YAZIKLAR OLSUN SİZE VE SİZİN GİBİLERE!”

Yakın tarihimizde Türkçeyi müdafaa eden Peyami Safa’ya küstah bir arı dilci mektup yazmış. Bu küstah devrim yobazı mektubunda Peyami Safa’ya şöyle saldırmış.

Bu mektupta zikredilen ifadeler 1940’lı yılların kelimeleridir. Günümüzde bölücü, solcu ve her hayırlı işe “hayır” diyenler de aynı çuvalda oldukları hususunda dikkatlerini çekmek isterim. Mektubun bir kısmı şöyle;

“Siz hangi kültürden bahsediyorsunuz. Birkaç hafız ile bir kaç çelebinin bir kaç şeyhin yapıtları çevresinde toplanmış, çöreklenmiş olan o duruk kültürden mi? O kültürle aramızdaki köprünün yıkılmış olmasına niçin bu kadar hayıflanıyorsunuz? Değer mi? Evet, yıkmıştır. İyi ki yıkmış. Ama onun yerine yeni kuşakları Batı kültürüne bağlayan yepyeni ve sağlam bir köprü kurmuştur”.

1940’lı yılların küstah ve devrimci bir kalemin mektubu böyle.

Lafa bakar mısınız; "yapıt", "duruk", "çöreklenme".

Günümüzdeki devrimcilerden farkı var mı?

Kök değerlerimize karşı nasıl şifa bulmaz düşmanlık var görüyor musunuz?

Günümüzde de böyleleri yok mu?

İşte günümüzde 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünde bulunanlarla, aynı gece camiide ezan okuyan imama saldıranlar aynı "kuşaktır" (Nesil değil)

Bu mektubu yazanı kaldırsak mezardan (öldüyse) ve desek ki, “arkadaş ! zeytin dalı harekatı için ne düşünüyorsun?”.

Eminim ki, “savaş halk sağlığına zararlıdır” diyecektir. Hızını alamayıp “savaşa karşıyız” şeklinde avazı çıktığı kadar bağıracaktır.

Bunlar gezi patırtısında olduğu gibi fırsat buldukça esnafın dükkânını yağmalarlar. Milletimizin irfan hislerini yıllarca yağmaladıkları gibi.

Parktaki milli servetin yıkar ve yakarlar. Devletin emniyeti müdahale ettiğinde “ciyak ciyak” bağırırlar.

“Kuşak” diyor. Ne demek “kuşak”?

Nesil, bu, devrim yobazlarının dilinde “kuşak” haline geldi. Bu devrim yobazlarının “kuşak” olup olmayacakları kendi tercihleridir.

Biz “kuşak” değil nesil olmayı tercih ediyoruz.

Peyami Safa, cevaben diyor ki, “Bu mektubu yazanın milli kültürüyle teması olmayan bir tek millet olmadığından haberi olmadığı anlaşılıyor. Bizi Batı kültürüne bağlayan tarihin Latin harfleriyle başlamadığından ve edebiyatımızın Tanzimat’tan beri Batıya doğru süratle istikamet aldığından da haberi yoktur”.

Daha sonra Safa, bu mektubun ilmî bir dergide yayınlanmasından dolayı teessüflerini ifade ederek şöyle tamamlıyor sözlerini;

“Böyle bir mektup ilmî bir dergide nasıl yer alır? Derginin yazı kurulundaki dostlarım, siz de bu mektup yazarı gibi düşünüyorsanız, yazıklar olsun size ve sizin gibilere!”.

Peyami Safa’nın “yazıklar olsun” sitemi 1940’lardan 2018’e kadar geçerlidir.

Bizden de o kadar.