Osmanlı’da ve Türkiye’de Ermeni sorunu - 5

Bu sorunun çözümü, dış dünyada ülke parlamentolarında tanıma kararları aldırarak, Türkiye’ye baskı oluşturarak mümkün olmayacaktır. Kafkasya’da istikrarsızlık ve Ermenistan’ın sefaleti devam edecektir. Siyasi platformun dışında her iki ülkeden tarihçi, hukukçu ve bilim adamlarından oluşan ortak tarih komisyonun kurulması suretiyle bilimsel yöntemle tartışılıp, karar verilmeli ve dünyaya deklere edilmeli. Yalnız Türkiye bu konuda çözüme yönelik politikasını; Ortak Tarih Komisyonunun çalışmaları sonucunda 1. Dünya Savaşı sırasında Türklerin Ermeniler tarafından soykırıma uğratıldıkları tezi üzerinden yoğunlaştırmalıdır. Çalışma sonucunda gerektiğinde “Ermeni soykırımının tanınması, tazminat ve toprak talepleri” söz konusu olmaksızın 1. Dünya savaşı sırasında, 1915 yılında savaş ortamında ve tehcir anında soykırım ve katliam kelimeleri telaffuz edilmeden karşılıklı ölümlerin, öldürmelerin yaşandığı konusunda mutabık kalındığı ve Türk ve Ermeni Devlet-Milletlerinin karşılıklı ölümleri tanıdığı ve birbirlerinden özür diledikleri hususu, bir deklarasyonla tüm dünyaya duyurulup, bu sorun tarihin çözülmüş sorunlar çöplüğüne atılabilir. 1915’te yaşanan karşılıklı ölüm ve öldürmelerin, karşılıklı tanınması ve özür dilenmesi sorunun nihai çözümüne yönelik üçüncü bir çıkış yolu olarak görülmelidir.

Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan ilişkilerini zehirleyen, tıkayan, Kafkasya’da istikrarsızlığa neden olan genel Ermeni sorunu bağlamında dördüncü ana aks, başlık ise günümüzde hala çözülemeyen “Dağlık Karabağ Sorunu” ve Azeri topraklarında Ermeni işgalidir.

Dağlık Karabağ Azerbaycan sınırları içinde yer alan bir bölgedir. Öncelikle sorunun kaynağına bakalım. 19 yüzyılın ilk çeyreğinde Dağlık Karabağ bölgesinde nüfusun % 65’inin Müslümanlar, % 35’ini ise Ermeniler oluşturmakta idi. Rusların güneye yayılma politikası gereği bu yüzyılda yaklaşık 1 milyon Ermeni Anadolu ve İran’dan bu bölgeye göç ettirildi ve yerleştirildi. Sovyetler Birliği döneminde de, özellikle Stalin döneminde bölgeye yoğun bir Ermeni göçü ve yerleştirmesi sağlandı. 1988 yılında bölgede yapılan nüfus sayımında Sovyet öncesi azınlıkta olan Ermenilerin oranı % 75’e çıkmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Ermenistan, bölgedeki Ermeni nüfusuna dayanarak ve siyasi boşluktan da yararlanıp, Dağlık Karabağ bölgesi ile etrafındaki bölgeleri 1992 yılında işgal etti. 26 Şubat 1992 yılında Hocalı kasabasına giren Ermeni ordusu 613 masum sivili katlederek soykırım yapmış, 487 kişiyi de sakat bırakmıştır. 1994 yılında ülkenin % 20’si Ermeni işgali altına girdi. Rusya’nın öncülüğünde “Minsk Grubu” gözetiminde ateşkes imzalandı ve savaş sona erdirildi. Anacak, işgal, insan hakları ihlali, utanç tablosu ve işgal altında yaşayan ve göç etmek zorunda kalan Azerilerin-göçmenlerin sefaleti zor hayat şartlarında devam etmektedir. 9 milyonluk Azeri nüfusunun 1 milyonu bugün göçmen konumunda sefalet bir hayat yaşamaktadır. Öz vatanlarında garip durumundadırlar Ermenistan’ın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini göz göre göre ihlal etmesine, etnik temizlik yapmasına Amerika, Batı, Avrupa ve Rusya sessiz kalmıştır. Adeta seyretmektedir. Birleşmiş Milletler, NATO, AB, Avrupa Konseyi de Ermenistan’ın işgal ettiği Azeri topraklarından derhal çekilmesi yönünde hiçbir girişimde bulunmamakta, baskı yapmamaktadır.

KAYNAKÇA

  • Ermeni Araştırmaları Enstitüsü.
  • Diplomat Atlas.