İnsanın tarih boyunca iki büyük düşmanı olmuştur: Birincisi; deprem, sel, fırtına, kuraklık, bulaşıcı hastalıklar gibi felaketlerdir. İkincisi ise kendisidir. İnsan hayatını hangisi daha fazla tehdit etmektedir diye soracak olursanız tabi ki insan, yani silahlanma.

İnsanın tarih boyunca iki büyük düşmanı olmuştur: Birincisi; deprem, sel, fırtına, kuraklık, bulaşıcı hastalıklar gibi felaketlerdir. İkincisi ise kendisidir. İnsan hayatını hangisi daha fazla tehdit etmektedir diye soracak olursanız tabi ki insan, yani silahlanma.

Tüm doğal felaketlerin en büyüğünün küresel ısınma olacağı tahmin ediliyor. Birbirimiz ile didişmeyi bırakıp doğal felaketlere hazırlanmak daha akıllıca olsa da bu yönde adım atacak büyük bir devlet bulmak elbette imkânsız.

Doğal felaketlerin şakası yok. Ama yine de kimse doğayı gerçek bir tehdit gibi görmüyor. Çünkü insanın kendi elleri ile neden olduğu ve olacağı tehdidin boyutları tahmin ettiğimizden çok daha büyük ve çok daha yakın.

Büyük devletlerin neyi gerçek ve daha yakın tehdit olarak gördüklerini anlamanın en iyi yolu ise doğal felaketleri önlemek için ve silahlanmak için harcadıkları paraları karşılaştırmaktır. Savunma bütçesi yüz milyarlarca doların üstünde olan onlarca ülke var.

İran nükleer silah geliştirmek için harcayacağı para ile tüm halkının refah seviyesini arttırabilir. Ama arttırmıyor. Suudi Arabistan savunma bütçesi ile tüm çöllerini yeşil hale getirebilir. Ama yapmıyor. Biz olsak biz de yapmazdık. Çünkü büyük bir fırtınadan çok büyük bir bomba ile ölme ihtimalimiz daha yüksek.

İnsanlığın sonunun doğal bir felaket ile olacağı söyleniyor. Bunu konu alan filmler var. Ama insanın sabrı yok. Doğal bir felaketi bekleyecek kadar bile yok. Sonunu kendi getirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor.

Büyük küçük bütün devletlerin elinde müthiş bir silah stoku var. Bu silahlar neden stoklanıyor? Sadece caydırıcı olmak için mi? Bir yere kadar evet. Savaşı beklerken biriktirdiği silahlar paslanan ve kullanılmaz hale gelen ülkeler de var.

Bu durumdan dersler de çıkarılıyor. Avrupa gibi bazı ülkeler ortada somut bir tehdit yok ve olursa Amerika onları koruyabilir diye silaha harcadıkları parayı gelişmeye harcadılar. Fakat bu felaketleri de olabilir. Avrupa Birliği müthiş bir oluşum. Ama kendi güvenliğini sağlayacak kadar güçlü değil.

İngiltere’nin 5 yıl önce her şeyi göze alıp birlikten çıkma kararı almasının arkasında da bu var. Avrupa büyük bir savaş söz konusu olduğunda en kırılgan bölge. Büyük ve zengin ama yeterince silahı yok. Bu da onu ilk işgal edilecek yerler arasına sokuyor. İngiltere bu kırılganlıktan kaçtı.

Sadece son 5 yılda yaşanan gelişmelere bakın. Tüm devletler üçüncü dünya savaşına hazırlanıyor gibiler. Büyük güçler takımlarını kurmuş Suriye sahasında vekalet savaşları ile büyük bir savaşa hazırlanıyorlar. Bu savaş küçümsenmemeli beş yıldan fazla süredir devam ediyor.

Büyük devletlerin dili artık politik değil. Neden diye soracak olursanız çünkü politik dil eskisi kadar işe yaramıyor. Eskiden birbirlerine dişlerini insani bir yapmacıklıkla gülümseyerek güven vermek için gösteriyorlardı. Şimdi ise köpeklerin sinirli sinirli hırlaması gibi tehdit etmek için gösteriyorlar.

Sadece dişlerini değil kaslarını da gösteriyorlar ve kısmen kullanıyorlar. Buna ticaret savaş deniyor. Yürürlüğe konan yeni vergiler, kotalar artık bir blöf ve şaka olmaktan çıkmıştır. Büyük ülkelerin canlarını yakmaktadır. Milyarlarca dolar kaybetmelerine neden olmaktadır.

Herkes öfkeli. Büyük bir savaş için her şey tamamlanmış sadece iyi bir sebep aranıyor. Kan dökmeye bu kadar hevesli insanoğlunun iyi bir sebebi bulmasının çok uzun bir süre alacağını sanmak ise en büyük hatamız olacak.