Şu sözde masal kitaplarındaki zihni yapı ile İstanbul sözleşmesindeki ana fikir arasında bir paralellik görüyor musunuz, görmüyor musunuz? 2011 yılında imzalanan İstanbul sözleşmesinin açtığı sosyal yaralar 2020’de fark edilmiş! Halen düzeltecekler!

Şu anda uygulanmakta olan başkanlık sisteminde 16 adet bakanlık var.

Sadece iki bakanlığın isminin önünde 'Milli' ifadesi mevcut. Biri Milli Eğitim Bakanlığı diğeri Milli Savunma Bakanlığı.

'Milli' kavramı orijinallik göstergesidir. 'Bize ait' demektir.

'Bize ait' demek, bizi diri tutan ve mevcudiyetimizin devamını sağlayan değerler anlamına gelir.

Şimdi bakalım Milli Eğitim Bakanlığı ne kadar 'bize ait'?

1949'da ABD ile imzalanan ve halen devam etmekte olan Fullbright anlaşması ayrı bir bahistir.

Görüldüğü kadarıyla Fullbright anlaşması 'içselleştirilmiş'.

Kimse şikayetçi değil.

Baksanıza parti kuranlar önce ABD'ye giderek 'icazet' almayı hiç ihmal etmiyorlar.

Deniz Baykal'ın AK Parti'nin ilk kurulduğu tarihlerde söylediği şu sözü hiç unutmam:

'Ehl-i sünnet tıraşıyla gittiler Amerikan tıraşıyla geldiler'.

Deniz Baykal'ın bu tespiti doğruydu fakat kendisinin ne farkı vardı acaba?

Anlatmak istediğim Fullbright değil.

Adı 'milli' olan fakat uygulamalarında ne kadar 'milli' olduğu tartışılan fakat 'milli' olmaya çalıştığını veya öyle bir irade gösterir gibi olduğunu ifade edebileceğimiz bu kuruluşun sorumluluğunda olan kesimi ilgilendiren bir masal kitabı skandalı ortaya çıktı.

'Gül ve Düşün' isimli bir masal kitabı kaleme alınmış.

Bu kitap 4 baskı yapmış.

Son baskısı 2017'de yapılmış.

Çocuklarımızın beyinlerinin inşa edildiği 'aparatlardan' biri olan bu masal kitabındaki şu ifadelere bakınız:

'Kurnaz tilkinin aklından neler geçmişti acaba? Aklını tomografik süzgeçten geçirsek fena mı? Boz ayıdan çok çektim, öyle bir şey başına getireyim ki ömrü boyunca unutmasın. En iyisi tecavüz! Boz ayı, kurnaz tilkinin aklından geçirdiği şeytanlık dürtülerini hissetmiş, ama ne fayda. Japon yapıştırıcı ile yere yapıştırılmış gibi sıkışıp kalan Boz ayının son çırpınışları da yarar getirmemiş. Kurnaz tilki boz ayının arkasına geçmiş ve çirkin emellerine kavuşmuş. Boz ayının da bakireliği son bulmuş. Gerdekten çıkmış damat misali gibi, gerine gerine göğsünü kabartarak böğürtlenler arasından çıkmış, doğru kaya dibindeki dere boyuna, dere sığ ve derin değilmiş. Kurnaz tilki derede boy abdestini aladursun…'.

Şu ifadelere bakınız!

Tecavüzü idealize ediyor.

Bu kitap çocuklara hitap ediyor.

Tecavüzün idealize edildiği bu kitap dört baskı yapıyor.

Son baskısı 2017'de yapılmış ve 2020'nin ağustosunda bu skandal ortaya çıkarıldı.

Acaba şimdiye kadar kaç körpe beyin bu pespaye kavramlarla kirletildi?

Kaç çocuğumuzun hafızasına, tecavüzcülük bir intikam vasıtası olarak kazındı?

Çocuklarımız kimlere emanet?

Tecavüzü ballandıra ballandıra anlatan yazar nasıl bir zihnî yapıya sahiptir?

Nasıl bir ruha sahip ki tecavüzü idealize edebiliyor?

Sadece bu kadar mı?

Yukarıda pespaye satırların olduğu kısmını aldığım bu sözde masal kitabında bir de inancımızla dalga geçiliyor.

'Boy abdesti' ve 'bakirelik' istiskal ediliyor.

Her gün haber bültenlerinde yer alan tecavüz haberlerinin kaynağını arayanlar bu zihniyete baksınlar.

İnançlarımızın istiskal edilmesi bana İstanbul sözleşmesini hatırlattı.

Bu sözleşmede 18 yaş altındakiler için 'kadın' ifadesi kullanacak denilmiyor mu?

Ee öyleyse 'bakirelik' bu sözde masal kitabında tiye alındığı gibi İstanbul sözleşmesinde aynı zihnî yapı yok mu?

İstanbul sözleşmesinde 'namus' kavramının kökünden kazınması gerektiği de ifade ediliyordu.

Bu sözde masal kitabındaki zihni yapı ile İstanbul sözleşmesindeki ana fikir arasında bir paralellik görüyor musunuz, görmüyor musunuz?

2011 yılında imzalanan İstanbul sözleşmesinin açtığı sosyal yaralar 2020'de fark edilmiş!

Halen düzeltecekler!

'Gül ve Düşün' isimli sözde masal kitabındaki bu hezeyanlar sadece tespit edilebilenler.

Yeni bir skandal daha çıktı daha sonra.

'Keloğlan Ak Ülke' isimli bir başka sözde masal kitabında manevi değerlerimizden Hızır 'tecavüzcü' olarak tasvir edilmiş.

Bu pespaye sözde masal kitabında ilgili kısım şöyle:

'Baygın kızın ırzını lekeledi. Sonra oturdu, kızın başucuna. Onun ayılmasını bekledi. Kız ayılınca da: 'Bunu ağabeyine söylersen gebe kalırsın' diyerek birden yok oldu. Hızır her gün gelerek 'seni ağabeyine söylerim' diye korkutup onun koynuna giriyordu. Bir gün Hızır dedi ki 'artık sen benim karım oldun. Karnında bir erkek çocuğum var. Yakında doğacak. O doğunca ağabeyinin avdan döndüğü yola bırakacaksın. Avdan gelirken çocuğu bulacak, kucaklayıp getirecek. Bacım al, bu çocuğu bir ninni söyle, ak sütün aksın; emdir; büyütelim. İkiyken üç olalım, diyecek.'

2011 yılında imzalanan İstanbul Sözleşmesiyle toplumun değerlerini alt-üst edip, 'partner' kavramıyla nikahsız birlikteliği bu topluma 'kakalayacağınıza' milli değerlerimizi anlatsaydınız keşke.

2002 yılında söz verilen 2014'de uygulamaya başlanan eşcinsellere 'yasal güvence' sözü verilip, 2011'de İstanbul sözleşmesiyle eşcinselliği idealize etmeyi ne zaman durduracaksınız?

Bu masal kitapları İstanbul sözleşmesinin türevleridir.

Bizim milli değerlerimizden biri olan Hızır aleyhisselamı 'tecavüzcü' olarak anlatan bu sözde masal kitabıyla bu ülkede tecavüzcü azalır mı artar mı?

Her gün haber bültenlerinde bu artış görülmüyor mu?

Yol yaparak, köprü yaparak milli olunmaz.

Keşke yol ve köprü yapacağınıza ahlaklı, karakterli ve sahih inançlı insanlar yetiştirmek üzere yatırım yapsaydınız

Madem yapamadınız/yapmadınız bari engellemeseydiniz.

Memur kafasıyla ahlaklı ve karakterli insan yetiştirilmez.

Kızılay'dan veya devletten illegal yollarla bilmem ne vakıflarına aktarılan 'hırsızlama' paralarla karakterli ve ahlaklı gençler yetiştirilmez.

Elinizde yetkileriniz varsa, bu ülkenin geleceği olan gençlerin ahlaklı ve karakterli olması için elinizden geleni yapacaksınız/yapmalısınız.

Bu ülkenin gençliğini karakterli ve ahlaklı yetiştiren kuruluşlar varsa onlara sırf siyasi mülahazalarla kimse engel olmamalıdır.

Aksi takdirde tecavüzlerin idealize edildiği masal kitaplarıyla millilik vasfımız tuz-buz olur.

Manevi değerlerimiz darmadağın olur.

İktidarlar gelir-geçer.

Milletimizin geleceği milli değerlerle donanmış ve dünyayı doğru okuyan bir gençlik ile mümkündür.

Sizin bunlara vaktiniz olmayabilir.

İhaleler ve kazanacağınız paralar vardır sizin.

Siz paralarınızı kazanmaya devam edin.

Bu ülkede karakterli ve ahlaklı gençler yetiştirmeye azmetmiş kuruluşlar vardır ve kıyamete kadar da olacaktır...

Vesselam.