HAYAT acımasız ama insan naif. Çok naif… Kırılgan… Hissiyatlı… Buna rağmen yine de dağ gibi zorluklarla mücadele eder. Kafa tutar. Didişir. Dik durur. Oysa dik durmanın bedeli vardır.

HAYAT acımasız ama insan naif.

Çok naif…

Kırılgan…

Hissiyatlı…

Buna rağmen yine de dağ gibi zorluklarla mücadele eder.

Kafa tutar.

Didişir.

Dik durur.

Oysa dik durmanın bedeli vardır.

Bedava değildir.

Yüksek eşikler aştırır.

NAZLI bir çiçek gibiydi.

Mis gibi kokardı.

Etrafa hoşluklar saçardı.

Konuşkandı.

Muhabbeti dinlenir sohbetine hiç doyum olmazdı.

Renkliydi.

En çok da kırmızı…

Neden böyle olduğunu kendisi de bilmezdi.

Soranlara 'Fıtratım böyle' derdi.

Bana sorsalar kırmızı ve maviydi.

Kırmızı kalbini gösterirdi maviyse gökyüzü gibi enginliğini.

Hadiselere derin bakışını.

Çok yönlü düşünüşünü…

Kimi zaman kırmızılık ağır basardı hayatında bazı vakitlerdeyse mavi oluşu.

Ama her ikisi de onu temsil ederdi.

ÇALIŞMAYI severdi.

Emek öncelikli bir yaşam onun özel bir tercihiydi.

Üretim belki de bilmediğimiz diğer adıydı.

'İnsan üreterek iyileşir' derdi. Yaralarını çalışarak ve üreterek sarardı.

SANATLA ilgiliydi.

Hatta sanatçıydı.

Güzel yaşamak, iyi bir hayat sürmek, Hakk ve hakikat üzere olmak en hünerli bir sanattır düşüncesindeydi.

Haklıydı.

Yaşamak en büyük sanat idi. Hele de kalplerin cıfıt çarşısına döndüğü şimdiki zamanlarda.

Yalana dolanmadan, yanlışa bulanmadan…

O, bunu başarıyordu.

TAŞLADILAR bir gün onu.

Kanattılar kalbini.

İftira bir yalan taşıdır, bunu tattırdılar pervasızca.

En acısından hem de.

Olmasını istediklerinin çoğu yanında değildi.

Safa zamanı çevresinde cıvıldaşanlar keder vaktinde sırra kadem bastılar.

Toz oldular.

Böylece bir hayat dersi daha almış oluyordu.

Nazlı çiçeği dalından kopardılar.

Yere atıp ezdiler.

Ama onun yüreği demini hakikat bezminde aldığı için yok edemediler.

Buna imkan yoktu.

En bunaldığı zamanlarda 'Nazlı çiçeklerin nazını Hakk duyar' diyordu.

Ve iman tazeliyordu.

Tazeleniyordu böylece.

KÖTÜNÜN gücü sûridir.

Görüntüdedir.

Cılızdır.

Heybetli görünse de koftur.

Esassızdır.

Nazlı çiçek ise gerçektir.

Rengini ve kokusunu özünden alır.

Koparıldıkça serpilir.

Büyür.

Renk cümbüşleri halinde görüntüden görüntüye geçer.

Seyredenleri hayret ve hayranlık makamlarında seyran ettirir.

GÖNLÜMÜZ nazlı bir çiçek gibidir.

Aşkın ışık saçmaya başladığı noktadır.

Kendini tamir eder.

İmar eder.

İnşa eder.

Gönlün münafıkları onu dinlemez.

Gönlün kafirleri onu anlamaz.

O ise buna hiç mi hiç ehemmiyet vermez.

Değeri başkasına bağlı değildir çünkü.

DEMEM o ki; nazlı çiçeklerimizi kendi elimizle soldurmayalım. Kalbimizi koruyalım. Orada yer bulup yeşeren 'Muhammedî Nazlı Gülü' örselemeyelim.

Bunu yapmak isteyenlere de fırsat vermeyelim.

Solan biz oluruz yoksa.

Ya Selam!