PKK’nın askeri kanadı, Türk Hükümeti’nin, IŞID’in Kürt katliamı yapmasına göz yumduğunu iddia ederek barış sürecinin sona erdiğini ifade etti. Uzun yıllardır devletin elinde hapis yatan Abdullah Öcalan’ın buna ne cevap vereceği belli olmamakla beraber, Öcalan’ın buradan kurtulmak için önemli tavizler vereceği ortada. Bu sebepten, PKK’nın “savaş çığlıklarına” rağmen barış sürecinin devam edeceği öngörülebilir. Yalnız, gerçek olan bir şey daha var ki, hükümet genel seçime kadar çok radikal adımlar atamayacak. PKK’yı korkutan ise, hükümetin genel seçimde istediğini aldıktan sonra da süreçte önemli adımlar atmaması. Bu savaş çığlıkları aslında bunun bir uzantısı. Öcalan’ın “içeride unutulması” ihtimali ise, şu an için büyük çatlaklara sebep olabilme ihtimali dolayısıyla PKK tarafından cesaret edilebilecek bir şey değil. Dolayısıyla şu aşamada olay hükümet tarafından blöf olarak nitelendiriliyor ki, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan “Kandil’de yatacaklarına gidip savaşsınlar.” sözüyle bu “blöfü gördü”. IŞID’in Kürt hareketini yıprattığının ve PKK’ya, Suriye ve Irak’da yaşam alanı kalmayabileceğinin farkında olan Türkiye ise IŞID’e karşı mücadele için elinden geldiğince yavaş hareket ediyor. PKK ise bunun paniğiyle hükümete karşı sert söylemlerde bulunuyor. Kısacası Hükümet-PKK satrancı uzun bir müddet daha devam edecek gibi duruyor.

Başkanlık Sistemi

Yüzyıllardır Osmanlı’dan gelen gelenekle beraber Türk siyasi ve toplum kültürüne yerleşmiş bir “Tek Adam” kültürü mevcut. Rahmetli Turgut Özal’a kadar kimse, “siyasi yapıdaki çürümüşlüğün ancak sistem değişikliği yoluyla mümkün olabileceğini” ve bunun yolunun da Başkanlık Sistemine geçiş ile gerçekleştirilebileceğini söylemeye cesaret edememişti. Halbuki Atatürk’ten itibaren fiiliyatta bir başkanlık sistemi mevcutken, resmi olarak bunun değiştirilmesi ihtiyacını Özal tartışmaya açmıştı. Maalesef o zaman ki siyasi, ekonomik ve toplumsal yapı ise buna müsait değildi. Rahmetli Özal’ı en iyi okuyan lider olarak görünen Cumhurbaşkanı Erdoğan ise artık siyasi ve kültürel yapıdaki değişikliğin farkına varmış olmalı ki Başkanlık Sistemini tartışmaya açtı. Ve görünen o ki, eğer bu ülkede birileri Başkanlığı hak ediyorsa bu hak, yıllardır AKP adına değil Erdoğan adına oy verilen lider olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait. Eski yapı üzerinde ufak tefek yasa değişiklikleri ile geçici tedbirler almak yerine, köklü bir sistem değişikliğinin daha fazla fayda getireceği ise ortadadır. Aslında Cumhurbaşkanlığı Seçimi, “Başkanlık sisteminin referandumu” niteliğindeydi. Fakat kapitalist sistemin, kişilerin kendi menfaatlerini öne alan yapısı yüzünden, “dava” mantığı, “tatilini bozmak istemeyen tatilcilerin” keyfine feda edildi. Her iki kesim de “hain tatilcilerin” aslında kendi taraftarları olduğunu savunarak, “hainlere bile sahip çıkılan” bir siyasi kültürün aslında var olabileceğini gösterdi.

Kürdistanlı İskoçlar

İskoçyalılar, yapılan referandum sonucu “bağımsız olmak istemediklerine” ve “viski ekonomisi” ile hayatlarını idame ettiremeyeceklerine karar vererek William Wallace’ın kemiklerini sızlattılar. Bu utanç damgasını, Braveheart filmini bütün kopyaları ile toplatsalar ve bu ünlü kahramanı tarihlerinden silseler de, ömürleri boyunca taşıyacaklar. Aslında verilen karar tam bir “Homo economicus” denen ve realist iktisat mantığına göre hareket eden insana özgü. Ekonomik güç temeline dayanmayan siyasi milliyetçilik, hamasi bir edebiyattan öteye geçmez. Bunun farkında olan İskoçlar, İngiltere ve AB’ye bağlı kalarak duygusallıktan uzak bir bakış açısı sergilediler. Türkiye’den ayrılarak bağımsız olmak isteyen Kürt milliyetçilerinin ise “şark duygusallığı” ile bu tür realist hareketlerde bulunup bulunmayacağını zaman gösterecek. Kurulması istenen Kürt devletinin “Devlet bize baksın” söylemleriyle karşılaşacağını bilen Kürt politikacılar, hem Türkiye’den ayrılmamak hem de istediklerini yapabilmek için uygun bir yapı istiyorlar şimdilik. Böylece zaman içerisinde Türkiye’nin imkanlarından yararlanarak toplumsal, siyasi ve ekonomik dönüşüm sağlayacaklar. Batı tarzı bir üretim kültürüne sahip olmayan Kürt ulusunu temel alacak bir bedevi kültür, “birlikteyken gelişmek ve dönüşmenin” zorunlu hale gelmesine sebep oluyor. Siz bakmayın onların “biz özgür olmak istiyoruz” demesine. Onlar Kürdistanlı İskoçlar olmaya namzetler.