Türkiye’de Alevilik sorunsalı-3

“Bir İngiliz Casusunun İtirafları” kitabında İngiliz Casusu Hemper’in ağzından anlatılanlar, Hristiyan Batı Medeniyetinin başat güçlerinden, Amiral gemisi ve üzerinden güneş batmaz imparatorluk kuran İngilizler tarafından tüm dünyayı sömürgeleştirmek, ehlileştirmek, İngiliz çıkarlarına hizmet eder hale getirmek için nasıl planlar yapıldığının, tehdit olabilecek güçlerin ve memleketlerin imhası için nasıl sistematik yapıların (casusluk, istihbarat) oluşturulduğunun en bariz göstergesidir.

Bu kitapta Osmanlı topraklarında casusluk faaliyetlerinde bulunması amacıyla 18. Yüzyıl başlarında görevlendirilen İngiliz casus Hemper’in anlatımına göre; İngiliz Sömürge Bakanlığında yapılan planlar çerçevesinde İngilizlerin refah içinde yaşaması, kendilerine tehdit oluşturabilecek Çin, Hindistan ve Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika’yı bir anlamda içine alan İslam dünyasının etkisizleştirilmesi ve güçsüzleştirilmesine bağlıdır. Bunun için daima içerdeki dinsel, etnik, mezhepsel, dilsel ve kültürel farlılıklar araç olarak kullanılacaktır. Planlara göre Çin, nüfusu fazla olmasına rağmen farklı felsefi akımlar, Budizm, Konfüçyüs gibi inanışlar kullanılarak kolay etkisizleştirileceğinden tehdit oluşturmamaktadır. Yine Hindistan da çok farklı milliyet, dil ve kültür bulunduğundan, bunların kullanılmasının kolay olacağından İngilizler için tehlike değildir, zararsızlaştırılması kolay olacaktır. Fakat egemen Batı medeniyeti, İngiliz çıkarları için asıl tehlike İslam dinidir. Müslümanlardır. Bunun için İslam topraklarında birliğin sağlanmasının engellenmesi, Müslümanların bir bütün olmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. İslam medeniyetinde ve Müslümanlar arsında birliğin engellenmesi için her yol mubahtır. Müslüman dünyasında itici güç olan Osmanlı İmparatorluğunun zaafları araştırılarak önce onların zayıflatılması, dinsel, mezhepsel ve etnik ve dilsel farlılıklar körüklenerek halkların Otoriteye isyanı teşvik edilmelidir. Yani düşman ya savaşarak yok edilmeli, ya hassas politikalarla zararsız hale getirilerek ehlileştirilmeli, ya da onların içlerine gönderilecek ve tam olarak onlardan biri olacak casuslar, ajanlar aracılığı ile din, mezhep, milliyet, dil ve kültür faklılıkları işlenerek ve yerli işbirlikçileri ile ayrılıklar, iç karışıklıklar ve çatışmalarla güçsüzleştirilecek, bölünecek, parçalanacak ve nihayetinde yönetilecektir. Kale içerden fethedilecektir. Nihai amaç her zaman bu olmuştur. Hep bunun için çalışmışlardır.

İslam inancını zaafa uğratmak ve onu zayıflatmak amacıyla tek millet olan küfür, Batı medeniyeti, Haçlı ittifakı Müslüman dünyasını, Osmanlıyı ve Türkiye’yi zayıflatmak için mezhep ayrılıklarını kullanmış, yozlaştırmak için gerektiğinde yeni mezhepler kurmuştur. Çünkü onlara göre Müslümanları güçsüzleştirmenin tek yolu onların inancını elinden almak, onları parçalamanın tek yolu da bu dünyanın öncüsü, sözcüsü ve lideri olan Osmanlıyı bölmektir. Dini, mezhepsel, etnik ayrılıkları kışkırtarak bunu başardılar. Aynı yöntem Türkiye için de söz konusu olmuştur.

Konu ile ilgili iki örnek üzerinden konuyu detaylandırmak isterim. Birincisi Sabetayizm, ikincisi Vahhabilik mezhebidir.

KAYNAKÇA

1 – “Bir İngiliz Casusunun İtirafları” kitabı.

2 – “Tarihsuuru.com”.

3 – “Vikipedi”.

4 – Dinler Tarihi Uzmanı Dr. Lütfü ÖZŞAHİN.

5 – Sabetay Sevinin soyundan gelen Ilgaz ZORLU’nun mahkeme savunması (itirafları).

6 – A. Faruk TÜRKİSTAN, Türkiye Sevdamız.