Cenevre Görüşmeleri’nden ateşkese yönelik herhangi bir sonuç çıkmamasıyla birlikte, Sünni kesimin savaşın sona ereceği noktasında ümidi kalmadı.

Cenevre Görüşmeleri’nden ateşkese yönelik herhangi bir sonuç çıkmamasıyla birlikte, Sünni kesimin savaşın sona ereceği noktasında ümidi kalmadı.

Bunun üzerine, Suudi Arabistan tarafından yapılan; “Suriye’ye yapılacak bir kara harekâtına ordu göndermeye hazırız.” açıklamasının ardından, Güney Amerika gezisinden dönerken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçakta yaptığı; ”Irak Tezkeresi’nde hata yaptık, Suriye için bir tezkere olursa destekleriz.” açıklaması gelirken, Rusya’nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’ye girmek için plan yaptığı ve bir fırsat beklediği yönünde açıklamasına ise herhangi bir tekzip gelmedi.

Erdoğan, Güney Amerika’da yaptığı açıklamalar sırasında üstü örtülü olarak “Rus bombardımanını durdurmak için yapılması gereken bir kara harekatının” ilk sinyallerini verdi. Avrupa’ya doğru yaşanan göçmen akınını durdurabilmek için Rus bombardımanını durdurmak zorunluluğu ise mantık olarak ancak “Muhaliflere ait bölgelere asker sokmak” ile gerçekleştirilebilir.

Suriye’de Muhaliflerin kazandığı toprakların, Rusya’nın gelmesi ile birlikte yavaş yavaş kaybedilmesi, hatta Halep ile ikmal hattının kesilmesi sonucu, çok ciddi kıyımların olacağı düşüncesi, Türkiye’yi Suriye’ye acil olarak girmek yönünde sıkıştırıyor.

Bunun için Suudi Arabistan ile fikir birliği halinde olduğumuz ortada olmakla beraber, bu hafta Türkiye’ye gelecek Almanya Başbakanı Merkel’in acil olarak ikna edilmesi de gerekmekte. Bu ikna yollarından birisi de “Ege Denizi’nden Avrupa’ya doğru yaşanan göçmen akımının hızlanmasıdır.”

Sanıyorum gelecek bir aylık sürede çok ciddi göçmen akımları olacağı gibi, çok ciddi can kayıpları da yaşanacak.

Maalesef devlet yönetmenin en büyük zorluklarından birisinin ise “bu tür kararlar vererek” ciddi vicdan azabı yükünü taşıma riski olduğu apaçık ortadadır.