Osmanlı-Katar ilişkileri

Bugünlerde Ortadoğu’da yaşanan Katar olayını biz de tarihi açıdan incelemeye karar verdik. Yaptığımız araştırmalara göre Katar ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişki oldukça iyi seyretmiş, Bölgedeki bazı Arap kabileleri İngilizlerin desteği ile Osmanlı’ya karşı isyan girişimi içerisinde bulunmalarına rağmen Katar, İngilizlerin yanında değil Osmanlı’nın yanında bulunmayı tercih ettiği gibi, bölgeye Osmanlı askerlerini de davet etmiştir. Tabi ki bu durum İngilizlerin tepkisine neden olmuş, 1916 yılında Osmanlılar İngilizlere yenilip bölgeden çekilince, Katar 1971 yılına kadar İngiliz sömürgesi olmuştur. Kadar ile ilgili bilgiyi İslam Ansiklopedisinden yaptığımız uzun alıntıdan takip edelim:

1820’li yıllardan itibaren körfezdeki şeyhliklerle münasebet kuran İngiltere, Ancak 1860’lardan sonra hem Necid’deki Suud ailesi hem de Bahreyn’deki Halîfe ailesi içinde yaşanan ihtilâflar Katar’ı İngilizler için ön plana çıkardı. Ayrıca Katar’ın Necidli muhaliflere lojistik destek sağlayacak yolun üzerinde bulunması ve Bahreyn’den kaçan muhaliflerin burada üstlenmesi üzerine İngilizler 1868 sonbaharında Katar’a savaş gemisi göndererek Muhammed b. Sânî’yi kontrolü altına aldı.

Ardından 1871 yılında Katar şeyhi Câsim b. Sânî, İngilizler’in tehdidinden kurtulmak için Osmanlı askerlerini ülkesine davet etti. Böylece 1871 sonbaharında Katar’da da Osmanlı kontrolü sağlandı ve burası Necid sancağına bağlı bir kaza olarak teşkilâtlandırılıp Câsim b. Sânî fahrî kaymakam tayin edildi. Baştan beri askerî sefere karşı çıkan İngilizler fiilî durum karşısında çaresiz kaldılar; fakat Osmanlı hâkimiyetini kabullenen Sânî ailesi üzerinde dolaylı yollarla baskı uygulamayı sürdürdüler. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti bölgede varlığını daha fazla hissettirmek için bir dizi tedbire başvurduysa da daima İngilizler’le karşı karşıya geldi; hatta Katar’a tâbi bir nahiye olarak teşkilâtlandırmaya çalıştığı Zübâre 1895 sonbaharında İngilizler’in saldırısına uğradı.

Bâbıâli, 1897’den itibaren Osmanlı-İngiliz münasebetlerinde Kuveyt’in birinci plana çıkmasından istifade ile Katar bölgesinde birtakım yeni idarî düzenlemeler yapmak istedi, fakat pek başarılı olamadı.

Sonuna kadar Osmanlı Devletine bağlı kalan Katar, Necid ve Ali Suud'un Katar, Arapların Osmanlılara karşı isyanlarına da katılmamıştır. 1916 yılına kadar Osmanlı bölgede kalmış, Katar halkı sonuna kadar Osmanlı'nın yanında olmuştur.

  1. Meşrutiyet yıllarında dış politikada içine düşülen yalnızlıktan kurtulmak için 1910’da İngilizler’le başlatılan görüşmelerde Katar’ın statüsü yeniden gündeme geldi. 29 Temmuz 1913’te Londra’da imzalanan, ancak yürürlüğe girmeyen antlaşmanın ilgili maddesinde Osmanlı Devleti Katar yarımadası üzerindeki bütün taleplerinden feragat etti, buranın Şeyh Câsim b. Sânî ve halefleri tarafından yönetilmesi konusunda mutabakata varıldı. Ancak Şeyh Câsim’in ölmesi üzerine yerine oğlu Abdullah’ın tayin edilmesi yine Osmanlı Devleti’nin muvafakatiyle oldu. I. Dünya Savaşı ile birlikte bölgedeki Osmanlı varlığı tamamen sona erdi. 3 Kasım 1916’a kadar burada kalan Osmanlı askerleri, İngilizlerin bölgeye girmesiyle Katar’ı terk ettiler.

Bu tarihten bölgede petrolün bulunduğu 1940 yılına kadar milletlerarası politikada gündeme gelmeyen Katar, komşuları Bahreyn ve Suudi Arabistan ile arasında çıkan bazı küçük anlaşmazlıkların dışında önemli bir olayla karşılaşmadı. İngilizler’in 1971’de bölgeyi terk etmesinden sonra bağımsızlığına kavuşan Katar (3 Eylül 1971) hemen arkasından Arap Birliği’ne ve Birleşmiş Milletler’e üye oldu.

22 Şubat 1972’de Şeyh Halîfe b. Hamed bir darbe ile emirliği ele geçirdi. Devlet başkanlığının yanı sıra başbakanlık görev ve yetkilerini de elinde toplayan Şeyh Halîfe, öncelikle bütün üyelerini kendi seçtiği bir danışma meclisi kurarak bir anlamda parlamenter rejime doğru bir adım attı. 1974’te ülkedeki petrol şirketlerinin tamamını denetimi altına aldı. Bahreyn’le ilişkileri Havar adaları anlaşmazlığı sebebiyle iyi gitmeyen Katar, 1991 Körfez Savaşı’nda Amerika Birleşik Devletleri’nin tarafını tuttu. Suudi Arabistan’la olan bazı sınır anlaşmazlıkları ise 20 Aralık 1992’de dostane bir çözüme kavuşturuldu. Katar halen mutlak monarşi ile yönetilmekle birlikte Körfez ülkeleri arasında birtakım anayasal düzenlemelere giden ilk emirlik olarak dikkat çekmektedir. 1995 yılında Hamed b. Halîfe babasını iktidardan uzaklaştırıp yerine geçti. (Dia., Zekeriya Kurşunlu, Katar M.) 2003 yılında Hamed b. Halife, yönetimi kendi isteğiyle 1980 doğumlu oğlu Şeyh Tamim Bin Hamad Al Tani’ye devr etti. Şeyh Temim, dünyanın en genç liderlerinden birisidir. Ayrıca, Hamed bu uygulaması ile ölene kadar tahtta oturma geleneğini de bozmuş oldu.

Şeyh Temmi, babası gibi İngiliz yanlısı bir siyaset izleyeceği düşüldüğü halde o bağımsız bir politika izlemeyi tercih etti. İngiltere’de eğitim görmüş olmasına rağmen Müslüman Kardeşler, Hamas ve Dünya Alimler Birliği gibi oluşumlara sıcak davranmaya ve Türkiye ile dostluğunu ilerletmeye çalıştı. Katar’ı modern bir devlet haline getirmesine rağmen, bölgedeki Krallara karşı bağımsız politika gütmesi, batılı çıkarlara alet olmaması ve Türkiye ile yakın dostluk kurması üstelik İran’a karşı tavır alınmasını da eleştirmesi şimşeklerin üzerine çekilmesine neden oldu.