Türk toplumu çöküyor mu?

Yaptığım seyahatler ve gözlemler sonucu ciddi bir çöküntüye doğru yuvarlandığımızı görmekteyim.

Çöküntü, bugünkü olayların bir sonucu değildir. Bu çöküntü temelleri cumhuriyetle birlikte atılan yeni bir ulus inşa etmenin iflas etmesidir. Yeni bir ulus inşa etme uğruna dini değerleri yozlaştırılan, milli değerleri tadil edilen (değiştirilen) ve kendilerine hedef olarak muasır medeniyet (yani batı taklitçiliği) gösterilen bir ulusun iflasıdır.

Çünkü burada muasır medeniyet seviyesine çıkma ülküsü içi boş bir kavramdır. İçi doktrinlerle, stratejilerlerle ve ciddi bir eylem programıyla doldurulmadığı zaman bu bir hayranlık ve taklide götürür. Bizde de olan buydu ve gelinen nokta toplumsal çöküntüydü.

Bugün tüm değerleri erizyona uğramış, iğdiş edilmiş bir ulusun önünde ciddi bir program ve hedefde olmadığından kaos hüküm sürmektedir zihin dünyamızda...

Din, yüzyıldır yeraltında çeşitli gruplarca yaşamaya çalışırken günümüzde tüm fraksiyonlarıyla yeryüzüne çıkmış, ama bize ilaç olma yerine ruhi dünyamızı paramparça etmiştir. Çünkü her fraksiyon kendisi dışındakini merdud, kafir ve sapkın olarak nitelemeye başlamıştır. Bu uzun sürede ciddi dini kampaların, kamplaşmaların ve belki de savaşların önünü açabilir. Bir an önce bu alandaki önderlerin çözüm üretmeleri ve süreci batılı toplum mühendislerin götürmek istedikleri noktadan uzaklaştırmaları gerekir.

Dini hayatımızdaki bu keşmekeşliğin yanında düşünce hayatımızda da bir düzen yoktur. Bir ilerleme, terakki modeli oluşturamadık. Sadece taklit ve batıdaki kurumları almaktan öteye bir şey yapamadık. Hala Avrupa birliğine girme macerası çerçevesinde batının kurumlarını, değerlerini ve hukuk sistemini kopyalamakla meşgulüz.

Kendimize ait bir yapı, strateji ve çözüm yolu üretemedik.

Başarının göstergesi günümüzde teknolojik gelişmişlikle ölçüldüğünden teknolojik alanda da hala üçüncü dünya seviyesindeyiz. 200 civarındaki üniversitemiz ve binlerce öğretim görevlimize rağmen özgün bir çalışma ortaya konulamadı.

Eğitim politikamız diye bir şey olmadığı gibi, eğitimimiz yapboz/deneme-yanılma şeklinde cereyan etmekte, kitaplarımızın telifi İngiliz sistemine göre inşa edilmektedir. Eğitim politikamız Milli Eğitim Bakanları eliyle şekillenmeye çalışılmakta ve bu da aslında politikasızlığa yol açmaktadır.

Başarının yolu topyekûn bir inşa ve stratejidir.

Eldeki imkanları en iyi şekilde kullanırsak kendimize özgü bir yapı ortaya koyabiliriz. Potansiyel olarak buna müsaidiz.

Çöküntüyü tersine çevirecek olan küçük hamleler ve rütüşlerdir. Siyasi elitimiz inşallah bu gelişmeleri görebiliyordur. Göremezlerse büyük bir birikim heba edilmiş olacaktır. Çünkü şu anda batılı başkentlerde haritaların tekrar değişmesi projesi uygulamaya konulmuştur. Haritaların değişmesi demek, mevcut birikimin yok edilmesi ve tekrar kaos demektir.

Çözüm: Stratejiler ve yöntemler belirlenmesidir. Gündelik siyasi hareketin peşinde koşmak değildir.