Mail kutuma gelen mesajlarımı kontrol ediyordum. Dikkatimi çekmemesi mümkün olmayan binlerce mesajın ana konusu bel büken zamlar meselesi hakkındaydı.  -“Abi ne oluyor, nereye gidiyoruz? Paranın adı kaldı abi, nasıl düzeleceğiz? Gibi sorular birikmişte birikmiş.

Mail kutuma gelen mesajlarımı kontrol ediyordum. Dikkatimi çekmemesi mümkün olmayan binlerce mesajın ana konusu bel büken zamlar meselesi hakkındaydı.

-'Abi ne oluyor, nereye gidiyoruz? Paranın adı kaldı abi, nasıl düzeleceğiz? Gibi sorular birikmişte birikmiş. Nelerin yaşandığı gün gibi ortada duruyor. Nasıl düzeleriz sorusuna ise maliye bakanımız;

-'Hiç endişe etmeyin! Sorun yok, paramız daha fazla değer kaybetmez' diyerek cevap veriyor. Cevabın tatmin edilesi bir yanı var mı yok mu sizlerin takdiri.

'Ekmek pahalı, emek ucuzdu.' Diyor Lev Tolstoy ve bugün tam olarak da bu sözün karşılığını yaşıyoruz. Gün geçmeden/bitmeden zamla yatıp zamla kalkar olduk. Üç kuruşun beş kuruşa denk olduğunu gördük.

Nedenlerini soranlar var! Kimilerine göre; 'dünya çapında bir kriz yaşıyoruz ve tüm dünya ülkeleri aynı sorunlarla yüzleşiyor.' Diyerek endişe etmeyin herkes aynı nasıl olsa rahatlığı ile yaklaşıyor meseleye. Kimileri ise; yatırımsızlığın ve üretimsizliğin ağır bedellerini ödüyoruz' gibi bir açıdan bakıyor. Anlamsızlığın derinliğine.

Nasıl yorumlanırsa yorumlansın hakikat olan tek şey halkın ödediği 'zam bedeli'. Bir güzel bedel ödüyoruz.

-İyi de neyin bedeli bu?

-Cevap: …

Zamlarla ilgili mesajlarımı görünce aklıma hiciv/antoloji edebiyatının önemli isimlerinden Rasim KÖROĞLU' nun şu şiiri geldi. Neyin bedelini ödüyoruz ya da şu an tam olarak ne yaşıyoruz sorularınıza cevap olur ümidiyle paylaşıyorum.

Zam Geldi

Akşam açıklandı yeni fiyatlar,
Sabaha kalmadan yine zam geldi.
Yarına kalırsa, elbet bayatlar,
Bir günü dolmadan yine zam geldi.

Zehir etti bize zamlar hayatı,
Bıraktım tazeyi, aldım bayatı,
Hor lokmanın aynı değil fiyatı,
Ekmeği bölmeden yine zam geldi.

Kimler girdi bilmem, benim kastıma,
Telefonun kilit vurdum üstüne,
İki satır yazı yazdım dostuma,
Mektubu salmadan yine zam geldi.

Uzun söze gerek var mı arife,
Berberde asılı eski tarife,
İki katı para verdim herife,
Sakalı yolmadan yine zam geldi.

Zor denkleyip çıktım pazar parası,
Biraz ucuz gibi geldi şurası,
Nasıl oldu bilmem kaş göz arası,
Tezgahı bulmadan yine zam geldi.

Her gelen açıyor bir zam sayfası,
Başımdan eksilmez oldu furyası,
Ağladım, sızladım yok ki faydası,
Gözümü silmeden yine zam geldi.

Olmuş idim bir gün ishal hastası,
Helacı da olmuş zammın ustası,
İçerde değişti fiyat listesi,
Taharet almadan yine zam geldi.