NAFAKA SOSYAL YAPIYI BOZMASIN

Önce şurada anlaşalım; aile toplumun temeli mi değil mi? Çekirdek aileye geçmekle sosyal yapının yediği darbe yetmiyormuş gibi son yıllarda bir de “ömür boyu nafaka” çıktı. Şu ifadelere bakar mısınız; “Ben 3 sene önce boşandım. Eski kocamdan 1300 TL aylık nafaka alıyorum. Şimdi bir başkasıyla evlensem 3-5 ay sonra boşansam ondan da ikinci nafaka alabilir miyim? Yani iki eski kocamdan ayrı ayrı nafaka almak istiyorum bu mümkün mü?”.

Kanun yapanlar meselenin her yönünü düşünmek mecburiyetindedirler. Sosyal yapıyı, aile müessesesini ve kadın ile erkeği dengeli bir şekilde değerlendirmek durumundadırlar. Kaş yapayım derken göz çıkarmamak lazımdır.

Günümüzde her hususun parayla ölçüldüğünü unutmamak lazım.

TÜİK’in rakamlarına göre 2017’de evlenenlerin sayısı 569 bin 459 iken bu sayı 2018’de 553 bin 202’ye düşmüş. Evlenme oranı binde 6.8 oranında azalmış. Boşanma sayısı 2017’de 128 bin 411 iken bu sayı 2018’de 142 bin 448’e yükselmiş. Boşanma oranı yüzde 10. 9 artmış.

Günümüzde boşanma sebepleri muhteliftir. Bu sebeplerin ilk ikisi “şıp sevdi” diğeri görücü usulün terk edilmesidir. Burada boşanma sebepleri üzerinde durulmayacaktır fakat “görücü usul” hakkında bir cümle söylemeliyim.

Osmanlı’nın son zamanlarında marjinal bir çevrenin istihza ettiği Cumhuriyet’in ilk yıllarında çekirdek aileye geçişle birlikte “çağdaş uygarlık seviyesine” ulaşmak uğruna nice değerlerimiz gibi “görücü usul” büyük oranda terk edilmiş durumdadır. Halbuki “görücü usul” evlenecek olan tarafların birbirini görmesinin yanında ayrıca ebeveynin de tarafları görmesi ve “tartmasıdır”. Unutulmamalıdır ki, sadece tarafların birbirini görmesi yanıltıcı olabilir/olabilmektedir. Zira taraflar (evlenecek olan kız ve erkek) birbirlerini “tartarken”, gençliğin verdiği heyecan ve “aşk” ile gözleri tam olarak görememiş olabilirler/olabilmektedirler. Nitekim istatistiklere göre ilk beş yılda boşanmaların artması bu hususu teyit etmektedir. Yani taraflar birbirlerini tanımaya başladıkları anda “ayrılmalar” başlamaktadır. Tabi bu meselenin bir yönüdür. Şu hususu hatırlatarak “görücü usul” hakkındaki değerlendirmeyi tamamlayalım. Görücü usulde; hem taraflar birbirlerini görürler hem de ebeveynler ve birinci derecedeki akrabalar birbirlerini tartarlar. Bu süreçte tarafların birbirlerini anlama ve “tartma” hususundaki hataları asgariye iner. Daha sağlam bir zemin oluşur.

Benim asıl üzerinde durmak istediğim husus; nafaka meselesidir. Nafaka esasen kadının mağduriyetini önlemek maksadıyla düşünülmüş bir tedbirdir. Meselenin hukuki tarafını değil de sosyal yönünü değerlendirmek istiyorum.

“Ömür boyu nafaka” sadece boşanmayı teşvik etmez aynı zamanda boşanmış kadınların evlenmesini de engeller. Yazımızın girişinde verdiğimiz örneği dikkate alırsak görürüz ki, “ömür boyu nafaka” son derece istismara müsaittir. Kanun koyucunun bu istismarı çok dikkate almadığı /alamadığı anlaşılmaktadır.

Boşanmış olan kadın diyor ki, “Eski eşimden nafaka almaktayım. Tekrar evlensem ve 3-5 ay sonra boşansam iki nafakayı birden alabilir miyim?”. “Şıp sevdi” yoluyla yapılan evliliklerin böyle sonuçlanması aslında beklenen bir husus değil mi? Kadın kararı herkes kendisi veriyor. Kimseye danışma ihtiyacı hissetmiyor. Sadece “gününü” yaşamak istiyor. Nerede kaldı aile müessesesi?

Sosyal ortam “şıp sevdi” anlayışını köpürmüyor mu?

Dizilerimiz “yıldırım aşkını” teşvik etmiyor mu?

“Hayatını yaşa” martavalı her gün farklı cephelerden beyinlerimize kazınmıyor mu?

Boşanmış kadın, eski kocasından nafaka almaya devam ederken “şıp sevdi” tarzıyla markette gördüğü biriyle “nikahsız birlikteliğini” sürdürüyor.

Şimdi burada mağdur olan kim? Sadece eski koca mı?

Sosyal yapı sarsılmıyor mu?

Bu şekilde mağduriyet yaşayan milyonlarca insan var ülkemizde. 2011’da çıkarılan “kadını güçlendirme” adı altında düzenleme bu mağduriyeti artırmış ve sosyal yapıdaki tahribatı genişletmiştir.

Çıkarılan kanunlar toplumun kültüründen uzak olamaz/olmamalıdır.