Amerika’nın Irak’tan çekilmesiyle aynı zaman rastlayan Suriye iç savaşıyla

Amerika’nın Irak’tan çekilmesiyle aynı zaman rastlayan Suriye iç savaşıyla Suriye ve Irak’ta baş gösteren istikrarsızlığın birçok ülkenin katıldığı müdahalelerle yayılarak devam ettiği şu günlerde Ortadoğu’ya hiçbir zaman kayıtsız kalmamış ve müdahil olmakta öncü olmuş olan İngiltere ve İsrail’in olanlar karşısında neredeyse sessizliğe bürünmüş olmaları çok manidar.

Önce bugünkü duruma nasıl gelindi, kısa bir özetleyelim
Amerika Irak’tan çekilirken ülkeyi fiziken olmasa da siyaseten üç farklı yapıya bölerek istikrarsızlığın tohumlarını atmıştı. Güneyde Şiiler, kuzeyde Kürtler ve diğer kalan yerlerde de Sünnilerin hakimiyeti vardı ve İran’ın müdahil olmasıyla dengenin Şiilerden yana değişeceği muhakkaktı.
Kürt yönetimi bunu görmüş ve Türkiye’ye katılmaktan bahseder olmuştu. O dönemlerde Barzani’nin demeçlerini hatırlarsak bu o kadar barizdi ki, Kürt bölgesinde Türkiye ile entegrasyon yapılması yönünde bir referandumun yapılması bile gündeme gelmişti.
Sonra aniden aylardır süren gösterilere müdahale etmeyen Suriye yönetimi gösterilere ateş açarak alenen iç savaşı fiilen başlatmış oldu. Kuşatmalar, katliamlar birbirini izledi. Suriye muhalefeti silahlı mücadeleye başlayınca Hizbullah ve Irak’ın işgalinden beri var olan ve Irak El-Kaidesi olarak bilinen bir örgüt olan DAEŞ de savaşa dahil oldu.
Hizbullah ve İran Esed rejimini ayakta tutmaya çalışırken DAEŞ Esed rejimi hariç herkesle savaşıyor görünüyordu. Birdenbire güçlenen ve parasal kaynakları ele geçiren örgüt Irak üzerinde de yeni cepheler kazanmaya başladı. En önemlisi de Kürt yönetimi kontrolünde olan bölgeleri ele geçirmesi oldu.
Bu arada Irak’ta Şiiler iktidarlarını sağlamlaştırmış ve Amerika’nın bıraktığı boşluğu İran doldurmuştu.
Türkiye’nin bölgede güçlenmesinin önünü kesmek isteyenler Kuzey Irak’ta Türkiye’ye katılmak isteyen yönetimi DAEŞ ile terbiye ederken, Suriye’de de PYD vasıtasıyla Türkiye’yi kuşatma altına almaya başladılar.
Başlangıçtan beri Suriye’de güçlü konumda bulunan muhalifler, PYD, DAEŞ ve Rejim tarafından kıskaca alınarak yok edilmeye çalışıldı.
Türkiye’nin son yaptığı hamlelerle Suriye’de mevzi kazanılması, oyunu kuranları rahatsız etmiş olacak ki ilgiyi başka bir yöne çekme ihtiyacı hissetiler. Yıllardır işgal altında tutulan Musul akıllarına geldi. Belki de Türkiye’nin kendilerinden önce müdahale etmesinden korktukları için Musul saldırısını masaya yatırdılar.
Şimdi hem Irak’ta hem de Suriye’de büyük bir belirsizlik hakim. Ortalık karışık. 1.Dünya Savaşı’ndan beri bu bölgede söz sahibi olan İngiltere ve Vaadedilmiş Topraklar’ı elde etme amacındaki Israil ise herkesi sahaya sürerek geri planda kalmayı tercih ediyorlar.
Peki, İngiltere’nin artık güçsüz olduğu, İsrail’in de karışmak istemediği için sessiz kaldıklarına mı inanmalıyız?
Aksine senaryoyu yazanlar, oyunu kuranlar geri planda, oyuncular da sahnenin tam ortasındalar. Amaç Türkiye’ye içte ve dışta zayiat verdirebilmek. Bunun kimin tarafından yapıldığının bir önemi yok. Onlar açısından Türkiye hem Suriye’de hem de Irak’ta kaybetmeli ve İsrail’in gelecek emellerinin önündeki bir engel olma konumundan çıkarılmalı. PKK ile başaramadıkları zayıflatma girişimlerini komşusu olan ülkelerdeki savaşlarla gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
İçerde ise Türkiye’nin kayıplar vermesini bekleyen ve bunu iç huzursuzluk malzemesi yapmak isteyen gönüllü çakallar zaten mevcut.
Bilmedikleri ise şu…
Onların bir planı varsa Allah’ın da bir planı olduğu ve göklerden gelen bir karar varsa ne yapsalar boş olduğu…