RAMAZAN ayının ilk on günü artık geride kaldı. İkinci onluk dilime girmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla artık silkinmiş olmamız gerekiyor. İlk günlerin verdiği yorgunluk ve şaşkınlığı arkamızda bırakmalı ve bu ikinci on günlük dilimin hakkını vermeliyiz.

Bunun ise ilk hamlesi cehalet hamasetini terk etmekle yapabiliriz.

AHLAK-I HASENE erleri hamasetten sadece Ramazan ayında değil her zaman ve her şartta uzak dururlar.

Onlar ayakları yere basan kişilerdir.

Hayalleri gerçeklerin yerine koymazlar. Soyutlama yeteneklerini geliştirdiklerinden cehaletin verdiği abartma cesaretinden alabildiğine kaçınırlar.

CEHALET sadece bilmemek değildir.

Bildiği halde kendi menfaatini önceleyerek kulağının üstüne yatmaktır.

Bilmiyormuş gibi yapmaktır.

Üste çıkmak için ise gerekli gördükleri zaman kabalığa yönelmekten imtina etmezler.

Nobranlığı marifet sayarlar.

Sözü kabartıp köpürtürler.

Her şeyi bağlamından rahatlıkla kopararak kendi heva ve istekleri o sırada neyi uygun görüyorsa oraya bağlarlar.

CEHALET hamasetini bırakamayanlar hakikatin önüne sis perdesi gererek arkasından hayali oyunlar oynayabilirler.

Gönüllerini gerçeklere kör, cehalete ve hamasete gör kılabilirler.

Yani her şeyin yerini değiştirebilirler.

İşte tüm bu sebeplerle güzel ahlak yolcuları kabalık ve hoyratlık anlamına da gelen cehaletten Allah’a sığınırlar.

Aynı şekilde cehaletin yani kabalığın hamasetinden geri dururlar.

Abartılı anlatımlara tenezzül etmezler.

Nefislerine köle oldukları halde sahte yiğitlik nutukları atmazlar.

Kahramanlık efsaneleri üretmezler.

Hakikat adına hakikatleri katleden hikayeler uydurarak başkalarının imanını çalmaya yönelmezler.

İçi boş cesaret gösterileri ortaya koymazlar. Riyadan beri dururlar.

ABARTILI ifadeler erdem yolcularının kalbini yorar.

Bu sebeple ne kendileri buna tevessül ederler ne de bunu yapanlara itibar ederler.

Onlar yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in bizlere sunduğu ibretli örnekler üzerinden tutumlarını belirlerler.

Peygamber kıssalarından insan kişiliği üzerinde çıkarımlarda bulunarak tevazu ile bunlarını kendi yaşamlarına taşırlar.

Ey hakikat yolunun hem kabalık olan cehaletten hem de onu köpürterek hamasetini yapmaktan kaçınan gerçekçisi yolcusu.

Yüksek erdem yolunu yılmadan yürümek istiyorsan cehaleti sadece bilmemektir diyerek masumlaştırmamalısın.

Cehaletin haram, ilmin farz olduğu bilgisini aklında ve kalbinde sürekli güncellemelisin.

Bunun için ise sürekli öğrenmeye tevazu ile açık olmalısın.

Kabalıklar, hırçınlıklar, saldırgan davranışlar senden uzak olmalı.

Cehaleti öven, gerçeklikten uzak söylemlerden kaçınarak hamaset illetine yakalanmamalısın.

Somuttan uzaklaşmamalısın.

Kur’an-ı Kerim’in yalın gerçekliğe dayalı söz söyleme ve açıklama biçimi örneğin olmalı.

Bırak cehaletin hamasetini yapmayı gerçeğin nutkunu değil uygulayanı olmalısın.

Güzel ahlak erleri söylem değil eylem insanıdırlar. Kuldurlar.

Propagandayı değil ihlas ile amel etmeyi tercih ederler.

Cehaletin hamasetine değil gerçeklerin sadeliğine, duruluğuna meftundurlar.

Yalanın göz kamaştırıcılığına değil doğrunun gönül açıcılığına önem verirler.

Bu sebeple Sevgili Peygamberimizin mütevazı ve gerçeklere dayalı sade hayatını örnek almayı temel prensip olarak belirlerler.

Bu ise hem cehaleti hem de hamaseti yerle bir etmek demektir.

Ya Selam.