Temiz Türkçe meselesi

Temiz Türkçe meselesi aslında milli güvenlik halini almıştır.

Bu husustaki hassasiyeti anlamak için öncelikle Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Türkçeye yapılan tahribatı anlamak lazım.

Niçin bin yıldır kullanmakta olduğumuz "hayat" kelimesi varken "yaşam" kelimesinin kullanılmaya zorlanıldığını anlamak lazım.

"Sal" ve "sel" eklerinin lisanımıza nasıl girdiğini anlamak lazım.

"Uydurukça" kelimelerin mahiyeti nedir, anlamak lazım.

Uydurukça ile Türkçe ibadet ve Türkçe ezanın alakasını anlamak ve anlatmak lazım.

Atalarımız, "hissiyat" (duygular), hiss-i selim"(güzel duygu), hiss-i kablel vuku" (önceden hissetmek) gibi tabirleri yüzyıllar boyu kullanmışlar. Bu hususta milyonlarca eser kaleme almışlar.

1932'den itibaren yaşayan ve yaşatılan Türkçe yasaklanmış, gazetelerde kullanılması istenilen uydurukça kelimeler listeler halinde yayınlanarak baskı yapılmıştır.

Yunus Emre'nin Türkçesi temiz Türkçedir. Yunus Emre "duygusal" demiyor ki.

Niye Arapça ve Osmanlıca kullanalım diyenler var.

Biz, 10. asırda Müslüman olduk. Sevgili peygamberimizin hatırına, ondan gelen kelimelerle lisanımızı zenginleştik. Zira biz, Türk milleti olarak ebedî alemimizi bize kazandıran Sevgili peygamberimizin sözlerini şifa olarak gördük.

"Hayat" kelimesini kullanmaya tercih ettik "yaşam" yerine.

Kelimeler kimden ve nereden gelirse gelsin, milletimiz tarafından yüzlerce yıl kullanılırsa, bu tür kelimelere "fethedilmiş" kelimeler diyoruz. İçinde bulunduğumuz coğrafya bin sene önce Bizans'a aitti. Şimdi Sultan Alparslan'ın bize emanet ettiği bu toprakların aslî sahipleri biz değiliz mi diyeceğiz?

1930'larda dilimize, dinimize ve tarihimize saldırarak yok etmeye teşebbüs eden, vatan ve din düşmanları, "Arap dini, Arap harfleri, Arap geleneği" şeklinde bir proje başlattılar. Milletimiz derin irfanıyla ve iman dolu göğsüyle bu saldırıları göğüsledi. İnsanlar kelimelerle tefekkür eder, iletişim içinde bulunur.

"Niye Osmanlıca kullanalım?" dediğiniz zaman, "köklerimizden bize ne" dersiniz farkında olmadan.

"Osmanlıca", Türkçeden başka lisan değildir ki.

Ben diyorum ki, "sal" ve "sel" ekleri 1930'lu yıllarda milletimizi köklerinden ayırmak için bir kısım zümre tarafından zorla milletimize dayatılan bir projedir.

"Sel" ile alakalı olarak sadece "Kumsal" ifadesinin Türkçe olduğunu biliyorum.

Bunun dışında "kavramsal", "dönemsel", "içsel", "dışsal", "olası" "olanak" vs tamamen uydukçadır ve Türkçenin bozulmasına dair teşebbüslerdir. .

Ben size "muhâmî" (avukat) ifadesini kullanalım demiyorum ki, artık unutturulmuştur bu kelime.

Veya "müddeiumumi" (Savcı) kelimesini de kullanalım demiyorum. Bunlar da unutuldu.

Bunlar unutuldu diye mevcut kullanmakta olduğumuz yüzlerce yıllık kelimelerimizi de nisyana terk edelim.

"Hakim" kelimesini bilmeyen var mı ki, "yargıç" kelimesini kullanalım.

"Cevap" kelimesini bilmeyen var mı ki, "yanıt" uydurukcasını kullanalım.

"İhtimal" kelimesini bilmeyen var mı ki, "olası" kelimesini kullanalım.

"İmkan" kelimesini dağdaki çoban bilirken, niye "olanak" ifadesini kullanarak Ecevit'i hatırlatıyorsunuz?

Ecevit’e Fetö "şefaat" edeceği için mi?

Lütfen yapmayın efendiler!

"Teşhis" ifadesini bilmeyen var mı ki, "tanı" uyduruk ifadesini kullanalım? Siz farkında değilsiniz belki, ama "teşhis" kelimesiyle "şahıs" (kişi), "eşhas" (kişiler), aynı kökten gelir. "Tanı" kelimesi, bir emir kipidir. "Öğren", "bil", "gör" anlamlarına gelir.

"Teşhis" kelimesine düşmanlık niyedir?

Arapça görüntüsü altında hedef İslam’dır.

"Hekim" kelimesini kullansak ne olur yani? Doktor kelimesiyle birlikte, olmaz mı?

Bizim, temiz Türkçe ile kast ettiğimiz; şu anda bilinen kelimelerle, yani yaşayan kelimelerle konuşmayı ve yazmayı tercih etmektir.

Milletler, varlıklarını köklerinden kopararak devam ettiremezler.

Kelimeler, sadece günümüzde iletişim temin etmez. Dünden, yani tarihten irfan ve kültür taşıyan kelimelerle toplumlar varlıklarını devam ettirirler.

İngilizler, 500 senelik kelimelerle konuşuyorlar. 300 sene önceki metni okuyorlar. Bir İngiliz genci, İngilizce ‘de kullanılan kelimelere, bu niye "Latince" kökenli, Arapça kökenli" diye sormuyor.

İngiliz lisanını muhafaza ediyor. Bizimkiler gibi "devrim" yaparak kırıp-dökmüyor.

Biz ise atalarımızın 500 yıldır kullandığı "teşhis" kelimesini atıyor yerine "tanı" lafını kullanıyoruz. İkisini birlikte kullansak neyse.......

Velhasıl, çağ açıp çağ kapatan ufuklu hükümdarımız Fatih’in adını telaffuzda bile bu gidişle sıkıntılar yaşamaya başlayacağız gibi geliyor bana bu gidişle……

Zira "Fatih" Türkçe değildir. Dikkat ediyor musunuz; ikinci harf olan "a" sesinin bir elif miktarı çekilmesi lazım.

"Niye Osmanlıca kullanıyoruz?" sorusunu sormaya devam edersek, birçoğumuzun adı gümbürtüye gidecek. ...

Lütfen gümbürtüye gelmeyelim.

Her insan kıymetlidir.