Dünya beşten büyüktür sözü siyasi arenada dile getirilmiş onurlu bir çıkış, kurulu düzene ve bu düzeni kuranlara karşı haykırılmış bir isyanın ifadesi olması hasebiyle doğrudur.

Dünya beşten büyüktür sözü siyasi arenada dile getirilmiş onurlu bir çıkış, kurulu düzene ve bu düzeni kuranlara karşı haykırılmış bir isyanın ifadesi olması hasebiyle doğrudur. Bununla beraber insanın dünyaya gönderilişinden beri yeryüzünde var olan güç ve iktidar savaşı iki kutup üzerinden yürümektedir. Hak ve Bâtıl…

Başlangıçta basit öğeler üzerinden yürütülen bu savaş, toplumların gelişmesi, ilişkilerin karmaşıklaşması, kurumsallaşmanın artması, teknolojik atılımlar ve karşılıklı etkileşimlerin çoğalması sonucunda günümüzde daha sofistike bir hal almıştır.

İslam öncesi dönemlerde batıl lehine sürekli bir şekilde gözlenen gelişme trendi, Kur’an-ı Kerim’in indirilmesi ve İslam toplumunun oluşumunda sonra giderek zayıflamış, İslam hâkimiyetinin zayıfladığı günlerden bu zamana kadar da gücünü artırmaya devam etmiştir.

Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi insanlığa karşı yürütülen bu savaş açıktan değil, çeşitli maskeler ardına gizlenerek yürütülmektedir. Şu an göz önünde olan büyük devletler ve uluslararası kurumlar işin sadece vitrin kısmıdır. Bu devletlerin ve başlarında bulunan kişilerin isimlerinin ne olduğunun bir önemi yoktur. Asıl yönetici ve yönlendirici güç arka plandadır. Bu bağlamdan baktığımızda sayıları “üç” olmuş “beş” olmuş fark etmez, hepsi tek bir amaca hizmet ettikleri için vardırlar ve aslında “bir”dirler. Bu amaca hizmet etmeyenler etkisizleştirili r veya yok edilirler, yerlerine yenileri getirilir.

Dünya ekonomisini ellerinde bulunduran bir avuç insan, doğrudan veya dolaylı olarak sahip oldukları dev şirketler, merkez bankaları, medya ve sivil toplum kuruluşları, uluslararası ekonomik ve sosyal kurumlarla dünyayı kendi istekleri doğrultusunda dizayn ederler. Nihai amaç tek ve birleşmiş bir dünya devletidir. Şu an parçalı ve sancılı bir şekilde yönetmekte oldukları dünyayı birleşmiş ve tek merkezden yönetilir hale getirmek istemektedirler.

Yavaş yavaş kaynatılan kurbağa misali, insanların büyük bir bölümü ısınan suyun rehaveti içerisinde kendinden geçmiş ve belirli güçler tarafından kasten karmaşıklaştırılmış hayatın keşmekeşi içerisinde debelenirken, suyun kaynama noktasına geldiğini fark edemiyor. İnsanlar dizayn edilmiş bir illüzyon içinde yaşıyorlar.

Bu illüzyon karşısındaki en büyük tehdit ise yıllardır uğraşmalarına rağmen hala yerli yerinde duran Kur’an-ı Kerim ve onun çağlar üstü etkili söylemleridir. Hiçbir zaman eskimeyen, yıpranmayan, her çağa ve duruma uygun olarak vahyedilmiş olan Allah Kelâmı, geçmişte olduğu gibi günümüzde de bâtılın en çok korktuğu hakikat, karanlığın köşe bucak kaçtığı aydınlık olmaya devam ediyor.

Uzun bir süredir tozlu raflara kaldırılan, hükümleri ve yol göstericiliği ihmal edilen Kur’an-ı Hakîm, ışıklarını saçmak üzere raflardan indirildiğinden beri savaş kızışmış, belirli çevreler paniklemiş ve saldırılarını artırmış durumdadır. İlk önceleri ılımlı İslam adında, ne olduğu belli olmayan, muğlak bir alana taşınarak etkisizleştirilmeye çalışılan bu uyanış baskılanamayınca , bu sefer de Kur’an ile yeniden barışan ve uyanmaya başlayan insanları terörle ilişkili göstermeye, İslam’ı terörün kaynağı olarak zihinlere kazımaya çalışarak boğulmaya çalışılıyor. Bu durum, savaşı giderek daha da çirkinleştirecek lerinin bir göstergesidir.

Korkuları sadece İslam coğrafyasının uyanması değil elbette. İllüzyonları bir kere bozulursa, dünyanın diğer bölgelerinde kurmuş oldukları hâkimiyetlerini de kaybetmekten korkuyorlar. İşte bu yüzden yapılmakta olan her türlü deşifre faaliyeti, bu faaliyeti yapanları itibarsızlaştırma, ekonomik, siyasi ve askeri darbeler vurma, ellerinde bulundurdukları ekonomik ve siyasi kurumlarla baskı kurma, sosyal, yazılı ve görüntülü medya aracılığıyla insanları manipüle ederek toplumsal kalkışmalar oluşturma ve gerekirse suikastlar yaparak yok etme gibi yöntemlerle baskı altına alınmaya çalışılmaktadır.

Ama artık bu deşifre faaliyetlerini baskılamak zorlaşmış durumdadır. Kendi silahları yavaş yavaş kendilerine dönüyor. Özellikle internet medyasının ve sosyal ağların yaygınlaşması bu faaliyetlerin geniş kitlelere ulaşmasını ve insanların daha fazla sorgulamasını kolaylaştırıyor. Hak yeniden yükselirken bâtıl panik içerisinde daha da saldırganlaşıyor .

Kurbağanın kaynadığı suyun sıcaklığını panik içerisinde birden arttırdılar, ha sıçradı ha sıçrayacak üzerlerine.