1789 Fransız ihtilali sonrası, bütün dünyayı etkisi altına alan ulus devlet anlayışı ve dolayısıyla milliyetçilik furyası doruk noktaya ulaşmıştır. Her ırk ve milletin kendi kaderini tayin etme fikri,Osmanlının yıkılmasında ki kilometre taşlarından birisi idi.

1789 Fransız ihtilali sonrası, bütün dünyayı etkisi altına alan ulus devlet anlayışı ve dolayısıyla milliyetçilik furyası doruk noktaya ulaşmıştır. Her ırk ve milletin kendi kaderini tayin etme fikri,Osmanlının yıkılmasında ki kilometre taşlarından birisi idi. Bu furyanın doruklara çıktığı sırada Osmanlı sarsıntı geçirirken, kurduğu çok çeşitli lobiler ve ekonomik kuruluşlar ile sıkı bir bağlantı oluşturmuş olan Yahudiler ( Siyonizm ) alabildiğince güçlenmiştir. Bütün Avrupa devletleri tarafından bir takım olumsuz durumlar ile karşılaşmış olan Yahudiler, yine bütün Avrupa'nın desteği ile evvela Osmanlı toprakları ama özellikle Filistin'e yerleşmeye azami hız vermişlerdir.

Bütün Avrupa devletlerinin, en ahlaksız, en kirli oyunları ve savaşları sonucunda önemli bir güç kaybına uğramış olan Osmanlı, özellikle de Ortadoğu da önemli sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Bu ortam puslu bir havayı oluştururken, Siyonizm ise bu durumu son derece iyi kullanmış ve istismar etmiştir.

Bu sıkıntılı süreç devam ederken, Yahudi devleti kurma inanç ve faaliyetleri daha bir hız kazanmanın yanı sıra, daha cüretkar bir boyuta doğru evrilmiştir.

Mağduriyet

Yukarda da bahsettiğimiz gibi, gerek Almanya ve gerekse İspanya da Yahudilere karşın yapılan tüm olumsuzluklar, orta ve uzun vadede yine zulme (!) uğramış ve '' mağdur '' olmuş Yahudilerin işine yarayacaktı.

Bu mağdur edebiyatı, gerek ekonomik güç olmaları ve gerekse de şimdi olduğu gibi o zaman da tüm etkin iletişim imkanlarını elinde bulunduran Siyonistler tarafından, son derece efektif kullanılarak, bütün duygusal ve şefkat içeren bakışları kendi üzerlerinde topladılar. Bütün dünya halkları üzerinde, acınası, merhamet edilesi bir topluluk kanaati alabildiğince yüksek tutulmuştu. Ve bütün bu sergilenen oyunlar, Avrupa da ki Yahudilerin Osmanlı topraklarına ( Filistin ) yerleşmesini alabildiğince haklı ve masum kılıyordu…!

1914-1918 yılları arasında meydana gelen birinci dünya savaşı sonrası, yenilmiş devletlerarasında kabul edilen Osmanlı ve hemen arkasından İngiltere ile Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot anlaşması, kurulması istenilen Yahudi devletinin önünü alabildiğince açarken, süreci de aynı oranda kısaltmış olmaktadır. Nitekim tarih 1940 ları gösterdiğinde önemli sayıda Yahudi, Filistin topraklarına yerleşmiş ve çok ciddi miktarlarda toprak edinmişlerdi bile.

Bütün bu yaşanılan sürecin kısa zaman sonrası, Birleşmiş milletler tarafından oluşturulan '' Filistin özel komisyonu '' Filistin topraklarının Araplar ve Yahudiler arasında paylaştırılmasını ve Kudüs'ün ise uluslararası statüye kavuşmasını karara bağlamıştır. Dönemin bütün ekonomik imkan ve olanakları, mevcut kitle iletişim imkanlarının Yahudilerin elinde olduğunu hesaba katarsak, birleşmiş milletlerin de kimler tarafından kurulduğunu fark etmemiz daha kolaylaşacaktır. Nitekim Birleşmiş milletler, İsrail için aldığı 500 civarı kararından bir tanesini dahi uygulamaya sokmamıştır.

1945 ikinci dünya savaşı sonrası, bütün Ortadoğu İngiltere ve Fransa egemenliği altına girmiştir. Gelinen bu nokta ise, kurulacak İsrail devletinin son hamlesini teşkil edecektir. Zira İngiltere ve Fransa tarafından her anlam da desteklenen Yahudiler siyasi, ekonomik ve toprak kazanımı anlamında giderek daha etkin olmaya başlamaktadır. Nitekim 1948 yılına geldiğimiz de ise, İsrail devleti kurulmuş ve bu durum Birleşmiş milletler tarafından da aynen kabul edilerek tanınmıştır. Sonra ki tüm gelişmeler mevcut terör devletinin kök salması için hazırlanmış bir oyun olmanın ötesinde başka bir anlam taşımamıştır. Her ne kadar kurulmuş olan İsrail devleti ile Arap devletleri arasında çeşitli savaşlar meydana gelmiş ise de, yapılan bu savaşlar, mevcut Terör Devletinin toprak genişletmesinden başka da bir işe yaramamıştır. Asırlar boyu çalışan ve içlerinde ki kin ve nefreti canlı ve dinamik tutan Yahudiler, Müslümanların pasif olmaları sonucunda '' hak ettiği '' devletlerini kurmuşlardır. Gelinen son nokta ise Kudüs'tür. Her ne kadar İslam İşbirliği Teşkilatı ve akabinde Birleşmiş Milletler genel kurulunda ABD'nin getirdiği teklif, onay almamış ve muhalif bir seda ile karşılaşmış olsa da, içim kanaya kanaya diyorum ki geçmiş olsun…