Öncelikle Resulullah (sav)’nin doğduğu böyle kutlu bir günde 40 can vermek, bizi üzer ama kesinlikle korkuya,

Öncelikle Resulullah (sav)’nin doğduğu böyle kutlu bir günde 40 can vermek, bizi üzer ama kesinlikle korkuya, ümitsizliğe ve paniğe sevk etmez. Bilakis inancımızı artırır, azmimizi kuvvetlendirir. Daha da kenetleniriz biz. 40 civarında fidanımızı kaybettik. Acımız büyük. Şehit olanlara rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.
Biz bir savaşın içindeyiz, bizi terörle dize getiremeyeceklerdir. Bugün onlar şehit oldu, yarın biz de olabiliriz. Ama ülkemizi tekrar batının sömürgesi haline getiremeyecekler. 
Bu ülkede artık sizin devriniz bitti. Yaradanın mesajı ile size sesleniyorum. 
"Ey kafirler! Yenileceksiniz."

Ulusumuza, ülkemize, İslam dünyasına saldırı var. Aramızdaki ihtilafları ve kavgamızı asıl düşmanı kovuncaya kadar ertelememiz gerekiyor. Hatta en güzeli kavga yerine tartışarak sorunlarımızı gündeme getirmeliyiz. Anadolu topyekün bir kaledir ve burayı yıktırmamalıyız. 
Mücadelemiz devam edecek. Ama bizi ölümle, terörle, açlıkla terbiye edemeyecek, dizginleyemeyecekler. 
Artık devran değişti...
Şu anda psikolojik harp teknikleri kullanılıyor. Bizi korkuyla boğmaya çalışıyorlar. Ümitsizlikle boğmaya çalışıyorlar. Kesinlikle korkuya ve ümitsizliğe kapılmayacağız. Biz yurdu atalarımızdan miras olarak almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık. Burada yıllarca çöreklenip kaynaklarımızı sömürdünüz. Şimdi defolup gidin.

Bu ulusun mayası temizdir. Onların üzerinde şehitlerin duası vardır. Bu topraklar, sadece üstünde duranların değil, altında yatanlarındır da... 
Bu ülkede en son ocak yandığı müddetçe teslim olmaz. Emin olun ki ölümüz bile sizinle savaşır. 
Terörle bizi korkutamazsınız. Çünkü biz şehadeti kendimize hedef edinmişiz. 
Sizin saldırınız bizi daha da dinç tutacaktır. 
Korku, sizin yuvalarınızda nöbet tutacaktır. 
Bugün Resulümün doğum günüydü. O doğdu, biz dirildik. Onun doğduğu böyle bir günde bu menfur saldırı bizi daha da güçlü kılacaktır.

Biz şehadetle yıkılmayız, diriliriz. Çünkü şehid ümmetin şahididir.

Yazımı emekli özel harekatçılar derneğinden yapılan bir paylaşım ile noktalıyorum: Ben anlatayım size bizim Çevikçi çocukları.
20 ile 25 yaş arasındadır çoğu, filinta gibi çocuklardır; boylu, poslu ve babayiğit.İzin günleri çok azdır , izinli olduklarında hele bir de sivil elbiseler içinde görsen onları değme mankene taş çıkarırlar. Fakir çocuklarıdır çoğu , Anadolu'nun her bir yerinden gelmişlerdir; köyden , ilçeden ve bir kasabadan. Hepsi memleketini öve öve anlatır. Hepsi memleket ve vatan sevdalısı. İstanbul'u yaşamak isterler.Süt gibi beyaz ve lekesiz çocuklardır, belki sigara içmek pırıl pırıl hayatlarındaki en kötü alışkanlıktır. Hayatları boyunca serserilik yapmamışlardır, suç nedir bilmezler , polis olmadan önce karakolun önünden bile geçmemişlerdir. 2-3 kişi rutubetli bir ev tutarlar , her birinin odası ayrı ayrı ve evlere şenlik. Az görebildikleri uyku onlar için büyük velinimet hele uyurken biri ses çıkarsın... Her evde mutlaka bir çiğ köfte yapan olur , en büyük zevkleri bütün timin toplanıp aynı evde çiğ köfte yemesi. Anacıkları durmadan tel açar , oğlum yavrum iyi misin , bugün ne yedin diye, çoğu yalan söyler annesine ; burada bir şey yok çok rahatız vs. Evli olanları çok azdır , 1 veya 2 yaşında bebeleri olur. Bazıları nişanlı, sözlü... Para biriktirir düğün için. Soğukta konserve yiyerek görev yaparlar. Bazen 20 saati bulur görevleri ama Otobüslerde birbirleriyle şakalaşırlar, çoğunun lakabı vardır. O konserve ile hiç alakaları olmayan o angarya görevleri, hiç ek ücret almadan futbol , basketbol, konser vs. atlatıp giderler. Tek Dertleri vatana birşey olmasın...
İşte o fidanları katlettiler bugün , parça parça ettiler analarının kuzularını,anacıklarının telini açamadılar bu sefer.
Kanımız kurusun unutursak , ne istediniz hayatı yaşamamış , gencecik , pırıl pırıl bu çocuklardan, ne istediniz? Hakkınızı helal edin devrelerim kardeşlerim......

NOT: Üniversitede öğrenci iken çevik kuvvet polisleri ile aynı evi paylaşmış, bir süre birlikte kalmıştım. Yukarda bahsedilen olayların benzerini bizzat yaşamıştım.