Sistem ve derin Türkiye, Kürt meselesini siyasi bir şekilde çözmek istiyordu.

Sistem ve derin Türkiye, Kürt meselesini siyasi bir şekilde çözmek istiyordu. Bu amaçla öngörülen süreç, Kürt siyasi elitin (daha doğrusu PKK'nın siyasi kolu) önünü açıp meclise sokmaktı.

Bu amaçla seçimlerde kendilerine büyük kolaylıklar bile gösterildi. Hatta Ak Parti bölgede banko oy getirebilecek adaylar yerine halkın tepkisini çeken ve teşkilatların bu kişi aday olursa kaybederiz dediği kişileri listenin başına alarak HDP'nin önünü açtı. Chp ise doğrudan oy ile destek oldu.

Yani el birliği ile pkk'nın siyasi kanadının meclise gelmesi için yardımcı olundu.

Amaç ise silahlı mücadele yerine siyasi mücadele yapılması ve kanı durdurmaktı.

Pkk ve Hdp ilk zamanlarda birleştirici mesajlar vererek kitlelerde umut oldular. Hatta bölge halkı onların bu söylemine o kadar inanmıştı ki "onları seçelim de gidip sorunlarını mecliste tartışsınlar ve böylece kan dursun" diye düşünerek oy verdiler.

Ama malesef meclise gelen hdp, baştaki söylem ve düşüncelerine ters bir tavır takındılar. Adeta şımarmışlardı. Ne istediklerini kendileri de bilmiyor, sürekli çelişkiye düşüyorlardı. Çünkü zaten konuşanlar onlar değil Kandildi. Hatta Kürt meselesi ile alakası olmayan Diyanet konusunu bile tartıştılar.

Derken, kendilerinden halkın beklediğini yerine getirmediler.

Pkk, önceleri barış sürecine yönelik olumlu yaklaşırken, maaselef Amerikan'ın bölge ile ilgili planları netleşip yanına partner olarak alınca barıştan uzaklaşmaya ve savaşçı bir dil geliştirmeye başladı.

Önceleri özgüvenlerini kaybetmişken, Amerikanın üfürmesiyle savaşçı bir dil kullanmaya başladılar. Bu süreçte Apo bile dinlenmez olmuştu.

Bu durum haliyle meclisteki uzantılarına da yansıdı. Onlar artık Kürtlerin ve genel anlamda Türkiye Halkının beklentileri yerine emperyalistlerin söylemlerini tercih ettiler.

Bu durum bir ayrıştırma getirmesi gerekiyordu.

Hdp'nin artık barış ve uzlaşıcı kültürünü kaybettiği görüldü. Bu ortamda daha da kışkırtıcı olmamaları ve batının piyonu haline gelmemeleri için tasfiye edilmeleri en doğal süreçti. Çünkü misyonlarını yitirdiler.

Aslında bu tasfiye sürecini bekleyen hdp ve efendileri "bizim adamlarımıza dokunamazsınız" diyerek feryat edip ab üyeliğinden atma tehdidini gündeme getirmeleri, hdp ve pkk'nın arkasında gerçekte kimlerin olduğunu da göstermiş oldular.

KÜRT SİYASİ AKTÖRLERİ YOK

Türkiye'de Kürt meselesinde en büyük sıkıntı, muhatap alınacak aklı başında ve halk nazarında bir kıymet ifade eden gerçek Kürt siyasi aktörlerin olmamasıydı.

Bunun temel nedeni de pkk gibi silahlı bir unsurun böyle oluşumları ileride kendisine rakip gördüğünden ve devletle yapılacak görüşmelerde elini daraltacağını düşündüğünden yok etmesiydi. Devletin düştüğü en büyük hata da bu tarz mutedil hareketlerin hepsini terör olarak niteleyip sahipsiz bırakması ve farkına varmadan pkk'nın amacına hizmet ederek bölgeyi onlara terk etmesiydi.

Günümüzde daha mutedil hareketlerin güç kazanması gerekir. Bu mutedil ve vatanperver hareketler yazar, akademisyen, siyasetçi, din adamı ve stk temsilcisi hatta iş adamı düzeyinde olmalıdır. Bölge halkı üzerinde bir kıymet ifade edebilmelidir. Çünkü bu alanda ciddi bir boşluk vardır ve tabiat boşluğu kabul etmez.

Biz bu boşluğu doldurmadığımızdan başkası kendi amacı etrafında doldurabilir. Ak parti en çok Kürt milletvekilini barındıran bir parti olması hasebiyle bir Kürt insiyatif grubu da kurabilir.

Süreci doğru götürmek ve hdp'nin halka inip olayı yanlış aksettirmesini önlemenin yolu böyle bir insiyatiften geçer.

Unutmayın ki "Türkiye, Kürtlerin de Vatanıdır"