Cumhuriyet ile yaşıt olan ve yüz yıllık mazisi olan bu parti niye yüzde 20-25 bantını geçemiyor? Son seçimlerde hafifçe sağ tarafa doğru biraz eğilmesine ve “millet” adı verilen bir ittifaka rağmen yüzde 25 oranında oy alabildi.

'Mağlup yetimdir' diyorlar.

Öyle mi gerçekten?

Benim buna itirazım var. Şöyle ki;

'Yetim' ifadesiyle yapayalnızdır denilmek isteniyor.

Son seçimlerde Millet İttifakı ve bu ittifaktaki bileşenler için kullanıldı bu deyim.

Bence 'mağlup yetimdir' ifadesi makyalavist bir söylemdir. Yani Batı'ya ait bir kavram. Menfaate dayalı bir birlikteliği karakterize eder.

Gerçi bizimkiler son 150-200 yıldır Batılı olmak için atmadıkları takla kalmadı. Her yönüyle Batılı olmayı benimseyenler için 'mağlup yetimdir' deyimi 'tanıdıktır'.

Ben ve benim gibi sosyal ve kültürel değerlerimizi merkeze alarak teknik yönden Batı'dan alınması gerekenleri, 'gerektiği kadar' almayı şiar edinenler için bu kavram geçerli değildir.

Şundan dolayı:

Bana/bize göre yola birlikte çıkılır. Mücadele birlikte yapılır. Yarış beraberce icra edilir. Kaybedince ayrılmak hiç şık değildir.

Kazanınca 'iyi' kaybedince 'kötü' anlayışı tam bir makyalistliktir.

Bu girişi yapmanın sebebi bu günlerde yoğun şekilde tartışma konusu olan CHP ile ilgili birkaç kelam etmek için.

Ne olacak CHP'nin hali?

Cumhuriyet ile yaşıt olan ve yüz yıllık mazisi olan bu parti niye yüzde 20-25 bantını geçemiyor?

Son seçimlerde hafifçe sağ tarafa doğru biraz eğilmesine ve 'millet' adı verilen bir ittifaka rağmen yüzde 25 oranında oy alabildi.

İsimlendirmeye lütfen dikkat;

'Millet' ittifakı.

Millet İttifakının isim babası kim bilmiyorum ama amiral gemisi CHP olduğuna göre 'millet' isminin mimari CHP olmalıdır.

Halbuki kadim CHP kültüründe 'millet' kavramı yerine 'ulus' kelimesi tercih edilirdi. Son seçimlerde CHP'nin koordine ettiği Millet İttifakında 'ulus' kavramı tercih edilmedi. Atatürkçü söylem pek görülmedi. Siyasi yelpazenin en sağında olan partilerle muhafazakar eğilimli olan partiler de bu ittifakta yer aldı. Bu minvalde daha başka argümanlar da zikredilebilir.

Bütün bu gelişmeler CHP'nin sağa doğru bir hamle yapması veya kayması anlamına geliyor.

Fakat CHP'nin oylarında 'beklediği' kadar artış olmadı.

Gerek 14 Mayıs ve gerekse 28 Mayıs seçimlerinden sonra Millet İttifakının seçimi kaybetmesi üzerine CHP tartışmaların merkezinde yer aldı/almaktadır.

CHP ile ilgili tv kanallarında yorum yapan akademisyen, gazeteci ve yazarların bir kısmına göre CHP hakkında sağ cenahtan hiç kimse kanaat bildiremez.

Bu fikre asla katılmıyorum. İster sağ isterse sol tandaslı olsun fark etmez. Kaydadeğer, yapıcı ve orijinal değerlendirmeler yapan herkes dikkate alınmalıdır. Herkesi kendi mahallesine hapsetmek olmaz. Elbette herkesin mahallesi olacaktır. Ama mahalleler arasında irtibat olmalıdır.

CHP ile ilgili yorum yapan ve kendisini 'solcu' olarak tanımlayan bir gazeteci son seçimlerdeki yenilgi için 'Kılıçdaroğlu'nun sol yanı eksik' yorumunu yapmış.

Yani Kılıçdaroğlu partiye sol tandaslı takviye yapmadığından seçimde yenilgi mukadder olmuştur demek istiyor bu yazar.

Bir kısım partililer, CHP'nin 'yörüngeden çıktığından' hayıflanarak 'fabrika ayarlarına' dönmesi gerektiğini söylemekteler.

Bendeniz bu 'tespite de' katılmıyorum.

CHP'nin son on yılı hariç her zaman 'fabrika ayarında' berdavam idi. Aldığı oy oranı ortada.

Yani Kılıçdaroğlu dönemi dahil kısmen de Deniz Baykal döneminde CHP'nin milletimizin değerlerine 'yaklaşmaya' başladığını söylemek mümkündür.

Mesela başörtüsü meselesinde böyledir.

Hatırlayalım; Deniz Baykal döneminde başörtülü hanımlara rozet takılmıştı. Fakat aynı günlerde başörtüsü yırtan CHP'li kadınlar vardı.

Yani CHP zigzakglar çizerek ilerlemeye çalışıyor.

Tek partili dönemde CHP'nin iktidarda kalabilmesinin milli iradeyle ilgisi olmadığını söylemeye gerek yok.

O seçimler 'sanaldı' ve geride kaldı.

1945'den sonraki seçimler millet iradesinin tecellisi olarak kayıtlara geçti.

CHP 'fabrika ayarlarına' dönsün diyenler, bu partinin aldığı yüzde 25 oy oranını da kalmasını arzu edenlerdir. Hatta daha aşağıya doğru inmesi kuvvetle muhtemeldir.

Bence CHP'nin 'değişime' ve daha kucaklayıcı bir siyasi iradeye ihtiyacı var.

Mesela CHP grup başkanı Özgür Özel'in CHP başkanlığı meselesiyle ilgili olarak sorulan bir soruya verdiği cevaptaki şu ifadesi bana çok tuhaf geldi. 'Fedakarlık da yaparım'.

'Fedakarlık da yaparım' ifadesinden ne anlaşılabilir?

'Fedakarlık bile yaparım' olarak anlaşılmaz mı? Böyle anlaşılabilirse, ki başka türlü anlaşılması mümkün değildir bence. O zaman fekadarlığın, her zaman değil zaman zaman yapıldığı anlamına gelmez mi?

Bir oluşumda/siyasi partide o oluşumu oluşturanlar her zaman değil 'bazen' fedakarlıkta bulunuyorlarsa o partide 'mağlubiyet yetimdir' anlayışı kaçınılmaz olur.

Her neyse bunlar mevcut durum tespitiyle ilgilidir. Bunları geçelim.

Daha önemli olan CHP'nin önümüzdeki mahalli seçimlerdeki performansıdır.

Belki merak ediyorsunuzdur 'CHP niye bu kadar alakadar ediyor beni?'.

Ben de biliyorum, CHP'nin cumhuriyetin ilk yıllarında yaptıklarıyla milletimizin büyük bir kısmının hafızalarında olumsuz etkisinin olduğunu.

Ama şunu da biliyorum, hiçbir evlat babasının yaptıklarıyla yargılanamaz.

Hani şimdilerde sürekli söyleniyor ya; 'değişim, değişim'.

CHP'de 'değişim' olduğunu veya olmaya 'meyyal' olduğunu düşünüyorum.

Zihinlerde şöyle bir algının oluşmasını istemem. 'Benim siyasi tercihim CHP'dir' demiyorum/demedim.

Şahsen siyasi tercihlerin konjontürel olduğunu düşünürüm.

Siyasi tercihler bana zamana ve zemine göre değişebilir. Her zaman söylediğim gibi ben 'seçmenim'. Siyasi partileri tartarım, değerlendiririm ve tercihimi yaparım.

Partizan değilim,

Fanatik değilim.

Günümüzün tartışma konusu CHP olduğundan dolayı bu partiyi gündeme taşımak istedim.

Şahsen ben bir seçmen olarak CHP'nin 'helalleşme' hamlesini çok değerli bulmuştum ve bulmaya devam ediyorum.

Tabii CHP vatandaşı 'okuyabilirse' ve ikna edebilirse.

Mesela 'CHP fabrika ayarlarına dönmeli' diyenler var.

Şayet CHP yönetimi bu sese kulak verirse en son seçimde aldığı yüzde 25 oyu önümüzdeki seçimlerde rüyasında bile göremez.

Evet, net olarak söylüyorum rüyasında bile göremez.

CHP'yi savunan veya savunduğunu söyleyen bir akademisyen/yazar şöyle diyor: 'Kılıçdaroğlu'nun sol yanı eksik'.

Bunu söyleyenler ülkemizde sol tandaslı siyasi oluşumların demokratik sisteme geçtiğimizden beri marjinal kaldığını niye görmezler?

Nasıl göremezler, anlamakta güçlük çekiyorum.

Bakın size halkın bakışıyla 'sol' meselesini bir cümleyle anlatayım:

'Solundan kalkmak', 'sol sol bakmak' gibi deyimleri duymuşsunuzdur.

Bu kavramlar olumlu ifadeler mi?

Halkımız 'sol' kavramını böyle değerlendirir.

Milletimizin değerlerini tanımayan, tanımak istemeyen ve tanıyamayan hiçbir siyasi yapı iktidara gelemez. Darbe dönemleri ve serbest seçimlerin yapılmadığı dönemler hariç.

Normal ve hakim teminatı altında yapılan seçimlerde milletimizin tercihi temel değerleriyle barışık olan siyasi yapılardır. Elbette ekonomik göstergeler bu tercihi tetikler.

Son olarak şöyle tamamlayalım.

'Ne olacak bu CHP'nin hali?' sorusunun cevabını yukarıdaki değerlendirmelerim bir özeti olarak şöyle ifade edeyim:

Milletimizle bütünleşmek masa başında ve içki sofralarında olmaz.

Kelime kurnazlıkları, heykel aşkı ve komedyen destekleriyle de olmaz.

Milletimizin dertleriyle hemhal olmak lazım.

Helalleşmeye hem yatay hem de dikey olarak yaymak lazım.

Ülkemizde bütün siyasi partiler milletimizin temel değerleriyle sorunları olmamalı ki, istismara vesile olmasın.

Biz seçmen olarak daha rantabil tercihlerde bulunalabilelim.

Vesselam…