edilmeye başlandı. Zira bu bölge Osmanlı havzasıdır. Türkiye’nin müdahil olmasıyla kalıcı ve sürdürülebilir sulh temin edilebilirdi. Bölge halkı buna çoktan müdrikti. Bölgeyi tekrar tanzim etmek isteyen ve hudutları güncellemek hedefinde olan sömürgeci ülkelerin idaresi de buna iki defa müdriktir.

Bölge halkı Türk askerinin orada barışı tesis edeceğine kanidir. Nitekim İdlip/Daret izze kazasında 13 Ekim 2017 Cuma günü namazı müteakip halk Türk askerine sevgi gösterisinde bulunmuştur. Milliyet gazetesinin haberine göre halk, “Memleketinize hoş geldiniz”, “Fatihin torunları ülkenize hoş geldiniz”, “Merhaba Türk kardeşlerimiz” şeklinde Türkçe-Arapça pankartlar taşımışlar.

İfadeye dikkat ediyor musunuz?

“Memleketi-miz” denilmiyor, “memleketi-niz” deniliyor.

İdlip halkı konuşuyor. Türk askerine diyor ki, “burası sizin memleketi-niz”.

İdlip ahalisi Mehmetçik’e “bize sahip çıkın” demek istiyor.

Dikkat ettiniz mi? “Fatihin torunları” diyorlar Mehmetçiğe….

“Fatihin torunları memleketi-nize hoş geldiniz” diyorlar İdlipliler.

Lütfen dikkat; “Fatihin askerleri” diyorlar.

Çünkü Fatih ile aynı inancı paylaşıyor İdlipliler.

Çünkü İdlipliler biliyorlar ki, Fatih Sultan Mehemmed Han, sevgili peygamberimizin medhine mazhar olmuş bir hakandır.

Çünkü İdlipliler biliyorlar ki, “Türk” demek “Müslüman” demektir.

Zira Suriyeliler biliyorlar ki, o topraklarda yaşayanlar Anadolu’nun ayrılmaz insanlarıdır.

Zira bilinmektedir ki, Suriye denilen coğrafyanın ortaya çıkışı, Birinci Dünya Savaşında İttihatçı siyasetinin menfur bir neticesi ve daha sonra İttihatçı artıklarının ihmalleridir.

“Fatihin torunları memleketi-nize hoş geldiniz” pankartlarıyla hoşmedî edilen Mehmetçiğimizin İdlip’e girmesine muhalefet edenler kimlerdir?

Günümüzde Mehmetçiğin Suriye ve Irak’ta sulhu temin etmesine matuf çalışmalarına soğuk bakan çevreleri herkes biliyor ve görüyor.

Ben burada bunların beslendikleri kaynakların birinden söz etmek istiyorum.

1930’lu yıllarda Edirne milletvekili olan Şeref Aykut’un ifadelerine bakalım.

1936 yılında yayınlanan “Kamalizm” isimli kitabında Şeref Aykut diyor ki,

“Zalim ve kan içen sultanların ve padişahların Türk’ün anlamadığı bir dil ile yazılmış kitaplardan hükümler çıkararak, halka yuttura yuttura bu güzel yurdu, bu uçmakları imrendiren vatanı baykuş yuvasına çevirmişlerdir”.

Gördünüz mü, 1930’lu yıllarda milletimizi temsilen mecliste bulunan Edirne milletvekilimizin “tespitlerini?”.

Suriye halkının hafızalarındaki Fatih Sultan Mehemmed Han, Şeref Aykut’a göre “kan içi sultan”.

Cuma namazından çıkan İdlip ahalisi de Mehmetçiğin “din kardeşi”. Şeref Aykut’a (ve onun haleflerine) bakılırsa Suriyeliler “Araptır” ve Türklerle hiçbir bağlantıları yoktur.

Şeref Aykut ve günümüzde gittikçe marjinalleşen bu azınlığa göre, Türk milleti “hiç anlamadığı bir dille yazılmış kitaba inandırılmaya zorlanmıştır”.

Türk milletinin “anlaması” için 1932 yılında ezan “tercüme” edilmiştir. Ezanın Türkçeye çevrilmesinin “maksadı” Türk milleti, ezanın anlamını anlasın ve anladığı için Camiiye koşsun diye öyle mi?

1932 yılından itibaren camiler doldu ve taştı değil mi?

Yıkılan, maksadı dışında kullanılan ve satılan camiler, Türkçe ezan ve Türkçe ibadet tatbikatının bir sonucu öyle mi?

Dedik ya, halâ bu teraneyi, gittikçe marjinalleşse de gündeme getirenler var.

1950’ye kadar milletimiz bunlara tahammül (mecburî tahammül) etti. Zira 1923-1946 arası yapılan seçimler göstermelikti. 1950’de milletimiz, 27 sene kendisine reva görülen baskı ve tahakküme sandıkta cevap verdi ve Türkçe ezan hatası başta olmak üzere din, dil ve tarih sahasında rehabilitasyon başladı.

Şeref Aykut’un “Kamalizm” isimli kitabında daha başka nice “tespitler” var.

Mesela şu ifadeler Aykut’a aittir; İslam dini tam Araba yakışan bir dindir”. Şeref Aykut’a ve günümüzdeki marjinal haleflerine göre Suriye’deki insanlar “başka bir dindendir”.

Bu kafaya göre “Suriye’de Türk askerinin ne işi var?”

Şeref Aykut ve takipçilerinin zihniyetine göre, Türkiye, misak-ı milli hududundan dışarıyla asla ilgilenmemelidir. Türk milletinin “zorla Müslüman yapıldığını” iddia eden bu zihniyetin Misak-ı milliyi de ne kadar bildikleri şüphelidir.

Türkiye’de, azınlıklar (kendini öyle hissedenler) dahil herkesin yaşamaya hakkı vardır. Yaşamak isteyen ve bölücü olmayan herkese milletimizin sinesi açıktır.

Ancak, azınlıklar veya kendisini Türk milletinin temel değerlerine yabancı hissedenler haddini bileceklerdir.

Suriye kardeşlerimiz!

Acınız, acımızdır.

Değerleriniz, değerlerimizdir.

Vatanınız, vatanımızdır.

Memleketiniz, memleketimizdir.

Biz, bir bütünüz.