Herkese merhaba. Bendeniz Nazım Türknas, nam-ı diğer sessiz çoğunluğun sesi. Artık İstiklal Gazetesindeki bu köşemde Türk Futbolu ve Sporu adına sizlerin sesi olmaya, yazılamayanları yazmaya ve gerçekleri aktarmaya çalışacağım.

Herkese merhaba.

Bendeniz Nazım Türknas, nam-ı diğer sessiz çoğunluğun sesi. Artık İstiklal Gazetesindeki bu köşemde Türk Futbolu ve Sporu adına sizlerin sesi olmaya, yazılamayanları yazmaya ve gerçekleri aktarmaya çalışacağım. Öncelikle bana bu imkanı veren Bilal İşgören'e teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

-Türk Hakemliği Üzerine-

Şüphesiz ki, ülkemizde hakem ve hakim olmak kolay bir durum değildir.

Biri spor alanlarında diğeri ise hayatın içinde kılı kırk yararak adalet dağıtmakla mükellef kişilerdir. Ancak son günlerde spor kısımdaki adalet dağıtıcılarında olay üstüne olay yaşanmakta. Geçtiğimiz pazar günü daha önce TFF'den Fair Play ödülü alan Ankaragücü Başkanı Faruk Koca'nın maç bitimiyle hakem Halil Umut Meler'i yumruklaması ile başlayan süreç ilginç bir noktaya gitmeye başlıyor. Toplumun bütün kesimlerinin tasvip etmediği bu olayı hakemlerimiz sanırım kendilerine bir avantaj elde edercesine kullanmayı tercih ettiler ve bazı ültimatomlar gönderdiler, ama evdeki hesapları çarşılarına pek uymadı. Önce hastane önünde açıklama yapan Mete Kalkavan ve Arda Kardeşler'in Sivasspor aleyhine yapmış oldukları ciddi hatalar ile başlayan süreç İstanbulspor Başkanı Ecmel Faik Sarıalioğlu'nun sezon içinde yaşadıklarının son damlası olan Trabzonspor maçında hakem ve Var'a olan tepkisiyle takımını sahadan çekmesiyle zirve yaptı. Yaşanan gelişmelerin şokunu atlatamadan İzmir'de istirahatteyken demeç veren Halil Umut Meler'in Teknik Direktör Emre Belözoğlu'na yönelik 'özür dilemedi' açıklamasının ardından ortaya çıkan maça sonu görüntüleri ile ters köşeye düşmesi bu süreci hakemler adına berbat bir noktaya getirdi.

Şimdi herkesin aklında 'Bu hakemler ne kadar adalete hakim?' sorusu var.

-Kulüp Başkanı Olmak-

Futbol oyununda yer almak için mutlaka özel meziyetleriniz ve yetenekleriniz gerekli ama başkanlık makamı için sadece kulübün genel kurulundan teveccüh almanız yeterlidir. Bu noktadan hareketle başkanların konumunu kolay bulmamakla birlikte, normal şartlarda yapılmaması gereken bir çalışma olarak görmekteyim. Peki son 1 haftada ne oldu başkanlar bu kadar ön plana çıktı? Ben birazda madalyonun diğer kısmınına dikkat çekmek istiyorum.

Saygın kişiliği ve fevkalade maddi olan bir insan hangi şartta ve hangi sebeple kamuoyunun gözünden düşmek ister?

Örneği Ankaragücü Faruk Koca, örneğin İstanbulspor Başkanı ve sahibi Ecmel Faik Sarıalioğlu. Başkanları bu noktaya getiren sebepleri neden görmezden geliriz? Genelde kulüplerin maddi yükünü tek başlarına çeken, her türlü olumsuzluğun üzerine giden, başarıda yalnız ancak başarısızlıkta ağır tepkiler alan bu insanları anlamak zor mudur? Görüştüğüm en az iki kulüp başkanının bana 'yanımdakiler olmasa ve beni engellemese bende aynısı yapardım' cümleleri sanırım tesadüf olamaz.

-En Keyifli Kulüp Başkanı Acun Ilıcalı'nın yeni yatırımı-

Hiç şüphesiz futbolu sevmesi ve tutkusu sayesinde Acun Ilıcalı, belkide Dünya üzerindeki en keyifli ve eğlenceli başkanlardan biri olmuştur. Sahibi olduğu Hull City'de bu sezon işlerin daha iyi gitmesi ve takımının play off sıralamasında olması ile gelecek ümidi artan Ilıcalı'nın yeni bir futbol yatırımı arefesinde olduğunu öğrendim. İrlanda'nın Shelbourne kulübünde olan yatırımını sonlandıran Acun Ilıcalı'nın hedefinde ise Yunanistan Ligi takımlarından Volos NFC olduğu bilgisine ulaştım. Eğer görüşmeler olumlu anlamda sonuç verir ise takımın başına Türkiye'de çok sevilen eski golcü Gekas'ı getireceği aldığım bilgiler arasında.