TÜRKİYE’NİN SURİYE POLİTİKASI 2

Birkaç kez üstüste Türkiye’nin Suriye politikası ve bu politik uygulamaların sakat çıktıları üzerine yazılar yazdım. Suriye’nin içerisinde bulunduğu bu durumun üzerinden yaklaşık on yıl geçmiş olmasına rağmen, Suriye’nin içerisinde bulunduğu bu sorun sarmalı giderek büyümekte ve kendi çıkmazı içerisine haliyle bütün komşu ülkeleri de beraberinde çekmektedir.

Hiçbir komşu ülke, on binlerce km uzaklardan gelip kendi diplerinde bir takım hesaplar içerisine girenlere karşın duyarsız kalması da zaten olacak iş değildi. Bu hesapların büyüklük ve çirkinliği artık saklanır cinsten olmadığı gibi, bir de açıktan açığa ve gözlerimizin içine baka baka yapıyor olmaları, sinir uçlarımızla oynamak gibiydi.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Suriye politikası her ne kadar canlı değilse de büsbütün ölü de sayılmaz.

Binlerce kilometre öteden gelip bizim sınırlarımızın hemen dibin de en ahlaksız hedeflerini hayata geçirmeye çalışan ABD, sınırlarımızın dibinde ki ahlaksız hesaplarına karşın üç maymunu oynamamızı isteyecek kadar küstah bir tavır takınmaktadır.

Böylesi küstah bir tavrın bu topraklarda bir karşılık bulması, bu denli tepeden ve buyurgan bir yaklaşımın bu milletten geçer not alması ve bu Milletin böylesi ahlaksız bir tavra karşın suspus olması olacak şey değildir.

ABD ve AB’nin oynadıkları sinir uçlarımızın tabi reaksiyonu olarak evvela Fırat kalkanı, sonra Afrin, sonra Pençe 1 ve Pençe 2 harekâtları, adeta cansuyu niteliği taşıyan harekâtlardandı. Bu harekâtların gerek zamanlaması, gerek kapsadığı alan ve gerekse de başarılı sonuçları itibarıyla kimilerinin kirli hesaplarının bağrına saplanmış hançer işlevi görmektedir. Evet, iktidarın hanesine yazdığımız onca olumsuzlukların yanı sıra, bir de böylesi önemli ve yerli yerinde yapılan harekâtların da hakkını teslim etmek gerekmektedir.

Batı, kendi içerisinde bile kenef, necis ve çarpık ilişki ve hesaplar içerisindeyken, bu Milletin kendisini direk ilgilendiren bir hesaba karşın duyarsız olmasını beklemek, bu coğrafyayı ve bu Milleti tanıyamamış olmanın verdiği ahmaksı bir tutumdan başkası değildir.

Her türlü plan ve provası yapılmış bu alçakça girişimin Türkiye devleti ve Milletinin dikkatinden kaçacağını düşünmek ve bu sınırlar içerisinde istediği gibi at koşturacağını zannedenler, cüsselerinin kendilerine verdiği sarhoşluk içerisinde yapılan hareketler kabilindedir.

Sabır ve tahammül sınırlarımız aşan ve durmak bilmeyen bu küstah davranış silsilesi, bu küstah ve edepsizlerle birgün mutlaka karşı karşıya geleceğimizi açıkça göstermektedir.

Hala ve hala bir takım akıl (!) ve ayak oyunları ile bizlerin kazanımlarını elimizden almak amaçlı Türkiye’ye gönderilen ABD’nin Suriye özel temsilcisi James Jeffrey, dağın fare doğurduğu cinsten içi boş söylemlerinin karşılığını ise, daha net ve keskin beyanatlar ile almış olmakla birlikte bütün Dünya kamuoyuna da deklere edilmiştir.

Son derece doğru ve aynı zaman da yüreklere su serpen bu kararlılık ve beyanatlar, Güney sınırlarımız üzerinde yapılan kirli hesapları akamete uğratıyor olmasının yanı sıra bir de, Türkiye’den bağımsız yapılacak hiçbir hesabın hayat bulamayacağının da açık ve net göstergesidir.

Burada gösterilecek kararlılığın, dik ve onurlu duruşun semeresinin sadece Suriye üzerinde kendisini göstermekle kalmayacak, Doğu Akdeniz üzerinde ki kirli hesapların da hayat bulamayacağına işaret edecektir.

Bu doğru, kararlı, istikrarlı ve her türlü olasılığa karşın hazırlıklı davranış, Doğu Akdeniz üzerinde de etkili olacağı gibi tüm haklarımızın da teslimine kadar özel sonuçları doğuracaktır. Suriye ve Doğu Akdeniz üzerinde ki kazanılan ve kazanılmaktan başka seçeneğimiz olmayan kararlı duruş, varlık ya da yokluğumuzun da en net ve en gerçekçi işareti olacaktır.

Gelinen bu noktadan sonra geri dönülmesi mümkün olmayan, her türlü taviz ve geri dönüşün sonuçlarının telafisinin de imkânsız olduğu gerçekliğinden hareket edecek olursak eğer, iktidarın kim olduğuna bakılmaksızın bütün Türkiye’nin bu duruma karşın tek vücut olması kaçınılmaz tek gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Şu zaman dilimi basit politik hesapların sahaya sürüleceği bir zaman dilimi değildir. iktidara olan muhalefet hakkımızı saklı tutmak kaydı şartıyla mevcut duruma karşın hep birlikte yek vücut olmak ve böylesi büyük ve kirli hesapları yıkmanın da başkaca yolunun olmadığının altını çizmek isterim.