Cezayir’de Yükselen Beyaz Duman
Akdeniz’in gelinlikler gibi beyaz ile süslü ülkesi Cezayir, çok
hareketli günler yaşıyor. Cezayirliler beş yıl boyunca ülkeyi
yönetecek olan cumhurbaşkanını seçmek üzere, 18 Nisan’da sandığa
gidecek. 82 yaşındaki Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika’nın
beşinci kez aday olacağını açıklaması halkı sokaklara döktü. Başta
gençler olmak üzere Cezayir halkının büyük bir kesimi, 21 Şubat'tan
beri ülkenin kentlerinde, sokaklarında, Buteflika'nın bu kararına
karşılık, “Cezayir hayır diyor!”, “Artık yeter!” sloganlarıyla
protesto ediyor. Sokaklar, “Hırsızlar, memleketi yediniz!”,
“Maskaralığa son!”, "Halk, rejim değişikliği istiyor!"
sloganlarıyla çınlıyor.
2001 yılından beri devam eden yasağa rağmen, ülke çapında çoğu genç
olmak üzere, yüz binlerce insan, son dört haftadır korkusuzca
protesto gösterilerine devam ediyor. Barışçıl devam eden
eylemlerde, protestocular Büyük Postane Meydanı'nda toplanıyor ve
Cezayir bayrakları sallıyor. Gençlerin yanı sıra hukukçular, sağlık
görevlileri, muhalefet partileri, aydınlar ve Buteflika’nın
partisinden ayrılan birçok siyasetçi de sokaklardaki gösterilere
iştirak ediyor. Yüz binlerce Cezayirli, alınan yoğun güvenlik
önlemlerine karşın sokakları terk etmiyor.
Cezayir’de 20 yıldır iktidarda olan, 2013’te geçirdiği beyin
kanamasından sonra felç olan Buteflika, o günden beri yürüyemiyor,
konuşamıyor ve halk arasına çıkamıyor. Buteflika’nın konuşmalarını
onu destekleyen Ulusal Kurtuluş Cephesi Partisi yetkilileri
hazırlıyor ve halka okuyor. Yaklaşık 3 haftadır da Cenevre’de bir
hastanede tedavi gören Buteflika, 10 Mart’ta Cumhurbaşkanlığı özel
jeti ile ülkesine apar topar geri götürüldü.
Buteflika adına açıklamada bulunan iktidar partisi, “kaos ve
kargaşa” ihtimaline karşı geçen haftalarda halkı uyardı ve
protestocuların arasına sızan “iç ve dış güçler” olabileceğini
söyledi. Cezayir Savunma Bakanı da “Suriye'de de isyan, güllerle
başladı.” diyerek halkı korkutmaya çalışmasına karşılık
göstericiler de “Cezayir, Suriye değil!” sloganlarıyla cevap verdi.
Bu tartışmalar devam ederken, Cezayir hükümeti ise protestoları
engellemek için okulları 1 ay tatil etti.
Ülkede bugünlerde devam eden protestolara bakınca, ilk anda
ekonomik koşullara, hayat pahalılığına ve işsizliğe ilişkin bir
slogan duyulmuyor. Ancak ülkenin ciddi bir işsizlik, yoksulluk ve
yolsuzluk ile karşı karşıya olduğu inkar edilemez bir gerçek!
Ülkede ekonomik büyüme %3 sınırının altına inmiş durumda. İşsizlik
genelde %11 iken gençler (16-24 yaş) arasında ise %30 düzeyinde
seyrediyor. Cezayir'in hidrokarbon gelirleri, ihracatının %95'ini,
kamu maliyesinin gelir kaleminin %60'ını oluşturuyor. Hidrokarbon
rantını, canlı bir ekonomik yapı geliştirmek yerine bugüne kadar
çarçur eden, kendini zenginleştirmekte kullanan iktidarın, şimdi
hızla sorunları derinleşmekte olan bir ekonomiyle karşı karşıya
kalması kaçınılmaz görünüyor.
Aslına bakılırsa, Cezayir rejimi ve halkı yeniden bir yol
kavşağındadır. Fransa’ya karşı verdiği 132 yıllık çetin direnişten
sonra 1962 yılında bağımsızılığını kazanan Cezayir’de, 1954-1962
arasında 1,5 milyon insan hayatını kaybetti. Bağımsızlığını elde
ettikten 30 yıl sonra, ülkede yapılan ilk çok partili seçimi
Cezayir’in iki önemli ismi Abbas Medeni ve Ali Belhac’ın
liderliğini yaptığı İslami Selamet Partisi (FİS)’nin kazanması
sonrası, Cezayir cuntası ülkede darbe yaptı. 1992-1998 arası ülkede
yaşanan iç savaşta bu kez 200 binden fazla insan hayatını kaybetti.
Cezayir cuntası, Silahlı İslami Grup (GİA)’a karşı savaş
yürüttüğünü ilan ederek ülkeyi dışa tamamen kapatmıştı. Fakat
ilginç olan şuydu ki; yıllar sonra ortaya çıkan tüm belgeler,
GİA’nın da Cezayir cuntasının kontragerillası olduğunu ortaya
çıkarmıştı. Cuntanın GİA’sı, hamasi gençleri, bünyesine sokmuş ve
ülkeyi büyük bir kaosun içine gark etmişti. Bu iç savaş sonrası,
1999 yılında “İstikrar” başlığıyla iktidara gelen Buteflika, 4
dönem Cumhurbaşkanlığı yaptı.
Kanlı iç savaş anılarının halen taze olduğu ülkede halk, barışçıl
gösterilerini devam ettiriyor. Hakikatte Cezayir, bugüne değin
modern tarihinde görülmemiş bir kitlesel hareketlilik yaşıyor.
Halihazırda devam eden protestolar, 1980'lerin sonlarındaki ve
1990'ların başlarındaki gösterilerden çok farklı olduğu görülüyor.
2011 yılında başlayan Arap Baharı’ndan da etkilenmeyen Cezayir’de
bugün yapılan gösterilerde istenen talepler ve atılan sloganlar,
“Arap Baharı”nı çok andırıyor. Halk, değişim istiyor ve baskıcı
otoriter rejimle bağların kesilmesini talep ediyor.
Arap ülkelerinde, halk desteğinden uzak diktatörlüklerin ve
cuntaların, dış güçlerin desteğini almadan iktidarda durmaları
imkansız gibi görünüyor. Kirli elleri, halklarının masum kanlarına
bulaşmış ve ülkelerinin zenginliklerini, zevk-ü sefaları uğruna
çarçur eden diktatörlüklerin ve cuntaların ömürleri ise ipin ucunda
sürüyor. Dış destek kesildiğinde kendilerini anında aşağıda bulan
bu cunta rejimleri, batının çıkarları için halklarını gözü kapalı
kıyımdan geçirmekten asla imtina etmiyor, ar duymuyor. Bundan
dolayı bugün Cezayir’de olup bitenleri Arap sahnesinden ayırmak
mümkün değil! Tüm bu gelişmeler, bize, ülkenin yeniden zor bir
dönemece girdiğini çok bariz bir şekilde ortaya koyuyor.
Unutmamalı ki Cezayir; direnişiyle, geçmişte dünya halklarına örnek
oldu. Emir Abdülkadir Cezair, Abdülhamid bin Badis, Şeyh Ahmed
Sahnun ve Malik bin Nebi birçok öncü lider yetiştirdi. Malik bin
Nebi’nin 40 yıl sonra 2013 yılında ortaya çıkan “Çağa Tanıklığım”
adlı hatıratının ikinci cildinde Cezayir ile ilgili çok önemli
bilgiler ihtiva ediyor. Bu kitabından, Cezayir halkına ve ülkesine
ihanet eden aydınları, çok ağır bir şekilde eleştiren Nebi, bu
sözümona aydın zatların, halklarının kanını çok ucuz bir fiyata
sömürgecilere sattığını belirtiyor. Malik bin Nebi, Cezayirli
seçkinlerin, Fransız sömürgecilerinin planlarını anlamadıklarını ve
olaylara, ticari bir iş gibi bakmalarından utanç duyduğunu ifade
ediyor.
Hasılı kelam, bugüne değin büyük fedakarlıklar vermiş Cezayir
halkında bir bilgeliğin hakim olduğu aşikardır. Hem Fransız
sömürgesine karşı verdiği mücadele hem de iç savaş döneminden elde
ettiği bilgelik, ona bir olgunluk kazandırmış. İşte bundandır ki,
devrim tekerleğinin yeniden harekete geçtiği Cezayir’de,
Buteflika’nın adaylığını geri çekmesi de, seçimlerin ertelenmesi
de, teknokrat hükümetinin inşası da olayları seyrinden edemeyecek.
Cezayir ordusuna düşen görev, yolsuzluklara batmış çeteyi
desteklemek yerine, devrimin güvenliğini sağlamak ve demokratik
dönüşüm için bir hâmîlik olmalıdır. Alternatif diğer başka yollar
ise güzelim ülkeyi maalesef yeniden çok gerilere götürecektir.
Vatansever hiçbir vatan evladı artık bunu kaldıramaz. Uzun yıllar
Osmanlı yönetiminde kalmış Cezayir, Arapça “adalar” anlamına
geliyor. Biz de kahraman Cezayir halkına kalbî selamlarımızı
iletiyoruz! Selam olsun!