BİR SORU İKİ CEVAP

Şu soru zaman zaman gündeme getirilir; Efendim kültürel sahada sol niye hakimdir? Veya soruyu şöyle soralım; Sağ niye kültürel sahada cılızdır veya yoktur?

Bu sorunun iki cevabı vardır bana göre;

Birincisi şöyledir; İki yarışmacı düşünün. Birinin ayaklarını bağlamışsınız diğerinin serbest. Bunları yarıştırıyorsunuz ve ayakları bağlı olana diyorsunuz ki, “niye yarışı kazanmadın?”.

Sağ cenah olarak ifade edilen tarafa “niye kültürde yoksunuz?” sorusuyla yukarıda ayakları bağlanmış yarışmacıya “niye yarışı kazanamadın?” sorusu farklı değildir

Meseleyi biraz açalım; Öncelikle ifade edelim ki, kültür meselesi devamlılık arz eder. Kültür ve irfan uzun bir safhanın tabii bir neticesidir. Kültürün merkezinde lisan vardır. Lisan ve alfabe birbirinin mütemmim cüz’üdür. Alfabesiz lisan hem mikrop kapmaya müsaittir hem de nisyana namzettir.

Şimdi hatırlayalım; Cumhuriyet’in ilk yıllarında ecdadımızın bin senedir kullanmakta olduğu ve Türk-İslam dünyasıyla müşterek bir kültür ve irfan zemini oluşturduğu İslam alfabesi (Arap alfabesi diyenler varsa da bu isimlendirme eksiktir) terk edildi. İslam alfabesi terk edilmekle sadece “alfabe” terk edilmiş olmadı. Bir milletin hafızası, müktesabatı, mazisi ve topyekün bütün mal varlığı terk edildi.

1928’de kültür ve irfan dünyamızda dehşetengiz tesirler meydana getiren bu olaydan dört sene sonra bu kültürel tahribatı alabildiğine derinleştiren başka bir travma yaşandı.

Bin yıldır kullanılmakta olan ve Türkçemize kazandırılmış olan Arapça ve Farsça kökenli kelimeler yasaklandı.

Tasavvur ediniz; insanların sadece ayaklarını bağlamıyorsunuz ayrıca ağızlarını da bağlıyorsunuz ve diyorsunuz ki, “niye kültürde yoksunuz?”.

Ben mazeret üretmiyorum. Tarihi vakaları tespit ediyorum.

Türkiye son 80-90 yıldır böyle zor ve fırtınalı bir vetireden (süreç) geçmektedir. Bu vetirenin başlangıcı 19. Asrın ortalarına kadar gider. Bu vetirenin tespiti iyi yapılır ve fotoğrafı tam olarak görülürse ayaklarımızı sağlam zemine basmış oluruz.

Burada şu hususu ifade edelim; Kültürde sağ cenahın nâmevcut olması konjonktüredir. Veya şöyle ifade ifade edelim; istisnaidir.

Zamana ihtiyacımız var.

Milletimiz kültürel sahada mevcudiyetini ispat edecektir ve etmeye meyyaldir.

Buraya kadar yapılan izah birinci cevaptı.

İkinci cevabımız şöyledir;

Batılı toplumlardaki sağ-sol kavramı (mefhumu) ile bizdeki farklıdır. Batıda sağ-sol kavramının özünde iktisadi anlayış vardır. Yani sosyo-ekonomiktir.

Sağ-sol kavramı bizde Batılı toplumlarda olduğu gibi değildir ve özünde sosyo-kültürel unsur vardır. Bu anlayışın da merkezinde inanç vardır. Yani İslamiyet etkilidir. Kur’an-ı Kerim’de “eshab-ı şimal (sol taife) ve eshab-ı yemin (sağ taife)” ifadeleri yer alır. Kıyamet günü amel defterinin sol taraftan verilecek olanlar vardır ki, bunlar zemmedilir (kötülenir). Amel defterinin sağ taraftan verilecek olanlar vardır ki, bunlar methedilir (övülür).

Sağ-sol kavramlarının kültürümüzde yerini ifade etmişken “amel defteri” kavramıyla ilgili önemli gördüğüm bir hususu burada ifade etmeliyim.

“Amel defteri” kavramı İslamî anlayışta; her ferdin mutlak hesap verilebilirliği prensibiyle ilgilidir. Yani her Müslüman, bütün davranışlarından mutlak suretle kendisi sorumludur ve bunun hesabını verecektir. Bu hesap işlemi, hem bu dünyada hem de kıyamet gününde olacaktır. Dünyadaki hesaplaşmada, belki gözden kaçan hususlar olabilir ama kıyamet gününde, dünyadaki her anımızın hesabı en hurda teferruatıyla verilecektir. Dolayısıyla her Müslüman tam ve mükemmel bir şekilde sorumluluk sahibidir.

Sonuç olarak son 80-90 senedir sağ cenah kültürel sahada yok değil önü devlet imkânlarıyla kapatılmış olan cenahtır. 1950’den sonra kısmî bir rahatlama var gibiyse de kısa periyotlarla irtikap edilen darbelerle frenlenmeye teşebbüs edilmiştir.

Fakat ne yapılırsa yapılsın milletimizin müktesebatı ve bu birikimin yeni kazanımlarla devamlılığı her hal ve şartta devam edecektir ve etmelidir.