İSTANBUL HAZİRAN SEÇİMLERİ

Ak partinin kurulduğu süreç hala gözlerimin önündedir. Bütün ülkeyi muhteşem bir umut, inanç ve heyecan kuşatmış, yıllardır kendi içlerine çökmüş, umutsuzluk içerisinde ki milyonların gözlerinin çakmak çakmak yandığına şahit olmuştum. Bambaşka bir ambians hâkim olmuştu ülkeye ve insanlarına. Yıllarca itilmiş, kakılmış, hor görülmüş, önü her bakımdan tıkanmış bu büyük kitle, kabuğunu kırıyor ve yarınlara daha bir umutla bakıyordu.

Girdiği ilk seçimde %34 gibi bir rakam yakalıyor ve tek başına iktidar oluyordu. Seçim akşamı ülke insanı televizyonlara kilitlenmiş ve nutku tutulmuş halde televizyonlardan gelecek sonuçlara odaklanmıştı. Nihai sonuç, Ak partinin tek başına iktidar olduğu şekliyle açıklanınca, sokaklar bir karnaval bir bayram havasına dönüşmüş, insanların ne denli büyük bir mutluluk içerisinde oldukları gözlerinin içine yansıyordu.

Muhafazakâr zümre kendi iktidarını kurmuştu. Buna ne kadar inanmış ve ne kadar ihtiyacı vardı. Partinin kuruluşunun her aşamasında gözyaşları ile duaları ile ve ceplerinde ki üç kuruşları ile destek vermiş bu mustazaf zümre, emeklerinin karşılığını görüyor olmanın haklı mutluluğunu yaşıyordu.

Bu heyecan, bu iştiyak, bu mutluluk hayli zaman devam etti. Parti ile taban arasında ciddi bir ahenk ve uyumun varlığı, girilen her seçim sonuçlarına yansıyor ve her seçim sonrası sokaklar yine bu mustazaf zümre tarafından karnaval haline getiriliyordu.

Yıllar yılları kovalıyor ve parti kendi içerisinde bir devinim ve dönüşüm yaşarken, kemik kadrolar yerini başka, bambaşka kişilere terk ederken, taban ile tavan arasında ki senkronize durum, tılsım ve büyü bozuluyor ve mesafe her geçen gün daha da açılıyordu.

Ve Ak parti geniş yığınların, büyük kitlelerin sorgulamaya başladığı, kırıldığı, kızdığı ve küstüğü bir oluşum haline dönmeye başlıyordu.

Hem nasıl olmasın ki?

Aynı partili bir belediyenin başkanı, yine aynı partinin Milletvekili ile cebelleşiyor, her türlü itham, hakaret ve iftiralara açık hale getirebiliyordu. Ve bütün bunlar il başkanının gözleri önünde yaşanırken, adeta ‘’ yesinler birbirlerini ‘’ cinsinden bir başka lakayt davranışa tanık oluyorduk. Kendi içerisinde bu denli savruk hale gelmiş bir partinin tabanı ile konsolide olması da aynı oranda zorlaşıyordu.

Bütün bu lakayt, ciddiyetsiz, samimiyetsiz, disiplinsiz ve egolarını savaştıran kişileri uyaran ve ikaz eden yazılarımıza karşın gösterdikleri duyarsızlık ile de, parti ile ne denli uzak ve ilintisiz kişiler olduklarını yine aynı tabana açıkça gösteriyorlardı.

Otuz bir Mart seçim sonuçlarının tek ve en büyük sebebi bu ciddiyetsiz, samimiyetsiz ve lakayt kişiler olmasına rağmen, parti, kendi içerisini temizleme işine bir türlü girişmemiş ve sonradan eklemlenen ve nereden geldiği dahi bilinmeyen bu asalak zümreyi eliminize etmeyi bir türlü becerememişti.

Meydanı boş bulan bu asalak zümre parti de derinleştikçe derinleşiyor ve kök salıyordu. Partiyi, sadece aşağılık istek, arzu ve tutkularına ulaşmak için ucuz bir basamak olarak görmekle kalmayıp, sağa sola sataşarak şehevi duygularını tatmin ediyorlardı. Bütün bu iğrenç davranışları sergilerken, mallarının üzerine üzerine koyarak palazlanırken, parti ile taban arasında ki zemin her geçen gün daha bir kayıyor ve mesafe günden güne açılıyordu. Tabanın samimi, saf, tertemiz insanları feveran edip sesini yükseltmeye çalıştıkça sesi kısılıyor, önü tıkanıyor ve komuta kademesi ile arasında ki irtibat bağlantısı koparılıyordu.

Bu tertemiz mustazaf zümre gözyaşlarına gark olurken, pişkin pişkin ve hayasızca gülen bu asalak zümre, partinin günden güne eriyor olmasını en büyük ve tek müsebbibi olarak olduğu yerde durmaktaydı.

Biriken bütün bu iğrenç davranışlar otuz bir Mart sonuçlarını getirdi. Nihayet komuta kademesi başını kumdan çıkarmış ve nihayet neler oluyor demeye başlamıştı. Başlamıştı başlamasına da, bu saatten sonra kırgın, küskün ve kızgın mustazafları tekrar yanına toplayabilecek miydi kocaman bir soru işareti taşıyordu.

AK PARTİ GENEL MERKEZİ !

KİMİN NE OLDUĞUNU, KİMİN NEREDEN GELİP NEREYE GİTMEK GİBİ BİR HEDEFİ OLDUĞUNU, KİMİN NASIL BİR HİN VE NASIL BİR CİN OLDUĞUNU, KİMİN GİZLİ AJANDA SAHİBİ OLDUĞUNU, KİMİN EGOLARINI TATMİN ETMEK İSTEDİĞİNİ, KİMİN ATARLI ATARLI YÜRÜRKEN ESAS HEDEF VE AMACININ NE OLDUĞUNU ÖĞRENMEK İSTİYOR MUSUN GERÇEKTEN !?

ÇOK BASİT…