İnsanın hayata merhaba demesiyle başlayan öğrenme süreci ölümüne kadar devam eden zorunlu etkinlikler bütünüdür. Öğrenme insanın iç dünyasına yön verdiği gibi dış dünyasına da direkt etki etmektedir.

İnsanın hayata merhaba demesiyle başlayan öğrenme süreci ölümüne kadar devam eden zorunlu etkinlikler bütünüdür. Öğrenme insanın iç dünyasına yön verdiği gibi dış dünyasına da direkt etki etmektedir.

Öğrenmenin insan hayatına yaptığı etki ve önemi üzerinden daha ziyade mesleği 'öğretme işi olan' öğretmenin etkinliği üzerinde duracağım.

Olumlu veya olumsuz hiçbir meslek grubu öğretmen kadar tartışılmamıştır. Bazen günah keçisi bazen ana baba gibi kıymet atfedilen bir kişi; merasimlerde övgülerin baş tacı, sevgi şarkılarının vazgeçilmezidir, öğretmen!

'Öğretmenim canım benim, canım benim/ Seni ben çok, pek çok severim/ Sen bir ana, sen bir baba/ Her şey oldun artık bana/….'

İnsan hayatında üç şey çok önemlidir. Bunlar terbiye yani eğitim, meslek ve saygınlık. Her insan ahlaklı olmasa da herkesin ahlaklı olmasını ister. Ahlak eğitimi çocuğun doğumu ile birlikte evde başlar, çevrede şekillenir okulda ise kemale erer.

Çocuğun kemale ermesinde en etkili kişi öğretmen en önemli kurum eğitim kurumlarıdır. Onun için tüm ülkelerin birinci önceliği eğitim olmuş, en yüksek bütçeler eğitime ayrılmıştır. Ülkemiz için de aynı durum söz konusudur.

Ülkemiz eğitim sisteminin en temel sorunlarından birisi, ahlak eğitiminde kendi belirlediği amaçları gerçekleştirememesidir. Burada en suçlu ahlak eğitimini verecek öğretmenler görülebilir; ancak, bu durumun tek suçlusu öğretmenler olmayıp başta aileler olmak üzere toplumun tüm kesimleridir.

Her geçen gün öğretmenin öğrenci üzerindeki etkililiğini yok edici olaylarla karşı karşıya kalmaktayız.

Hani, geçmişte öğrenci velilerinin 'eti senin kemiği benim' diyerek çocuğunu teslim ettiği öğretmenler, bugün veliler ve çocukların 'şamar oğlanına' dönüştürülmüştür. Öyle şikayet konularıyla karşı karşıya kalmaktayız ki kızmamak mümkün değil. Bir çoğu da 'klavye manyağı'! Kendisini ilgilendirsin veya ilgilendirmesin doğru veya yanlış sıralıyor suçlamaları, gönderiyor CİMER'e.

Eskiden öğretmeninden dayak yiyen öğrenci ana babasına söylerse 'hangi yaramazlığı yaptın' diye birde ana basından azar işitir hatta dayak bile yiyebilirdi. Yanlış anlaşılmasın 'öğretmenler öğrencileri dövsün' demiyor, öğretmenin toplumsal algısı ve öneminden bahsetmeye çalışıyorum.

Elbette ki, bir milyon öğretmenin içinde olumsuzları da olacak ve şikayet edilmesi gereken durumlarda şikayet edilecek. Eften püften sebeplerle de yapılan şikayetlerin öğretmenin moral ve motivasyonunu olumsuz etkilediğini de görmezlikten gelemeyiz. Çocuğuma yan baktın, dik baktın, kızdın, kulağını çektin vs. bunlar şikayet sebebi olmamalı.

-Arkadaş, öğretmen robot mu, duyguları yok mu?

Öğretmen öğrenciyi sevecek, gerektiğinde kızacak, sınırları aşmadan hafiften fiili müdahalede de bulunabilecek! Eğitim sürecinde bunların hepsine yer var. Eğitimciler, eğitimde öğrenciyi rencide etmeden yapılacak bazı fiili müdahalelerin olması gerektiğine yer vermektedirler. Ancak, toplumsal tepkilerden kaynaklı bunları söylemekten çekiniyorlar.

Budama işini yapan kişi ehil olmak kaydıyla genel olarak bir ağacı budamak ağaca zarar vermez bilakis verimini artırır.

Terbiye konusunun geçtiği ortamlarda zaman zaman kullandığımız Ziya Paşa'nın Terkib-i Bend adlı eserinde yer alan 'Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir/Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir' beyti eğitimin ana politikasına yol gösterici olmalıdır.

Ülkemiz gündemini meşgul eden en önemli konulardan birisi olan okullarımızdaki disiplin sorununun çözümünü yukarıdaki beytte söylenen anlayışla çözebiliriz. Bunun yanında disiplinsizliğin nedenlerini ortaya koyup çözüme katkı yapılabilir. Hepimiz doğru veya yanlış çözüm önerisi sunmaktan çekinmemeliyiz. İslam içtihadında yanlış içtihadın bile bir sevabı var. Doğru içtihadın sevabı ise ikidir.

Benim için disiplinsizliğin sebepleri Karma Eğitim, 12 Yıllık Zorunlu Eğitim ve bayan öğretmenlerin eğitim sistemimizde sayısal oranının artmasıdır. Bayan öğretmenler sayısal olarak arttıkça öğretmenin öğrencinin üzerindeki ağırlığı, etkinliği azalmaktadır. Abarttığım düşünülüyorsa araştırma yapılabilir.

Öğretmenliğin etkinliğinin artırılabilmesi için yapılması gereken en önemli adımlar;

1-12 Yıl Zorunlu Eğitim uygulamasından vazgeçilerek akademik kariyer yapmak isteyen öğrencilerin önü açılmalı, meslek sahibi olmak isteyenlerin mesleğe yönelmeleri sağlanmalıdır. Bırakalım da çırak olsun, kalfa olsun, usta olsun?

Ülkenin hepsini üniversite mezunu yaptığımızda ne olacak. Söyleyeyim mi, üniversite mezunu işsizler her yıl artarak yığınlar halinde sorun olarak karşımıza çıkacak! Bu toplumsal sorunu yavaş yavaş yaşamaya başladık.

2-Karma eğitimden vazgeçilerek kız ve erkek okulları açılmalı; ayrıca, bayan öğretmenler kız okullarında, erkek öğretmenler erkek okullarında istihdam edilmelidir.