Atarlı cümleler derken sadece racon içeren, kabadayı sözlerini kast etmiyorum elbette. Öyle ağzı dolu dolu küfürler etmekte mevzuya dâhil, sıkıntı yok. Zira mihmandarlığını lağım faresinden mütevellit amigoların ve yolcularının da radikal ve holiganlardan müteşekkil bir trenin gümbür gümbür olması lazım değil mi!?

Atarlı cümleler derken sadece racon içeren, kabadayı sözlerini kast etmiyorum elbette. Öyle ağzı dolu dolu küfürler etmekte mevzuya dahil, sıkıntı yok. Zira mihmandarlığını lağım faresinden mütevellit amigoların ve yolcularının da radikal ve holiganlardan müteşekkil bir trenin gümbür gümbür olması lazım değil mi!?

Eskiler, ağza biber sürmek cinsinden ürkütücü sabote girişimlerine başvurdukları zaman ve diyardan demir alalı haylice zaman oldu. Korku ve ürküntü ve elbette utanca dair haylice uzaklaşmış durumdayız. Dedik ya sıkıntı yok diye…

Dilediğimiz kadar atarlı münafıklık yapabilir, istediğimiz mevzu, konu ve kişiyi istismar edebilir, gerek ulvi ve gerekse ayyaş cümleleri aynı çuval içerisine koyup yeri ve zamanı geldiğinde iç dahi çekmeden tepe tepe kullanma yetkilerimiz de hala cari ve dolayısıyla sıkıntı yok.

Sıkıntı yok

Atış serbest ve atacağınız nüve ve çeşit bakımından herhangi bir sınırlamaya da tabi değilsiniz ve atış serbest. Kime, neye ve neden küfrettiğinizden tutun da kimi ve neyi totem kıldığınıza, kime ve neye taraftar olduğunuzu bilmeyişlerinize, gidiyoruz ama nereye, neden ve kimin peşinden diye sorgulamaya dahi gereksinim duymayan holiganlar ve fareden mütevellit kaptan ile nereye olursa oraya, dedik ya sıkıntı yok diye…

Bindik bir alamete gidiyoruz eğlenceye!

Kıyamet mi? O, henüz hiç kimselerin ilgi alanında değil. Arasıra sallanışlarımızın etkisi ise uçucu madde misali anlık depreşimlere kısa soluklu ve hafif dokunuşlar yapıyor olsalar da, aldığımız kafa yapıcı ve okkalı sloganlar sayesinde diğer tarafa yapacağımız transik geçişlerde son derece hızlıyız ve sıkıntı yok.

Kimi abi ve ablaların süratten kaynaklı süreli bulantıları olduğu an, sağda ve solda ki yardımsever diğer abla ve abilerimizin yer verişlerini de es geçmiş değiliz. Sıkıntı yok derken o kadar da demedik canım.

Özü itibarıyla yazı yabanın orta yerine terk edilir bir millet de değiliz. Severiz zaman zaman uzaktan uzağa üzülmeleri. Ahh canımmm, yavrumm, gardaşım deyişlerimizin bir maliyete tabi olmamasına karşın döktüğümüz timsah göz yaşlarının da illaki bir bedeli de vardır yahu…

Birbirimizle birlikte kendimizden dahi kurtulmuşluğun dayanılmaz hafifliği hepimizin ruh ve tenini okşarken, aklımız alıp başını gitmiş ve biz zevahiri kurtarmayı dahi gereksiz gördüğümüz bayramın arifesinde hazırlıklar yapmaktayız.

Kendisine, etraf ve eşrafına merhamet sürmeyi henüz, '' gereksiz '' duyduğumuz gereksizler kategorisine indireli de hayli zaman oldu. İnsan ve düşlerinin eleavuca sığmazlığı, ukalalık ile barbarlık arasız hızlı geçişleri, hayat ve hayatiyet ile bağ ve bağlantısızlığı dahi ürkülecek konuları arasında değildir.

Umut ve hüsran döngüsü

Yaptığım onca ironiye rağmen kocaman bir gayya kuyusunun tam orta yerine düşmemek adına kenarlarında canbazvari taklalar attığımızı farkettiğimiz an, manevra yapacak zamanımız kalacak mı ? Kestirebilene de aşk olsun.

İçimizi yalayıp geçecek dahi olsa bir tutam umuda, bir tutam inanca ve bir tutam insaniliğe ne çok gereksinim duyuyorum. Sessiz sözcüklerim ile dudak büküşlerim birbirine rüküş düşmediği bu süreç, kim ne zaman şıklığa dair bir gösteri sunacak diye gözlerim haylidir kapılarda kalakaldı.

Umut, inanç, huzur, sevgi, saygı, edep ve ahlak yine mi teğet geçecek bizleri…!?