Bu seçim, muhalefetin yenilgisi ile sonuçlandı. Kamuoyu yoklamaları, sosyal medya propagandası ve manipülasyonlara rağmen halk kararından vaz geçmedi ve tercihini istikrardan yana koydu.

Bu seçim, muhalefetin yenilgisi ile sonuçlandı. Kamuoyu yoklamaları, sosyal medya propagandası ve manipülasyonlara rağmen halk kararından vaz geçmedi ve tercihini istikrardan yana koydu.

Cumhurbaşkanlığı

Millet İttifakı'nın Başarısızlığı

Seçimden önce bir arkadaşım aradı. Kılıçdaroğlu'nun bu sefer kazanacağını söylediğinde, bunu kesinlikle kabul etmedim. O ise, sosyal medyadaki yaygarayı örnek gösteriyordu. Ona, Chp seçmenin sosyal medyayı çok iyi kullandıklarını ama Ak parti tabanın bu mecralarda fazla güçlü olmadığını onlar sessiz yığınlar olduğunu gürültüye pabuç bırakmayacağını söyledim ve Erdoğan'ın küçük bir farkla kazanacağını söyledim… Her ne kadar muhalefet tüm Erdoğan ve Türkiye düşmanlarıyla birlikte artık Erdoğan dönemi sona erdi havasını estirse de ben dip dalganın öyle olmadığını görmekteydim.

Neden? diye sordu

Çünkü

- Halkımız her zaman tercihini güven ve istikrardan yana yapmıştır. Altılı masa ve sonra 9 masa ve hatta daha sonra Halil İbrahim sofrasına dönen makam ve rant paylaşımı sofrasına güvenmemektedir. Muhalefet güven vermediği gibi, seçim pazarlığın at pazarlığına dönüştüğünü kimsenin derdinin halk ve devlet olmadığını, tek dertlerinin kendi çıkarları olduğunu görmektedirler.

- Halkımız şunu biliri ki 'kocası çok olan kadın aç kalır'… 7 Cumhurbaşkanı yardımcısı ve artı HDP ile bu ülke yönetilmez. Bu apaçık bir koalisyondur. O masa da karar çıkmaz, ülke her gün bir krizle karşı karşıya kalır…

- Muharrem İnce'nin kaset kumpası ile devre dışı kalması da Muhalefete olan güveni bitirdi. Onların hedefe ulaşan her yol mubahtır hareketi içinde olduğunu göstermiş oldu…

- Muhalefet yanlılarının halka tepeden bakmaları ve onları küçük görmeleri de ayrı bir dert.

- Ayrıca gerçekleşemeyecek uçuk vaadler de geçmişte Çiller ile Demirel'in kapışması ve Çiller'in iki anahtar vaadini hatırlattı. Bunun dışında İstanbul seçimlerinde verilen sözlerin tutulmaması da ayrıca not edildi. Halk, sözlerin sadece kandırma olduğunu gördü. Çünkü bu sözleri gerçekleştirecek altı doldurulmuş sağlam bir ekonomik çözüm yok. 15 bin lira emekliye verilmesi, bedava ev dağıtılması… Bunlar hangi ekonomi ile yapılacaktı?

- Masa'da birbirlerine benzemeyen tüm Erdoğan düşmanlarının bir araya gelmesi, sağ seçmende ll. Abdulhamit sendromunu tekrar oluşturdu.

- Meral Akşener'in masayı terk etmesi ve masa ile ilgili yenilir yutulur olmayan şeyler söyleyip daha sonra tekrar masaya dönmesi de halkta güven kaybına yol açtı. Meral Akşener neden masayı terk etti ve hangi şantaj ya da kirli pazarlıklarla tekrar masaya döndü istifhamı doğdu.

- Batılı kuruluşların, medyanın ve başkentlerin Erdoğan'ın gitmesi için muhalefeti desteklemeleri de ayrıca gözden kaçmadı… Amerika'nın Erdoğan karşıtlığı da önemli bir tepki doğurdu.

- İşin ilginç yanı masanın ana muhalefeti kendisini sol olarak nitelendirirken, arkasındaki desteğin batı ve Abd olması da ayrı bir ironiydi. Üstelik kendisini istemeyen olarak da Rusya'yı ilan etmesi durumu daha da komedileştiriyordu. Her ne kadar Rusya'yı kendisine hasım ilan etse de bu durum seçimden sonra Türkiye'nin l. Dünya savaşında olduğu gibi Rusya'ya karşı batının yanında konumladırılacağı ve Ukrayna'ya destek için Rusya'ya açılan bir cephe ülkesi noktasına getireceği endişesini doğurdu. Coğrafya kaderdi ve tarih de ibret alınmadığında tekerrür ederdi… Kılıçdaroğlu, kumpas pisliğini Rusya'ya yıkmaya çalışarak aslında batının planını da açık etmişti. Bu durum ayrıca bizlere İdris KÜÇÜKÖMER'in dediği 'Türkiye'de aslında sol sağdır, sağ da soldur' tezini hazırlattı.

- Chp'nin Erdoğan karşıtlarının desteğini almak için onlara milletvekilliği konusunda cömert davranması ve CHP seçmeninin rezervli olduğu isimleri CHP seçmeninin çok olduğu bölgede garanti yere koyması da ayrıca hayal kırıklığına yol açtı.

- Kılıçdaroğlu'nun gafları da tekrar vizyona girdiği gibi önceki gafları da sosyal medyada gündem olmaya başladı. Bu da Kılıçdaroğlu'na olan güveni sarstı. Eğer Erdoğan yaşlı diye değiştirilmek isteniyorsa ondan 7 yaş büyük ve sürekli gaf içinde olan birisini getirmek istenmesi gençlerde tepkiye neden oldu. Bu nedenle muhalif gençler daha genç gördükleri Muharrem İnce'ye ve onun devre dışı kalması ile Sinan Oğan'a yöneldi.

- Muhalefetin sorunlara karşı hiçbir ciddi çözümleri yoktu. Sadece vaadlerde bulunuyorlardı ama bunu nasıl gerçekleştireceklerini söylemiyorlardı. Mesela Kılıçdaroğlu'nun işsizlik çözümü olarak muhtarlara yardımcı ataması talebi sadece gülümsettiği gibi çiftçiye destek olarak ücretsiz elektrik vermesi ve çözüm olarak güneş enerjisinin bedava olduğunu bundan yararlanacağız demesi geçmişteki siyasetçiler enflasyona karşı fırçayı elimize alır para basarız gibi uçuk önerileri hatırlattı. Burada güvenilir, donanımlı ve alt yapısı doldurulmuş bir kadro olmadığı anlaşıldı.

- Dış politika konusu da belirsizliğini korudu. Sadece AB ve ABD'ye kesin biat edeceklerini söylediler. Bu da bizim batının sömürgesi olmamıza yol açacağı gibi Ukrayna yanında Rusya'ya savaşa gireceğimiz endişesini de doğurdu. Ayrıca Akdeniz, Libya, Suriye ve tüm bölgelerdeki kazanımlarımızdan vaz geçileceği ve tekrar içe kapalı bir Türkiye olacağı şeklinde anlaşıldı.

- Belki de muhalefetin tek talep ve önerileri Suriyelileri ülkelerine geri gönderecekleriydi. Bu, faşist ve milliyetçi kesimlerin hoşuna gitse de nasıl olacaktı? Yeni bir Boraltan vakasını mı yaşatacaktı bu ülkeye? Esed gibi zalim birisine vatandaşlarını teslim etmek, onların doğranmasına yardım etmekti. CHP'nin bu söylemi her ne kadar milliyetçi ve faşist kesimlerin hoşuna gitse de bu CHP'de ki Esed'ci/Alevi damarın planıydı. Onlar, Suriye'nin yani Esed'in yanında Sünnilere karşı kendilerini konumlandıracaklardı.

- Kılıçdaroğlu'nun seçimin ilk anında Alevi olduğunu vurgulaması ülkede küllenmiş, halının altına sürülmüş alevi/sünni meselesini tekrar hatırlattı. Bu da ayrı bir tepkiye neden oldu. Özellikle Avrupa'daki Alevi derneklerin bir dayanışma içerisine girmesi, ülkenin Alevi azınlık yönetimine gireceği ve Türkiye'de Baas benzeri bir oluşuma zemin hazırlayacağı endişesini doğurdu.

- 300 milyar dolar meselesi de ayrıca başka bir hayaldi. İngiltere'ye giden Kılıçdaroğlu döndüğünde Türkiye'ye 300 milyar dolar para getireceğini söylemeye başladı fakat bunu nerden? Nasıl getireceğini açıklamadığı gibi, neden bu para verilecek neyin karşılığında olduğunu beyan etmedi. Böyle bir para için devletler savaşırken Kılıçdaroğlu'nun kara gözüne karşılık mı vereceklerdi? Kim verecekti? Bu sorular havada kaldı. Sadece bazı gaflarla bu paranın tefecilerden veya suç örgütlerden alınacak temiz para olduğunu söyledi. Öncelikle hiçbir devlet veya kuruluş durup dururken böyle bir parayı vermez. Bu para sözü verilmişse de mutlaka büyük bir çıkar ve menfaat karşılığı verilmiştir… Madem bu parayı veriyorlar neden şimdiki hükümete de vermiyorlar da illa Kılıçdaroğlu'na verecekler. Bu da batının Erdoğan'ın gitmesi için kesenin ağzını açtığını gösterdi.

- Her ne kadar Erdoğan hükümeti döneminde yüksek enflasyon ve kötü ekonomik krizler yaşanmış olsa da, hatta deprem de çıkmış olsa insanlar çevre ülkelere baktığında bir istikrar görmektedirler. Bu istikrarın bozulması korkusuna yatırım yapmayacaklardı. Irak'ın ve Libya'nın fantezi peşinde koşmalarından sonra ülkelerinin ne hale geldiği örneği yanıbaşlarında durduğu gibi, Suriyeliler de onlara devletsizliğin ne kötü olduğunu anlatıyordu.

- Kılıçdaroğlu'nun helallik söylemlerinin uygulamaya geçmediği ve sadece lafta kaldığı görüldü. Sokaklarda yandaşları kapalılara saldırırken sert bir söylemle bunlar kınanmadı.

- LGBT güzellemesi ve HDP ile yakınlaşıp PKK terörünü red edememeleri..

- Kendine Seyyid şecerse uydurması ve dini söylemleri kullanması…

- Dış politikada ve demiryolu güzergahından Azerbaycan'ı bypass etmesi

- Millet ittifakının arka bileşeninde tüm Erdoğan karşıtlarının, batılı ülke ve örgütlerinin olduğu görüldü. Halk oynanan tiyatroyu ibretle seyrettiği gibi, tarihte yaşanmış hatalardan ders aldığını da göstermiş oldu.

- CHP, yaptığı operasyonlarla Cumhurbaşkanlığını kazanamadığı gibi mecliste de kötü bir performans sergileyip milletvekili sayısını düşürdü. Bu da dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmalarını göstermektedir.

- Bu seçim süreci halka muhalefetin hiçbir gerçekti planlarının çözüm önerilerinin olmadığını tek ittifaklarının Erdoğan'ı göndermek olduğunu gösterdi. Halk ise, Erdoğan sonrasını düşündü…