Türkiye, Yunanistan ve GKRY ile birlikte küresel soykırımcı ve sömürgecilerin Ülkemizi sıkıştırma ve hapsetme planlarını alt üst etmek için Libya UMH (BM'de ve uluslararası platformda tanınan ve meşru Hükümet) ile 27 Kasım 2019 tarihinde Akdeniz'de kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarının belirlenmesi ile güvenlik ve askeri işbirliği anlaşmalarını imzaladı.

Türkiye, Yunanistan ve GKRY ile birlikte küresel soykırımcı ve sömürgecilerin Ülkemizi sıkıştırma ve hapsetme planlarını alt üst etmek için Libya UMH (BM'de ve uluslararası platformda tanınan ve meşru Hükümet) ile 27 Kasım 2019 tarihinde Akdeniz'de kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarının belirlenmesi ile güvenlik ve askeri işbirliği anlaşmalarını imzaladı. Öncelikle bu anlaşma son derece stratejik bir anlaşmadır. Ülkemizin Milli güvenliğini, sınırlarını aynı zamanda deniz sınırlarını, jeopolitik-jeostratejik-ekostratejik çıkarlarını koruyan ve garanti altına alan, uluslararası hukuka da harfiyen uyan bir anlaşmadır.

1958 Cenevre Deniz Hukuku Sözleşmesi ve 1982 BM Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmeleri, karşılıklı kıyılara sahip ülkelerin kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarını karşılıklı anlaşmalarla belirleyeceğini, anlaşmazlık halinde iki kıyının tam ortasına çizilecek ortay hatta göre tespit edecekleri, bu da olmazsa uluslararası mahkemeler yoluyla anlaşmazlıkların çözümleneceğini hüküm altına almaktadır. Türkiye bu sözleşmelere taraf olmadığı için Türkiye'nin yaşadığı karasuları, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge vb. sorunlarda uluslararası yargı yoluyla anlaşmazlıkların çözümü yoluna gidilemez. O halde ne olacak? Karşılıklı anlaşmalarla deniz yetki alanları ve deniz sınırları çizilecek. Yani uluslararası hukuka ve BM kurallarına bu yapılan anlaşma uygundur.

Zaten yukarıda bahsettiğim bu anlaşma ile Türkiye kıyıları (Kaş ve Marmaris) ve Libya kıyıları (Derne ve Bortea) arasında, Akdeniz'de yaklaşık 750-800 km uzunluğunda, 200-250 km eninde bir alanda, kıyılara eşit uzaklıktaki ortay hatta göre, yaklaşık olarak 400'er km, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge belirlenip ilan edilmiş, deniz egemenlik alanı tescillenmiştir. Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarının Akdeniz'de, çeşitli anlaşmalarla Türkiye'ye tanıdıkları 41 bin km karelik deniz egemenlik alanı, söz konusu anlaşma ile 189 bin km kareye çıkarılmıştır. Üçüncü ülkelerin söz konusu bu alanlarda her türlü faaliyetleri, enerji hatları geçirmeleri yasaklanmıştır. Böylece Türkiye ve Libya'dan izinsiz bu alanlarda kimse kuş dahi uçurtamayacak, küreselcilerin Akdeniz'de kurmaya çalıştıkları enerji koridoru da bir hançer gibi yarılmıştır. Türkiye ve Libya denizden iki KOMŞU ÜLKE olarak karşılıklı işbirliği ile söz konusu bu alanlarda her türlü hak ve menfaatlerini koruyabilecek, enerji araştırma ve sondaj çıkarma işlemlerini gerçekleştirebileceklerdir. Türkiye anlaşma çerçevesinde Libya'ya ait kıta sahanlığında da her türlü arama ve sondaj faaliyetlerini yürütebilecektir.

Ayrıca yukarıda bahsettiğim askeri ve güvenlik işbirliği anlaşmasına göre de karşılıklı güvenlik ve istikrarın korunması amacıyla her türlü eğitim, yardım, operasyon vb. icraatlar gerçekleştirilebilecek, anlaşma çerçevesinde talep edilmesi halinde Türkiye Libya'ya askeri güç gönderebilecek ve orada askeri üsler kurabilecek tır.

Gelinen noktada durum nedir? Küreselcilerin Akdeniz'de oyunları bozulmuş, Türkiye'yi dışarıda tutma planları suya düşmüş, Ülkemize rağmen denizden kurmaya çalıştıkları enerji hat koridoru Libya ile yapılan anlaşmalarla bir hançer saplanarak yarılmış, Türkiye ve Libya deniz komşusu olmuşlardır. Türkiye Akdeniz'deki gücünü ve etkinliğini daha da arttırmış, denizlerdeki hak ve çıkarlarının, Milli menfaatlerinin, güvenliğinin sınırları Libya'dan başlar hale gelmiştir. Yani Libya Türkiye olmuştur, Libya'nın güvenliği, Libya'daki meşru hükümetin devamlılığı Türkiye'nin Milli güvenlik ve beka meselesi haline dönüşmüştür. Türkiye Akdeniz'de küreselcilere ve bölgesel piyonlarına (Yunanistan, GKRY, İsrail, Mısır, BAE, Suudi Arabistan) ŞAH MAT dedi.

ABD, Avrupa, Rusya, Çin… küresel soykırımcıların Ortadoğu'da, Akdeniz'de, Afrika'da, Libya'da olduğunu ve soykırım yaptığını görmeyen, ne işiniz var diyemeyen;

Türkiye'nin Irak'ta, Suriye'de ve Akdeniz'de ne işi var, Akdeniz'de neden petrol ve doğalgaz arıyoruz ve çok para harcıyoruz, ver kurtul, azıcık aşım ağrısız başım diyenler;

Küresel soykırımcıların maşaları, mandacı ve himayeciler, emperyalizmin kullanışlı aptalları şimdi de ne işimiz var Libya'da diyorlar!

Peki bizim mandacı ve himayeciler soramıyor ise, biz soralım. Amerika, Avrupa, Rusya, Batı uşakları BAE, Suudi Arabistan ve Mısır'ın ne işi var Libya'da? Libya'yı Irak ve Suriye gibi parçalamak, yağmalamak, talan etmek, sömürmek ve kendilerine uşaklık edecek darbeci Halife Hafter'i ve terörist grupları desteklemek için oradalar.

Bu bağlamda Türkiye'nin Libya'da ne işi var?

Afganistan'da, Azerbaycan'da, Kosova'da, Bosna'da, Katarda, Somali'de, Irak'ta, Suriye'de, Akdeniz'de ne işi varsa Libya'da da o işi var ve olacaktır. Çünkü Türkiye'nin Milli güvenliği, sınırları, hak ve menfaatleri, stratejik ali hedefleri buralarda ve daha da ilerisinde başlamaktadır.

Gazi Mustafa Kemal'in Çanakkale'de, Kafkasya'da, Suriye-Filistin'de, yine 108 sene önce Libya'da-Trablusgarp'ta ne işi var idiyse bugün de Türkiye'nin Libya'da o işi olacak.

Gazi Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı sırasında Afganistan'la yakından ilgilenir ve oraya Türk subaylarını gönderir. Buna karşı çıkan Fevzi Çakmak'a şunu söyler. "Kurtuluş Savaşının güvenliği Afganistan'dan başlar."

Gazi Mustafa Kemal'den sonra Kurtuluş Savaşı'nın en önemli ve büyük Komutanı Kazım Karabekir Paşa'nın da anılarında belirttiği gibi, "Paşaların Kavgası" adlı kitapta geçer, Gazi Mustafa Kemal 1933 yılında Amerikalı General McArtur'a, bir görüşme esnasında, "Allah nasip eder ve ömrüm vefa ederse Musul ve Kerkük, Adalar, Selanik dahil Batı Trakya'yı Türkiye topraklarına katacağım" demiştir.

Gazi Mustafa Kemal, 1933 yılında genç bir doktorun sorusu üzerine açıklanmamak şartıyla "Ülküler Devletler tarafından bilinir ve açıklanmaz, ancak Milletler tarafından yaşatılır. Sovyetler Birliği bir gün elbet parçalanacaktır. Orta Asya'da, Türkistan'da, bizimle aynı dil, inanç, kültür ve öz değerlere sahip Milletler bağımsızlıklarına kavuşacaklardır. Buna hazırlıklı olmalı, onlar bizimle yakınlaşamaz, biz onlarla yakınlaşmalıyız." şeklinde beyanatta bulunmuştur. (İsmet Bozdağ, "Atatürk'ün Avrasya Devleti", s. 30, 31, 32, Tevfik Rüştü Aras anıları ve İhsan Sabri Cağlayangil teyidi, Türkolog Yazar Fatih Mehmet Yiğit, "Atatürk ve Türk Birliği", https://turuz.com)

Şimdi sormak lazım, özde değil sözde Atatürkçülere, İslam Dini ve Kur'an-ı Kerim ile Türk Devlet ve Milletinin düşmanı PKK-PYD-YPG-YPJ-SDG'ye terör örgütü değildir ve bize saldırmaz diyenlere; ne işimiz var Irak'ta, Suriye'de, Akdeniz'de, Libya'da diyenlere!

Atatürk bugün yaşasaydı ona da ne işimiz var Musul ve Kerkük'te, Adalar'da, Selanik'te, Afganistan'da, Orta Asya'da Türkistan'da; yedi düveli, Batı'yı, Amerika'yı, Avrupa'yı, bütün dünyayı neden karşımıza alıyoruz, ne gerek var? diye sorabilirler miydi? Böylesine ipe sapa gelmez, dangalakça bir sorunun altına imza atabilirler miydi? Sessizlik, mor bir renk ve ama ile başlayan cümleler... Dünü bilmeyen bugünü anlayamaz, bugünü anlayamayan ise yarını göremez.

Gazi Mustafa Kemal bugün yaşasa günümüzdeki mandacı ve himayecilerin, Batı taklitçilerinin, aman Batı'yı kızdırmayalım ve onların her istediğini yerine getirelim diyenlerin, medeniyet derinliğimiz ile bekamızın gereklerini ve rasyonaliteyi göz ardı ederek sınırlarımızın dışında ne işimiz var diyenlerin yüzüne tükürürdü, onları astırırdı!

Türkiye'nin Libya'ya askeri güç göndermesinin stratejik amaçları:

1- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak,

2- Uluslararası hukuktan kaynaklanan ve Akdeniz'deki hak ve menfaatlerini korumak,

3- Libya ile yapılan anlaşma ile kıta sahanlığı ve deniz yetki alanları ile ilgili hedeflerin hayata geçirilebilmesi amacıyla uluslararası meşru hükümet Libya UMH Hükümetinin desteklenmesi ve ayakta tutulması,

4- Libya'da emperyal hedefleri olan küresel soykırımcıların desteklediği darbeci generalHafter güçleri ve terör gruplarının yenilmesi ve yok edilmesi sonucunda Meşru Hükümet iktidarında Libya siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün kesin olarak sağlanması,

5- Libya'da barış, güvenlik, istikrar, adalet ve kalkınmasının gerçekleştirilmesi,

6- İki ülke arasında karşılıklı stratejik ilişki ve işbirliği ile enerji kaynaklarının tespiti ve ekonomiye kazandırılması ve enerji ihtiyaçlarının karşılanması ile birlikte kalkınma, ilerleme, güçlenme ve gönenç seviyesinin yükseltilmesi,

7- İki ülke arasında her alanda (Siyasi, askeri, ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim, teknoloji, dini, iletişim…) stratejik ortaklık ve müttefiklik ilişkisine geçilerek tam kenetlenme ve eklemlenmenin hayata geçirilmesi,

8- Doğu Akdeniz'i güvence altına almak, Doğu Akdeniz'e kıyısı olmayan küresel soykırımcıların buraların kaynaklarını çalmalarına ve sömürmelerine engel olmaktır.

Sevgi, saygı ve selamlarımla...