Devlet yönetiminin bir çok biçimi olmakla birlikte hepsinin ortak yanı otoritedir. Otorite olmadan hiçbir devletin varlığını koruması düşünülemez. Devlet, koyduğu kuralları zorla yaptırma gücüne sahip olup zorla yaptırım gücünü kullanabilmesi için de silahlı güçler bulundurmak zorundadır.

Devlet yönetiminin bir çok biçimi olmakla birlikte hepsinin ortak yanı otoritedir. Otorite olmadan hiçbir devletin varlığını koruması düşünülemez.

Devlet, koyduğu kuralları zorla yaptırma gücüne sahip olup zorla yaptırım gücünü kullanabilmesi için de silahlı güçler bulundurmak zorundadır. Devletin dışında farklı bir silahlı gücün bulunması devlet otoritesinin zafiyetinin en önemli göstergesidir. Bu zafiyet her türlü anarşinin, özellikle silahlı terör örgütlerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlar.

Hiçbir devlet kendi içinde oluşabilecek terör örgütlemelerine müsaade etmez ve bunlarla en etkin mücadele verir, vermek zorundadır. Bu mücadele sadece mevcut terör örgütleriyle değil; teröre zemin hazırlayan her türlü kuruluş ve oluşumla da mücadele etmek zorundadır. Bu konuyu daha alt düzeyde biraz da ironik bir biçimde ele almaya çalışacağım.

Halk arasında istenmeyen durumlara 'devlet nerede' diye tepki verilir. Halk her yerde devletin hazır ve nazır olmasını ister ve devletin otoritesinin sarsılmasını istemez; çünkü, otoritenin zayıflamasının en büyük zararını halk dolayısıyla devletin kendisi görecektir.

Biraz ideolojik ve biraz da sosyal olarak zaman zaman dile getirilen 'Devlet mi halk için, halk mı devlet için' sözü kullanılır. Bu söz 'yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıktı' sözünden daha fazla saçma olup bunu tartışmak bile abesle iştigaldir.

Devlet halkın kendi örgütlenmesidir. Devlet, her durumda halkın huzurunu sağlamak için vardır. Halkın huzurunun en temel şartı adalettir. Adaleti hayata geçirecek olan da devlettir. Adalet kurumunun ne ölçüde işleyip işlememesinin en önemli göstergesi toplumdaki huzurdur.

Adaletin olmadığı yerde devlet otoritesinden bahsedilemez. Onun için devletin otoritesinin toplumda hakim olabilmesi için iki kurum çok önemlidir. Bunlar adalet ve güvenlik kurumları. Bu kurumlar ne kadar güçlü olursa devlet düzeni de o kadar iyi işler.

Hukuk sisteminin en temel özelliklerinin başında bireyin suç işlemesinin önüne geçme vardır. Bir devlette suçlar kolayca işlenebiliyorsa orada cezaların caydırıcılığı yok demektir. Maalesef, her geçen gün suç oranları belirgin düzeyde yükselmektedir.

Çok üzücü ki ülkemizde her türlü suç özellikle de cinayetler artmaktadır. Elbette ki, insanlar suç işliyorsa bunun mutlaka psikolojik, sosyolojik ve ekonomik bir çok sebebi var. Bu sebeplerin ortadan kaldırılması için başta devlet olmak üzere herkes kendi üzerine düşeni yapmalıdır.

Yine başta devletin kurumları olmak üzere toplumun tüm kesimleri suçun özendirilmesini teşvik etmek yerine engellemelidir. Devlet suçu teşvik mi ediyor denilebilir. Elbette ki, devlet suçu teşvik etmez; ancak, dolaylıda olsa özellikle de televizyon dizilerine izin vererek teşvik etmektedir.

Kurtlar Vadisi ile başlayan mafya dizileri şimdi hemen hemen tüm kanallarda oynamaktadır. Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Çukur, Ramo gibi.

Eski Türk filmlerinde de mafyavari filmler olsa da bu filmler izlenip bitiyor gençler üzerinde bu kadar etkili olmuyordu. Diziler öyle değişti ki güç, lüks, para ne ararsan hepsi özendirici düzeyde.

-Güç dedim; mafya hapisten adam çıkarıyor, istediğini öldürüyor!

-Lüks dedim; arabalar, konaklar, paralar….

-Siyah takım elbiseler, gözlükler vs.

En vahimi ölmenin hiç önemli olmadığı satılmış veya hapsedilmiş beyinler; bu da işin psikolojik tarafı. İşsizliğin kol gezdiği, kolay para kazanmanın revaçta olduğu günümüzde bu tür diziler gençlerimizi olumsuz etkilemektedir. Bir ara ortalıkta 'Polat Alemdarlar' kol geziyordu. Şimdi de başka rol model kabadayılar!

Sadece bunlar değil; Allah(cc) aşkına şu televizyon dizilerinin yaptığı tahribata bir bakınız. Çarpık ilişkiler, alavera dalavera ne pislik ararsan fazlasıyla var!

Ben bu dizilerin yapımlarının sadece reyting eksenli olmadığını, arkasında daha büyük planların olduğunu düşünüyorum. Hedeflenen, özellikle de gençler olmak üzere öz değerlerimizden koparmak ve kendi değerlerine yabancılaştırmak. Bugün gençlerin içinde bulunduğu duruma bir bakınız!

-Bir memleket idealleri var mı?

-Bu Müslüman çocukları bir iman kaygısı yaşıyorlar mı?

İçinde bulunduğumuz vahim durumu görünce bir vatandaş olarak 'Devlet Nerede' diyorum!

-Sahi, devlet bunun neresinde?