Eğitim, bu milletin kanayan yarası haline dönüşüverdi. Bakanlık, ‘’ müfredat dışına çıkılamaz ve başka kaynaklar üzerinden öğrenci yönlendirilemez’’ açıklamasını daha eğitim yılının hemen başında söylemesine rağmen, bunu duymayan, duymak istemeyen il müdürlükleri ve öğretmenler, kafalarına göre bir çark kurmuş ve bu çarkın dişlilerinin tıkır tıkır işlemesi için ellerinden geleni de yapmaktalar.

Eğitim, bu milletin kanayan yarası haline dönüşüverdi. Bakanlık, '' müfredat dışına çıkılamaz ve başka kaynaklar üzerinden öğrenci yönlendirilemez'' açıklamasını daha eğitim yılının hemen başında söylemesine rağmen, bunu duymayan, duymak istemeyen il müdürlükleri ve öğretmenler, kafalarına göre bir çark kurmuş ve bu çarkın dişlilerinin tıkır tıkır işlemesi için ellerinden geleni de yapmaktalar.

Müfredatın dışına çıkan ve hatta taşan bu eğitim anlayışı, öğrencilerden istenilen kaynaklar (!) ve bu kaynakların (!) hangi kitap evinden alınacağına kadar adresi verilen ticaret mantığı, ortada dönen büyük rantın boyutlarını da gözler önüne sermektedir. Hiçbir ahlaki ölçüsü ve ağırlığı kalmayan eğitim, öğretmen ve öğrenci arasında ki ilişki, giderek daha çirkefleşmekte ve gelecek nesillerin üzerine karabasan gibi çökmektedir.

Hani Özal'ın '' benim memurum işini bilir '' açıklamasının ete kemiğe büründürülmüş hali, millet üzerinde eğitim adı altında bir kılıç misali sallandırılıp durmaktadır. İşin en utanç verici kısmı, bu durumun '' milli ve eğitim '' isimli kurumların elemanları ve kavramları üzerinden yapılıyor olmasıdır.

Eğitim, eğitimci ve öğrenci arasında ki sarmal tam bir kapital sömürü düzenine evrilmiş ve haliyle bu katmanın en altında kalan halk, ezilen ve ezilmeye devam eden zümre olmaya devam etmektedir. Eğitim ve öğretim gibi iki güzide ve dolayısıyla velilerin belini kıran kavramlar üzerinden yapılan istismar elbette çok daha büyük bir ahlaki deformasyonun boyutlarını ortaya koymaktadır.

Özellikle de eğitimin özelleştirilmesi sonucunda öğretmen tüccar ve öğrenci ise alınıp satılan veya en hafif tabirle müşteri konumuna indirgenmiş bir meta haline dönüştürülmüştür. Özel okullara kayıt yaptırmış ve bir takım ekonomik sebepler yüzünden bir iki taksiti aksamış öğrenci velilerine gönderilen ve adeta tehditkar mesajlar ile okul, öğrenci ve veli arasında ki diyalog tamamen ticari kazanç üzerinden yapılır olmaya başlanmıştır.

Öğrenciye bir meta ve bir müşteri gibi bakan eğitim anlayışı ve öğretmenler; öğrencinin kaydını yapması için olmadık ve akla gelmeyecek vaatleri ardı ardına serdederken, kaydı yapıldıktan sonra verilen bütün sözlerin yok hükmünde bir eğitime dönüştükleri ise, pratikte yapılan eğitimde açıkça görülmektedir.

Öğretmenin öğrenci ile kurduğu ilişkinin ne kadar ahlaki olduğu şöyle dursun, öğretmenin öğretmen ile kurduğu ilişkinin ne kadarı ahlaki diye sorguladığımız bir çürümüşlük ile içiçeyiz. Sözüm ona, adı eğitim kurumu olan bu yapılanmaların birçoğunda ki yalan, yanlış ve gerçekleşmeyen vaatlerin yanı sıra, bir de genç mezunların emeklerinin dibine kadar ve üstelik bedava sömürüldükleri mekanlar haline dönüştükleri artık saklanılır boyutlarda değiller.

Velilere imzalatılmış olan senetler, okunması mümkün olmayan küçüklük ya da uzunlukta ki sözleşme metinleri, eğitim adı altında estirilen terör mekanizması haline dönüştürülmüşlerdir. Bütün bu ve benzeri konuları konuşmak üzere Malatya milli eğitim müdüründen talep ettiğimiz randevuya, uzun zaman geçmiş olmasına rağmen verilmiş olumlu bir cevap alamamış olmamız da, aksamanın nerelerden başladığını ve hangi boyutlarda seyrettiğini gösteren çarpıcı bir parametredir.

Sayın milli eğitim müdürü, ilin hangi problemlerinin çözümüne (!) dair bunca uzun zaman harcamıştır da bizlere vakit ayıramamıştır bilinmez ama durumu il valimiz Sayın Aydın Baruş'un dikkatine sunmamızın yanı sıra, ayrıca, önümüzde ki ayın başlarına doğru Ankara ziyaretimiz de Bakan ve yetkililerine de ayrıca ileteceğimiz sorunların başın da yer almaktadır. Eğitim, eğitim olmaktan çıkmış vahşi kapitalist kurumlar arasında ki yerini de hızlıca almıştır. Daha da kötüsü hızlıca almasının yanı sıra hayli acımasız, müsamahasız ve gayet yüklü kazançların ve büyük rakamların döndüğü bir rant kapısı haline dönüşmüştür.

Ülkenin yüz akı gençleri ve beyinleri yetiştirecek olan eğitimci ve kurumlarımızdan yana böylesi büyük savruluşları ve mecrasından çıkmış amaçları gördükçe, diğer kurumlarımızda ki sapma ve savruluşların adını koymaktan yana zorlanmaktayım.

Korkunç bir kar amaç ve güdüsü ile hareket eden ve ederken de ahlaki kural, kaide ve merhametten de kendisini tamamen soyutlamış yapılar haline dönüşen eğitim anlayışımız, içerisinde bulunduğumuz girdaptan çıkışımıza dair umutlarımızın da belini kırmaktadır.

Eğitim, şahsi ihtirasların vicdanına terk edeceğimiz en son kurumumuzdur ve bu güzide kurum sos vermektedir…