Türkiye’de kültür erozyonu sorunu-11

Ülkemizde Batılılaşmanın etkisiyle ortaya çıkan, Cumhuriyet dönemi boyunca devam eden, kültürel çözülme örneklerinden en çarpıcılarından ikisi de resmi cenaze törenlerinde ve şehit cenazelerinde cenaze marşı çalınması, diğeri de Ordu içindeki yemek dualarında “Tanrımıza hamdolsun! Milletimiz var olsun!” Allah kelimesi yerine Tanrı kelimesinin kullanılmasıdır.

Cenaze marşı (ölüm marşı) Avrupalı Frederik Chopin’e aittir ve kilise çanlarının vuruşlarını simgeler. Hristiyanlar genellikle cenaze törenlerinde bu marşı kullanırlar. Bizde de ilk olarak 1932 yılında çalınmaya başlayan cenaze marşı ondan sonra tüm resmi cenaze törenlerinde çalınmış, Atatürk’ün cenaze töreninde, hatta istememesine rağmen 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın resmi cenaze töreninde de çalınmıştır. Atatürk de kendi cenaze töreninde cenaze marşının çalınmasını ister miydi? Orası tartışılır. Ancak ben isteyeceği kanaatini taşımamaktayım. Çünkü resmi tarih anlatımlarında öğretilmeyen bir sözünde Atatürk, Gazeteci-Yazar Emin Pazarcı’nın aktarımına göre, “Bütün işlerimizi Avrupalıların örneklerine göre yapar olduk. Hiçbir istiklal mücadelesi, hiçbir zafer yoktur ki başarısını yabacıların tavsiyeleriyle elde etsin. Tarih bunu yazmamıştır.” Şehit cenazelerinde şehit yakınlarının da kanına dokunan, Milletin ezici bir çoğunluğunun karşı çıktığı ve kelimenin tam manasıyla “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” anlamındaki bu uygulamaya nihayet Eylül 2017 de İçişleri Bakanlığı’nın tüm Valiliklere gönderdiği bir genelge ile son verildi. Genelge ile birlikte resmi cenaze törenlerinde, kaldırılan cenaze marşının yerine Itri’nin segah makamındaki Tekbir eserinin çalınması talimat edilerek cenazelerimizin ve şehitlerimizin kemiklerinin sızlatılması dangalaklığına son verildi, Batı soytarılığı bitirildi. Çünkü biz Müslümanız, cenaze törenlerimizde kilise çanlarının sesini simgeleyen, Hristiyan adeti olan cenaze marşı veya başka bir müzik çalamayız ve dinleyemeyiz. Bu bize küfürdür. Bizler cenazelerimizi sessizlikle, dualarla ve Tekbirlerle uğurlarız.

Askerlik yapanlar bilir. Bir de bizim Orduda yemek sırasında yemek duası yapma uygulaması vardır. 1932 yılından beri bu dua şu şekilde yapılır: “Tanrımıza hamdolsun!, Milletimiz var olsun!” Burada Allah kelimesi yerine Tanrı kelimesi kullanılmıştır. Hal bu ki Biz Müslümanlar, Tanrı ve İlah olarak Allah’a inanır, Allah’a iman eder ve her yerde Allah kelimesini kullanırız. Burada şu bilinmelidir. Tanrı ve Allah kelimeleri kesinlikle eş anlamlı değildir, bu anlamda kullanılamaz. Tanrı kelimesi tapılan, iman edilen şey, ilah anlamındadır ve genel bir kavramdır. Birden fazla tapılan, inanılan ilahlar vardır. Bunlara, eski Yunanda olduğu gibi, güneş, su, ateş, aşk, savaş vb. tanrıçaları, paganlarda olduğu gibi putlar, Budistlerde inekler vb. örnek gösterilebilir. Yani Tanrı kelimesi ile Allah kelimesi eş anlamlı, bir birinin yerine kullanılabilecek kelimeler değildir. Tanrı genel bir kavram olduğu için tapılan ilahların tamamını kapsar. Çok tanrılı dinlerde olduğu gibi Hristiyanlıkta da bizim anladığımız anlamda, Allah kastı yoktur. Çünkü Hristiyanlıkta veya Türkçeye Tanrı olarak çevrilmiş olan İngilizcedeki “God” kelimesi tek bir Allah anlamında değil, üçleme olarak bilinen baba-oğul-kutsal ruh anlamında kullanılmaktadır. Yani biz Müslümanlar, tevhid inancı gereği, Allaha iman eder, ona tapar ve Allah’tan başka bir şeyi ilah olarak görmeyiz.

Dilde sadeleşme ve Türkçeleşme eğilimindeki yanlış politikalar, laikliğin yanlış yorumu ve uygulanması nedeniyle Ezanın Türkçeye çevrilmesi anlayışında olduğu gibi, yemek duasında da yanlış bir uygulamaya imza atılmış ve Allah yerine, Tanrı kelimesi kullanılmaya devam edilegelmiştir. Tabi ki bu durum, akıl, vicdan ve inanç sahibi herkesi üzmekte idi. Neyse ki bu yanlışa daha fazla izin verilmedi. Savunma Bakanlığınca Aralık 2017 de çıkartılan, tüm Valiliklere ve askeri birimlere gönderilen bir genelge ile Orduda yemek sırasında yapılan yemek duasındaki Tanrı kelimesi kaldırılmış, yerine Allah kelimesi getirilmiştir. Artık bu tarihten itibaren kışlalarda yapılan yemek dualarında “Allah’ımıza hamdolsun! Milletimiz var olsun!, Afiyet olsun!” denilmeye başlandı.